Prof. Dr. Alaeddinoğlu'ndan Van'a sel uyarısı
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu, mart ayında bölgeye düşen yağışların erimesinin ardından bir takım felaketlerin yaşanabileceğini belirterek, 'Taşkınlar ciddi boyutlara ulaşarak canımızı yakabilir. Bununla ilgili bugünden tedbirler alınmalıdır' dedi.
Van'da kış mevsiminin şubat ayı itibariyle etkili olan kar yağışlarıyla son 26 yılın rekorunu kırdı. Meteoroloji verilerine göre; Van'da 1968 yılı Ocak ayında 106 santimetre kar yağarken, 1994 yılı Aralık ayında 120 santimetre, 14 Şubat 2020 tarihinde ise 91 santimetre kar ölçümü yapıldığı belirtiliyor. Bu yıl kent merkezine düşen yağış, 91 santimetreyken yüksek kesimlerde 230 santimetreyi buldu.
“Kar yağışının fazlaca yağdığı yıllarda felaketler yaşanabilir”
Yağışların hem olumlu hem de olumsuz etkileri konusunda açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Alaeddinoğlu, mart ayıyla birlikte eriyen karların sel ve taşkınların yaşanabileceği uyarısında bulundu. Bunun için şimdiden gerekli adımların atılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Alaeddinoğlu, “Doğu Anadolu Bölgesi, Türkiye'nin denizden en yüksek bölgesidir. Buraya kışın düşen yağış şekli çoğunlukla kar olarak gerçekleşiyor. Bu durum karın çok yağdığı dönemlerde bir takım riskleri de beraberinde getiriyor. Aslında kar bu bölge için bir fırsattır. Sadece bu bölge değil Güneydoğu Anadolu Bölgesinin de ihtiyaç duyduğu su kaynaklarını sağlayan önemli bir nimettir. Ancak kar yağışının fazlaca yağdığı yıllarda insanoğlu için felakete de dönüşebiliyor. Bunlardan bir tanesi de çığ felaketidir. Bu yıl Van, Hakkari, Muş illeriyle birlikte bölgenin tamamı yağış aldı. Van kent merkezinde havalimanı mevkiinde 91 santimlik bir kar yağışı ölçümü gerçekleşti. Bu yağış çığ felaketinin yaşandığı bölgede 230 santimetreye kadar ölçülmüştü” diye konuştu.
“Kar şeklinde düşen yağışlar anlamlıdır”
Van Gölü Havzasının kapalı bir havza olması hasebiyle yağışların daha çok kar şekilde düşmesinin önemli olduğunu dile getiren Alaeddinoğlu, “Van Gölü Havzası için kar yağışı çok önemlidir. Ancak hem avantajları hem de dezavantajları var. Bölge kapalı bir havza, dolayısıyla hem içme hem de kullanma suyu ihtiyacı var. Dışarıdan su kaynağını buraya getirmek imkansız bir durumdur. Dolayısıyla buraya düşen yağışlar içme ve kullanma suyudur. Dolayısıyla kar şeklinde düşen yağışlar anlamlıdır. Bu yağışlar sağanak olarak düşseydi kapalı bir havza olması nedeniyle eğim doğrultusunda bu su muhtemelen Van Gölü'ne dökülecekti ve bu suyu kullanma şansımız da olmayacaktı. Dağlara kar şeklinde dökülen her yağış, toprağa sızarak bölgenin içme ve kullanma ihtiyacını karşılamaktadır” şeklinde konuştu.
“Yağan yağışlar çok değerli”
Bölgenin yağışlı bir döneme girdiğini düşünmediğini hâlâ en temel sorunun kuraklık olduğuna dikkat çeken Alaeddinoğlu, bu yüzden yağan yağışları baraj yaparak değerlendirmek gerektiğini vurguladı. Alaeddinoğlu, “Bu dönem yaşanan yüksek bir yağış var ama bunun böyle devam edeceğini gösterecek bir delil yok. Bu bölgenin gelecekte daha kurak ve buharlaşmanın olduğu ve su ihtiyacının arttığı bir kapalı havza profili çizdiğini görüyoruz. Yağan yağışlar çok değerli yağışlardır. Bu yağışlar önlem alınması halinde toplanılabilecek ve gelecekte kullanılabileceğimiz yağışlardır. Van Gölü Havzası'nda baraj sayısı çok azdır. Dolayısıyla olası bir kuraklık birkaç sene üst üste gerçekleşirse Van içme suyu sorunuyla karşılaşacaktır. Burada karar verici yetkililerin bir an önce barajlar yapılması suretiyle önümüzdeki 20 yıl sonra kullanabileceğimiz su ihtiyacını depolamaları gerekiyor. Bir an önce barajların yapılması lazım. Bizim en emel ihtiyacımız budur” dedi.
“Felaketler olabilir”
Bu yıl yağan yoğun kar yağışının risklerinden de bahseden Alaeddinoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kar yağışları 3 farklı sonuçlanabilir. Kar yağışları yavaş bir seyir izleyebilir, erir ve akarsular aracılığıyla göle taşınabilir. Bu durumda bir tehdit de olmayabilir. Aşırı derece buharlaşmayla beraber yüzey hareketiyle atmosfere de ulaşabilir ama en tehlikeli sonuç şu; mart ayında buranın ısınması söz konusudur. Isınma süreci karların erimesine neden olacaktır. Karların erimesi sel ve taşkınlara yol açabilir. Karların eridiği süreçte ise benzer bir yağış kütlesiyle karşı karşıya kalırsak o dönem felaketler olabilir. Taşkınlar ciddi boyutlara ulaşarak canımızı yakabilir. Bununla ilgili bugünden tedbirler alınmalıdır. Diğer taraftan bu süreci yönetecek adımların atılması gerekiyor.”