Paşam biz Van muhaciriyiz
1915de Ermeni isyanı, Rus işgali ile Van yakılıp yıkılınca felaketten canlarını kurtarabilen Vanlıların büyük bir çoğunluğu çoluk çocuk yaya yollara düşerek muhacir oldu.
Vanlılar Diyarbakır, Urfa, Elazığ, Maraş, Adana, Kerkük, Musul, Konya başta olmak üzere İstanbul'dan, Çanakkale'ye Bolu'dan Trabzon'a kırılan cam parçaları misali Osmanlı illerine ve Anadolu'nun dört bir yanına dağıldı. Bugünkü Suriyeliler gibi. Ancak o gün Vanlı muhacirleri koruyacak, sahiplenecek bir ortam yoktu. Onlar ölüm, açlık kıtlık korku ve gözyaşı içinde topraklarını terk etmek zorunda kalmışlardı.
Vanlı muhacirlerden bir kısmı 1918'den sonra gittikleri yaban ellerden Van'a dönerken bir kısmı topraklarından ayrı düştü. Vanlı muhacirlere ait dinleyenlerin yüreğini sızlatan onlarca trajik yaşanmış hikaye vardır.
Vanlı muhacir bir ailenin Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile Trabzon Limanı'nda yaşananlardan birini orijinal Vanlı, kültür ve gönül insanı halk bilimci, eğitimi rahmetli Fevzi Levendoğlu ağabeyimizden dinlemiştim.
Eğitim Araçları Müdürü olan Fevzi Abi'nin Van'ın birçok ilçelerinde köyünde sevgi saygı gördüğü dostları, tanıdıkları vardı.
Fevzi, Abi bir gün Van Valiliği önünde bulunan Atatürk anıtı önünde yaşlı bir amcanın ellerini açıp dua ettiğini görür. Amcanın yanına vararak dua etmesinin ilgisini çektiğini belirterek önce kendisini tanıtır sonra da kim olduğunu, anıt önünde neden ellerini açarak dua ettiğini sorar. Dua eden amca Fevzi Levendoğlu'na kendisini hatırladığını köylerine halk sağlığı ile ilgili film gösterimi için geldiğini söyler.
Neden dua ettiğini Fevzi Levendoğlu'na şöyle anlatır: “ Biz Gevaş'lıyız. Birinci Cihan Harbinde Van ve ilçeleri işgal edilip yakılıp yıkılınca bütün Vanlılar gibi bizim ailemizde o seferberlikte muhacir oldu. Ben o zaman küçük bir çocuktum. Dedem babam ailemiz bir şekilde Van'dan İstanbul'a kadar göç etmiş. Ancak yürekleri, akılları Van'da, Gevaş'ta kalmış. 1918'de Van işgalden kurtulurken Mustafa Kemal Paşa da Türkiye Cumhuriyetini kuruyormuş. 1920'li yıllarda dedem Van'a, Gevaş'a dönmeye karar vermiş. O zaman Van'ın İstanbul ile kara ulaşımı Trabzon üzerinden sağlanıyor. Vanlılar kara yoluyla Trabzon'a gidiyor ordan gemiyle İstanbul'a geçiyor. İstanbul'dan gemiyle Van'a gitmek üzere Trabzon'a gelen ailemize görevlilerce limandan çıkış izini verilmemiş. Ailemiz günlerce limanda bekletilmiş. Dedem çok cesur bir adammış. Mustafa Kemal Atatürk Trabzon Limanı'na teftişe geldiğinde dedem derdini anlatmak için fırsat bularak “ Paşam paşam” diye seslenmiş. Mustafa Kemal Paşa da etrafındakilere bırakın gelsin bakalım ne derdi var demiş. Dedem ‘ Paşam biz Van muhaciriyiz. İstanbul'dan gemiyle Trabzon'a geldik. Van'a gitmek istiyoruz. Ama limandan çıkmamıza izin verilmiyor. Memleketimize dönmek istiyoruz bize yardım edin ‘demiş. Mustafa Kemal Paşa orada bulunan yetkililere “ Bu Vanlı muhacir ailenin Van'a gitmesine yardımcı olun, ailesinin bütün iaşesini de karşılayın” talimat vermiş. Yaşanan bu hadiseyi babamdan gözyaşları içinde dinlemiştim. Gevaş'a geldikten sonra evimizde Kuran-ı Kerim okunurken ve Van'a geldiğimde her fırsatta Mustafa Kemal Paşa'nın ruhuna dua ediyorum. Allah ona rahmet etsin.”
Fevzi Abi'nin naklettiği olay muhtemelen 1924 yılında yaşanmış.
O'na borçluyuz
Dün Mustafa kemal Atatürk'ün ölümünün 77. Yıl dönümüydü. Herkes sevgisini farklı bir şekilde ifade etti. Atatürk'ü sevebilmek için önce ön yargılardan cehaletten kurtularak hakiki anlamda anlamak lazım. Dün kimi fotoğrafla, kimi şiirle, kimi devlet adamlığı ve liderlik özelliğini anlatarak kimi de tek bir cümleyle andı.
Romancı, araştırmacı yazar dostumuz Eyyüp Altun'da sosyal medyada “1923'ten bu yana Anadolu'da kılınan namazları ona borçluyuz...” yazarak Gazi Mustafa Kemal'i andı. Altun tek cümlede önemli bir gerçeğe dikkat çekti.
İzin yok
Annemden dinlemiştim. Ailemiz Van'dan Kerkük'e muhacir olduğunda uzun bir süre orada kalmış. Kerkük'te Atatürk'ün Bağdat'a geleceğini duyan dedem kardeşi, çocukları ve yeğenleriyle birlikte Mustafa Kemal Atatürk'ü görmek için Bağdat'a gitmek istemiş. Ancak izin verilmemiş. Bu da içlerinde hep bir bir ukde olarak kalmıştı.