Prof. Dr. Ahmet Özer: Van'ın sorunları giderek büyüyor
Mersin Toros Üniversitesi Rektör Yardımcısı sosyolog, siyaset bilimci Prof. Dr. Ahmet Özer, 'Maalesef Van'a her gelişimde sorunları çözülmüş bir Van yerine sorunları daha da büyümüş bir Van'la karşılaşıyorum. Van'ın sokaklarını gezdiğimde işsizlerle dolu olduğunu görüyorum. Dolayısıyla sorunların başında yoksulluk, pahalılık ve işsizlik geliyor. Van'ın tüm milletvekilleri, üniversitesi birlikte hareket etmiş olsalardı, söz konusu Van olunca ceketlerini çıkarıp beyaz gömlekleriyle hareket etmiş olsalardı bugün bu kadar sorun birikmezdi. Gaziantep'te AK Parti, CHP, HDP, MHP, İyi Parti ve şehrin paydaşları, konu memleket olunca birlikte hareket edip sorunlarını çözebiliyorlarsa Van'da da bunun yapılması gerekir' dedi.
Burhan Ergin
Türkiye- Irak Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği Bilim Kurulu Başkanı, Mersin Toros Üniversitesi Rektör Yardımcısı sosyolog, siyaset bilimci Prof. Dr. Ahmet Özer, gazetemizi ziyaret ederek imtiyaz sahibi Erdal Perihan ile Van'ın sorunları ve siyaset üzerine görüş alışverişinde bulundu.
Teklif gelmesi halinde siyasete girip Van'a hizmet etmek istediğini söyleyen Prof. Dr. Özer, “Hayat fani, hepimiz ölüp gideceğiz. Giderken bir iz bırakmak istiyorum. Madem okuyup profesör oldum. Bilgimi, birikimimi mezara götürmek istemiyorum. Bunu Van halkının istifadesine sunmak istiyorum. Görev verilmesi halinde Van'a hizmet etmekten şeref duyarım” diye konuştu.
Van halkına çağrıda bulunan Prof. Dr. Özer, siyasetten nemalananlara seçimlerde yer verilmemesi gerektiğini belirterek, “Van halkına da büyük görevler düşüyor. Van'ın artık evlatlarına sahip çıkması gerekiyor. Van 8 milletvekili çıkarıyor. Bu 8 milletvekili eğer bilgili, birikimli, Van'ı düşünen insanlar olursa Van'ın makus talihi kısa sürede değişir” dedi.
22 Ekim tarihinde yapılması planlanan Van TSO seçimlerine değinen Prof. Dr. Özer, “Kıyasıya bir mücadelenin yaşandığı Van TSO seçimlerinin centilmence geçmesi, seçim sürecinde herhangi bir kargaşa yaşanmamasını temenni eder, topluma örnek bir yarış ve kazananın Van olmasını dilerim. Başkan Adaylarının tümüne başarılar dilerim” ifadelerini kullandı.
“Yoksulluk giderek arttı”
AK Parti'nin yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele edeceğini söyleyerek iktidara geldiğini hatırlatan Prof. Dr. Özer, “Van'a gelip gidiyorum. Her gelip gittiğimde maalesef sorunların çözülemediğini görüyorum. Bugün bir binanın asansöründe birkaç gençle karşılaştım. Biraz sohbet ederek nereye gittiklerini sordum. İşçi alımı için başvuruda bulunacaklarını söylediler. Tahsilini sordum üniversite mezunu olduklarını söylediler. Buradan şunu ifade etmek istiyorum. İlimizde büyük bir işsizlik ve yoksulluk var. Ayrıca ülkemizde büyük bir yolsuzluk var. Dolayısıyla AK Parti iktidara gelirken 3 Y ile mücadele edeceğini söyleyerek geldi. Yoksulluk, Yasaklar ve Yolsuzlukla mücadele edeceğini söyledi. Şimdi geldiğimiz noktada maalesef yoksulluk aldı başını gidiyor. Halk da bunu görüyor. Bir taraftan hiç hak etmedikleri şekilde bir zengin sınıf türedi. Lüks ve şatafat içinde yaşıyorlar. Öte taraftan akşam evine ekmek götüremeyen bir yoksul kesim oluştu. Hatta açlık sınırı altında bir kesim var. Orta sınıf yok oldu. Yoksulluğu yenmeye geliyorum diyen AK Parti toplumu yoksullaştırdı. Kendisi ve üst yönetimi sistemden beslenmeye başladı. Değiştirmeye geldiklerini iddia ettikleri sisteme entegre oldular. Ondan beslendiler. Sistemden beslenenler sistemi değiştiremezler. Birinci Y giderek arttı. Bunu daha da teşvik etti” şeklinde konuştu.
“Yolsuzluklar arttıkça yoksulluklar artıyor”
Açıklamalarına devam eden Prof. Dr. Özer, “Yolsuzluklar aynı zamanda yoksulluğu da tetikleyen bir unsur olarak işlem gördü. Hak etmediği halde zenginleşenlerin yanında bu yoksullaşanların sayısının artması siyasetin bir zenginleşme aracı olarak kullanılmasını ortaya koydu. Bu da giderek siyaseti kirletti. O nedenle ben siyasette özellikle bizim memlekette de iki kesim olduğunu düşünüyorum. Siyasetten nemalanmak için siyasete girenler, adam belediye başkanı, milletvekili olmak istediğinde o ve etrafı zenginleşmeye geliyor. Toplumu yönetmeye gelmiyor. Devlet yönetilmesi gereken bir aygıt yerine paylaşılması gereken bir ganimet olarak görülüyor. Dolayısıyla bu da giderek büyük bir yolsuzluk ve yoksullaşmaya neden oluyor. Yoksullaşma ve yolsuzluk birbirini besliyor. Yolsuzluklar arttıkça yoksulluklar artıyor. Üçüncüsü de yasaklardı. Yasakları ortadan kaldıramaya geldiklerini söylediler. Oysa toplumun her tarafında bir yasak görüyoruz. İnsanlar hapsediliyor. Birçok belediye başkanı görevden alınarak yerine kayyum atandı. Öte taraftan bir takım toplantılar, konserler yapılmak isteniyor ama maalesef yasaklanıyor. Gençler etkinlik yapmak istiyor yasaklıyorlar. Oysa demokratik bir ülkede en önemli şey fikir ve düşünce özgürlüğüdür. Bunu ortadan kaldırdığınızda yaratıcılığı da öldürürsünüz. Yaratıcılık öldüğünde zenginlik de ortaya çıkmaz. Çünkü özgürlükler yaratıcılığın anasıdır. Yaratıcılık da zenginliğin anasıdır. Zenginliğin de adil paylaşılması, dağıtılması gerekir. Buda olmuyor. Demek ki 3 Y bu dönemde artmış, ben bunu Van'da konuştuğum gençlerle örneklendirdim. Onun dışında üniversite mezunu olmayan onlarca işsiz genç var. İş güç sahibi olması gereken gençlerimizin çoğu kafe köşelerinde pinekliyor. İşsizlik Van'da biraz daha fazla. Çünkü Ege'de, Akdeniz'de Marmara'da bir sanayi var. Sanayileşme nüfus emme kapasitesi yüksek olduğu için işsizliği de kısmen önleyen bir yapıya sahip ama Van gibi sanayisi gelişmeyen yerlerde çok daha büyük oranlarda görülüyor. Göç bunu daha da büyütmüş durumdadır. İstihdam alanları oluşturularak gençlere iş imkanı sunulmalı. Bakın bu saydığım gerçekler yok sayılıyor. Gerçeği tespit etmek de önemlidir. Evet, problemler var, ekonomik kriz var, sorunlar var bunları çözmeye çalışacağız demeleri gerekirken hayır bu yok. Herkes keyfi sefa içinde, herkesin sorunu çözülmüş durumda gibi bakıyorlar. Ben bunu yüzsüzlük olarak görüyorum. Bunu böyle söylemek yalan söylemiş oluyor. Topluma doğru neyse onu söylemek gerekir. Geçmiş dönemlerde de ekonomik krizler yaşadık. O ekonomik krizlerin sebepleri makro ekonomik dengelerle gelen sorunlardı ama bugün yaşadığımız ekonomik krizin, sorunun, hatta bunalımın nedeni makro ekonomi dengelerden ziyade tamamen siyasi ve hukukidir. Otoriter bir yapının olması, yasakların olması, hukuk sistemine insanların güvenmemesi ve bundan dolayı da Türkiye'yi bir yatırım ülkesi olarak görmemesi, mevcut sermayenin batıya kaçması, batıdan da yurt dışına gitmesi hatta genç beyinler dahi yurt dışına gidiyor. Maalesef her gelişimde bu tablonun daha da büyüdüğünü, sokakların işsizlerle dolu olduğunu görüyorum. Dolayısıyla ülkenin ve Van'ın sorunlarının başında yoksulluk, pahalılık ve işsizlik geliyor. Bunu da sokakta, caddede görüyoruz” dedi.
“Van betona teslim edilmiş durumdadır”
Van'da yeşil alan, sosyal donatı alanları, eğitim alanları ve sağlık alanlarının binalaştırıldığını belirten Prof. Dr. Özer, “Bu gelişimde hem bütün siyasi partileri hem de Van TSO Başkan Adaylarını ziyaret ettim. Hepsine de başarılar diliyorum. Orada da söyledim. Van'ın bugün itibariyle bir Avrupa kenti boyutunda olması gerekirdi. Bugün Van'a baktığınızda üç tane Van görüyorsunuz. İkinisan, Cumhuriyet Caddesi ayrı bir Van, Hacıbekir, Beyüzümü, Şamranaltı, Altıntepe, ayrı bir Van, birde araya sıkışmış bir Van var. Bu üç ayrı yerin fotoğrafını çekip bir Avrupa'lıya gösterin. Dünyada bunun bir kent olduğuna inanmaz. Ayrıca caddelere baktığınızda eğri, büğrü, binalar olmaması gereken yerlerde, yeşil alanlar, sosyal donatı alanları, eğitim alanları belki de sağlık alanları binalaştırılmış, nefes alabilecek bir yer yok. Bakın beton yenmez, şehir betona teslim edilmiş durumdadır” diye konuştu.
“Van'da birlik, beraberlik ruhu olamadı”
Van'ı yönetenlerin birlik ve beraberlik ruhu içinde hareket etmediği için sorunların giderek büyüdüğünü söyleyen Prof. Dr. Özer, “Van bir sınır kenti ama maalesef sınır ticareti yok. Van bir tarım kenti tarıma dayalı sanayi ürünleri yok. Van bir turizm kenti, Van'a turist gelmiyor. Antalya'ya bir günde gelen turist sayısı Van'a bir yılda gelmiyor. Van bir bölge kenti, bu misyonunu da oynayamıyor. Bunun nedeni Van'ın yöneticileridir. Bir kentin yöneticileri milletvekilleridir. Yerel yönetimlerdir. Bir kentin talihi de talihsizliği de yöneticileridir. Eğer merkezi idare buraya yeterince yatırım yapmıyorsa bunun bir nedeni iktidarda olan partinin zihniyetidir. Eleştirebilirsiniz ama aynı zamanda Van'ın milletvekilleri birlikte hareket etmiş olsalar Van söz konusu olduğunda ceketlerini çıkarıp beyaz gömlekleriyle bir Van ittifak, Van koalisyonu şeklinde hareket etseler buraya yatırım gelir. Gaziantep'e yatırım gidiyor. Gaziantep'te AK Parti, CHP, HDP, MHP, İyi Partili de var. Söz konusu Gaziantep olduğunda birlikte hareket edebiliyorlar. Yine siyaseti, ideolojileri farklı, Van'da bu birlik, beraberlik ruhu söz konusu olamadı. Van ile ilgili bir şey söz konusu olduğunda bu gündeme gelemedi. O yüzden bugün Gaziantep aldı başını gidiyor. Yine aynı şekilde Denizli, Kayseri, Konya çok iyi bir şekilde gelişti. Van'da bunun olmamasının nedeni yönetenlerin görevlerini yerine getirmemesinden kaynaklanıyor” dedi.
“Van'ın artık evlatlarına sahip çıkması gerekiyor”
Van halkına seslenen Prof. Dr. Özer, Van'ın artık bilgili, birikimli, eğitimli insanlarına sahip çıkması gerektiğini söyleyerek, “Van'da ve bölgede iki tür politikacı var. Bir politikadan nemalanan, diğeri de politikaya değer katan. Politikadan nemalananlar politikayı zenginleşme aracı olarak görüyor. Rozet takıp gelip burada fors atma aracı olarak görüyorlar ama Ankara'da gezip lüks ve safahat içinde, yüksek maaşlar alıp keyiflerine bakmanın aracı olarak görüyorlar. VİP'ten yararlanma aracı olarak görüyorlar. Böyle olunca da bunlar sadece kendi şahıslarını, kendi ailelerini, kendi çıkarlarını temsil ediyorlar ama asıl politikaya girmesi gereken insanlar politikaya değer katacak insanlardır. Bilgili, birikimli, ideali olan, halkı için çırpınan, çalışan, çabalayan halk çocuklarının olması gerekir. Burada bütün partileri kastediyorum. Yıllardan beridir bu olmadı. Bir dönemler ağalar, şeyhler, beyler milletvekili oldu. Partilerde bütün köylere gitmek yerine birini alayım, zaten herkes de ona oy veriyor düşüncesiyle yıllarca kolaycılıkla bu bölgeyi yönettiler ve siyaset burada ilerici bir kurum olarak fonksiyon görmesi gerekirken, gerici bir fonksiyon gördü. Siyasetin bizatihi kendisi toplumu ileri götürmesi gerekirken, toplumun yerinde saymasına, geriye gitmesine neden oldu. Çağ artık o eski çağ değil. Artık ileri adımlar atılması gerekir. Van halkına da büyük görevler düşüyor. Van'ın artık evlatlarına sahip çıkması gerekiyor. Van 8 milletvekili çıkarıyor. Bu 8 milletvekili eğer bilgili, birikimli, Van'ı düşünen insanlar olursa Van'ın makus talihi kısa süre içerisinde değişir. Van'ın bugün belediye başkanları yok. Kayyum yönetiyor. Kayyum Van'ı bilemez, sokaklarını bilemez. Sorunlarını bilemez, bilse de kitabi olarak bilir. Hangi mahallede, hangi tencerede ne kaynıyor. Hangi mahallede, hangi insanlar yaşıyor. Nerede yoksulluk, nerede açlık var bilemez ama Vanlı bilir” ifadelerini kullandı.
“Siyasete değer katacak insanlara yer verilmeli”
Siyaseti kendi çıkarları için kullananlara değil, değer katacak insanlara yer verilmesi gerektiğini anlatan Prof. Dr. Özer, “Demokraside insanları seçtiğiniz zaman o insanları iş başına getiriyorsunuz. Bu halkın iradesidir. Halkın iradesini atanmışlar gasp edemez. Gasp ederse hem memlekete kötülük yapar hem de halkın genel olarak aidiyet bağlarını zayıflatmış olur. O nedenle bu çerçevede baktığımızda önümüzde bir seçim var. Buradan Van halkına sesleniyorum. Artık siyasetten nemalanlara yer ve değer vermeyin. Eğer siyasi partiler bunu yapıyorsa onlara da oy vermesinler. Siyasete değer katacak insanlara yer ve değer versinler. Hem yerelde hem genelde hangi mevki ve makamda olursa olsun böyle hareket ederlerse önümüz açılır. Çocuklarımız iş güç sahibi olur” şeklinde konuştu.
“Bilgi, birikimimi mezara götürmek istemiyorum”
Görev verilmesi halinde siyasete girerek Van'a hizmet etmek istediğini söyleyen Prof. Dr. Özer, “Ben Van'ın yetiştirmiş olduğu evladıyım. Hasbelkader okudum profesör oldum. Eğitim camiası yoluyla da halkıma hizmet ediyorum. Hizmetin tek aracı milletvekili veya belediye başkanı olmak değil ki, hizmetin çok ve çeşitli araçları var. Bunlardan bir tanesi de siyaset yapmaktır. Siyaset yapmakla ilgili olarak da benim üzerime bir görev düşerse görevden kaçmam. Geçmişte de gelip memleketimde belediye başkan adayı olmak istedim. Projelerim vardı, kısmet olmadı. Bilgimi, birikimimi, Van halkının emrine sunmak istiyorum. İnsanlar beni caddede görünce profesör oldun, ne zaman memleketin için çalışacaksın diye soruyorlar. Bakın son iki ay içinde 3 defa Van'a geldim. Ayrıca aday olmak içinde Van'a gelmiyorum. Buraya geldiğim zaman, burayı soluduğum zaman kendimi buluyorum. Amerika'ya da gitsem, Avrupa'ya da gitsem yine beni ben yapan yer benim ruhumda söz konusudur. Ben elbette ki batıda da bir takım yerlere katkıda bulunmak isterim ama asıl beni heyecanlandıran şey kendi memleketime hizmet etmektir. Hayat fani, hepimiz ölüp gideceğiz. Giderken bir iz bırakmak istiyorum. Madem okudum, profesör oldum. Bilgi, birikimimi mezara götürmek istemiyorum. Bunu Van halkının faydasına sunmak istiyorum ama illa da bir takım insanlarla yarışıp, başkalarının önünü keserek hayır onları değil beni yapın gibi bir yarışın içinde değilim. Fakat bana görev düşerse de seve seve yaparım. Halkıma hizmet etmek için heyecan duyuyorum. Bunun içinde bir çabanın içindeyim. Nasip olursa seçilebilirsem dosta düşmana bu işin nasıl yapıldığını, Van'ın yetiştirmiş bir evladı olarak göstermek istiyorum. Bu farkı yaratmak istiyorum. Bu iddiam, motivasyonum ve heyecanım var. Tabi ki bu partilerin görevlendirmesiyle, halkın teveccühüyle olabilecek bir şeydir. Demokrasinin görevi budur. Bizde bu demokratik yapı içerisinde bana bir görev düştüğü takdirde hazır olduğumu ifade etmek istiyorum” şeklinde konuştu.
“Toplumun baskı yapması gerekir”
Toplumun Van'ın gelişmesi adına kentte bulunan kurumlara baskı yapması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Özer, “Şehrin bana göre önemli kurumları var. Biri belediyedir. Çünkü belediye beşikten mezara kadar topluma hizmet eden, ekonomik gücü olan, greyderi, dozeri olan, işçisi, aşçısı, çalışanı olan bir kurumdur. İyi yönetilirse, hile hurda olmazsa, çalma, çırpma olmazsa bir belediye mevcut koşullarda bile yetersiz olduğu halde kendi gelirleri, imkanlarıyla hizmet edebilir. İki bir memleketin refah içinde olması o memleketin ticaretine, sanayisine bağlıdır. Bu memleketin de amiral gemisi Van Ticaret ve Sanayi Odası'dır. Üç bu ikisi de bilgiye muhtaçtır. Bunu da üniversite temsil eder. Vilayet, vali tabi ki önemlidir. Vali Cumhurbaşkanının buradaki temsilcisidir ama önemli olan kentin dinamikleri buradaki belediye, yerel yönetimler, buradaki ticaret ve sanayi odası, üniversitenin saçacağı ışıktır. Toplumun bu konuları dikkate alması gerekir” şeklinde konuştu.
“Van TSO seçimleri centilmence geçsin”
22 Ekim tarihinde yapılması planlanan Van Ticaret ve Sanayi Odası seçimlerine değinen Prof. Dr. Özer, “Van TSO Başkan Adaylarını ziyaret ettim. Hepsine başarılar diliyorum. Burada yapılması gereken olay şudur. Centilmence bir yarış olması lazım. Bu yarış sürecinde herhangi bir kargaşa çıkmaması lazım. Kavga ve gürültü olmamalıdır. Topluma örnek olacak bir yarış olmalıdır. Kazanan kimse kaybeden yok kazanan Van'dır şiarıyla onu tebrik etmek ve kaybedenlerin de bu duruşu sergilemelerini isterim. Bunu adaylara da söyledim. Bazı adaylar arasında birlik olmasını da isterim. Demokrasinin bir gereğidir ama olmuyorsa centilmen bir yarış olmasını dilerim. Bundan daha önemli bir şey var. Birbirlerinin kişiliklerini yıpratmak yerine, birbirleriyle uğraşmak yerine Van ile ilgili çözümlerini, Van ile ilgili sorunları ortaya koymaları lazım” dedi.
“Van TSO önemli bir rol oynayabilir”
Van TSO Başkan adaylarına öneride bulunduğunu belirten Özer, “Van'a 4 T öneriyorum. Gelişme stratejisi olarak biri ticarettir. Van bir ticaret kentidir. İran, Irak, Azerbaycan, Nahçıvan, Ermenistan, Gürcistan ve Rusya'ya kuş uçuşu Van'ın bunlarla olan mesafesi yarım veya bir saat uzaklıkta, Van burada eğer gerçekten bir üretim ve ticaret yaparsa zenginleşir. Bizim de ticaret ve sanayi odası olarak buna öncülük etmemiz gerekir. Van'ın ikinci geliştirme stratejisi tarımdır. Tarıma dayalı sanayi ürünlerinin ihraç edileceği bir üs olması lazım. Artık geleneksel tarımla zenginleşemeyiz. Domatesi salça, buğdayı makarna yapmamız lazım. Katma değeri yüksek ürünler yaratıp o ürünleri ihraç etmemiz ve oradan gelen gelirlerle yeniden yatırım yapmalıyız. Buna da Van TSO'nun öncülük etmesi gerekir. Üçüncü T turizmdir. Van Kalesi, Muradiye Şelalesi, Akdamar Adası, Çarpanak Adası, Hoşap Kalesi, Toprakkale gibi saymakla bitiremeyeceğimiz çok sayıda tarihi, turistik değerleri var. Van kadim bir kenttir. Bunu da yerli ve yabancı turistlere açmamız gerekiyor. Antalya'ya bir günde gelen turist Van'a bir yılda gelmiyor. Van TSO'nun buna da öncülük etmesi lazım. Dördüncü T ise teknolojidir. Burada üniversite var. Bilim, bilgi işin içine girmeyince burada gelişme olmaz. Üniversite fildişi kuleden inmeli, toplumda üniversiteyi indirmek için bir çaba sarf etmeli. Üniversite ticaretle, sanayiyle, yerel yönetimlerle işbirliği kurmalıdır. Bu çerçeve içerisinde aynı zamanda Van Ticaret ve Sanayi Odası'nın da öncülük edeceği bir kent koalisyonu, Van ittifakı kurulmalı. Bunların içerisinde Van Valiliği, Van YYÜ, yerel yönetimler, STK'lar ve medya yer alarak Van'ın sorunlarını masaya yatırıp öncelikleri öne çıkaran soyut analiz yapılmalı. Van'ın güçlü yanları nelerdir? Daha da güçlendirilmeli. Zayıf yanları nelerdir? Onları nasıl güçlendirebiliriz? Master planlar yapılmalı, bilgiyle, birikimle yol alınmalıdır. Sorunların çözümü tespit edildikten sonra birlikte el ele çalışarak hareket edilmeli. Bunda ayrım yapmadan herkesin yer alması gerekir. Van özel bir bölge olarak ilan edilmeli. Batıda bir yere verilen teşvik Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne verilen teşviğe karşılık geliyor. Van milletvekilleri buna el atsınlar. Bunun önünü açsınlar. Centilmence bir yarış olduktan sonra bununla ilgili plan ve çalışmaları hazırlamalı. Sadece Van'ın içindeki değil Van'ın dışındaki zenginlerle de işbirliği kurulmalıdır. Van'ın dışındaki bürokratlar, akademisyenlerle de işbirliği kurulmalıdır ve Van'ın kalkış aşamasına geçmesi için el birliği yapmalıdır. Bu noktada Van TSO önemli bir rol oynayabilir. Aday arkadaşlarımızın bu maksatla çalışmaları gerektiğini düşünüyorum. Hepsine bu yolda başarılar diliyorum. Kazanan kim olursa olsun Van için hepimizin destek olması gerekir” diye konuştu.
Prof. Dr. Özer son olarak şunları söyledi; “Van ortak sevdamız olmalı, ben Van sevdalısıyım, Van ile ilgili kitaplar yazdım. En son yazdığım kitabın ismi Giderem Van'a Doğru, Vanlıların çok güzel bir türküsü var. Giderem Van'a doğru, yolum İran'a doğru, kes başım kanım aksın, kıymet bilene doğru, Van halkı kıymet bilen bir halktır. Herşeye layıktır ama bugüne kadar layık olduğu payı almış mıdır? alamamıştır. Siyaset pastayı büyütme, üretimi arttırma ama üretileni adil bölüşmesini sağlama bunu da huzur ve güven ortamı içinde gerçekleştiren bir kurumdur. İşlevi budur. Diyelim ki Türkiye'de bir büyüme oluyor ama Van yeterince payını alamıyor. Bütün sanayiyi götürüp Marmara'ya koymakta stratejik olarak yanlıştır. Devlet ekonomiden el çekiyor olabilir liberal politikalar bunu gerektirdi ki ben buna karşıyım. Hadi diyelim ki uyguladınız ama bunu Van'dan, Diyarbakır'dan, Ağrı'dan elinizi çekerseniz Van gelişmez. Bölgeler arası dengesizlik daha da derinleşir. Bu çerçevede Van'ın ve Türkiye'nin yönünün batı Avrupa olması lazım. Üretimden Van hak ettiği payı almalı. Tabi ki en önemli şey de barış, barış, barış olmalı. Bunun için el birliğiyle çalışmalıyız. Bunda siyasilere çok büyük görev düşüyor. Artık siyasetten nemalanlara son verip siyasete değer katanlara yol vermemiz gerekiyor.”
Gazetemiz imtiyaz sahibi Erdal Perihan, Prof. Dr. Ahmet Özer'e nazik ziyaretinden dolayı teşekkür etti.