Radyolu günlerimiz
Radyo denildiğinde hep çocukluğuma, radyo sevdalısı olan babamın gençliğine, yaşlılığına yolculuk yaparım. O yüzdendir ki radyo ile hiç temasım kesilmedi. Okuldan eve geldiğimde kapının önünde birkaç dakika durur içeriye kulak kabartırdım. Şayet evden radyo sesi geliyorsa o zaman babamın evde olduğunu anlardım.
Radyo denildiğinde hep çocukluğuma, radyo sevdalısı olan babamın gençliğine, yaşlılığına yolculuk yaparım. O yüzdendir ki; radyo ile hiç temasım kesilmedi. Okuldan eve geldiğimde kapının önünde birkaç dakika durur içeriye kulak kabartırdım. Şayet evden radyo sesi geliyorsa o zaman babamın evde olduğunu anlardım.
Radyomuz evin en değerli eşyası konumundaydı. Nasıl olmasın dünyayla iletişimimizi sağlayan asrın en harika en mucizevi kitle iletişim aracıydı. Hal böyle olunca onun bakımı da çok önemli oluyordu. Tozu alınmış, örtüsü üzerine örtülmüş, orta dalga Ankara Radyosuna ayarlı dinlemeye hep hazır durumdaydı.
Bir radyo dinleyicisinin en kötü anı radyo pilinin bitmesidir. Bu nedenle pille çalışan radyomuzun mutlaka pili, yedeği ile birlikte evde bulunacaktı. Bittiği an yerine yenisi alınıp konulacaktı. Bu işten önceleri annem sorumluyken daha sonra ablama verilmişti bu ulvi görev. Öyle şakaya gelmezdi bizde radyonun bakımı. Ciddiyet ve özen isterdi. Bu yüzden sistem tıkır tıkır çalışıyordu. İşten eve gelen babamın ilk işi radyonun düğmesini çevirmekti. Babam sayesinde radyo frekanslarını, teknik alanlarını az da olsa öğrenmiştik.
Radyo istasyonları orta,uzun ve kısa dalga adlarıyla anılırdı. Düğmeleri vardı döndüre döndüre istasyon arardık. İstasyon ararken çıkan sesler sinir bozucu olsa da alıcılarınız kuvvetliyse Sofya,Moskova, Bükreş,BBC, Amerika'nın sesi gibi istasyonlara ulaşabiliyordunuz . Bunun için de radyonuza toprak hattı bağlantısı yapılması kaçınılmazdı.
Evimizde genellikle orta dalga dinlenirken, mahallemizin genç kızları ve delikanlıları arabesk müziğin ve Türkçe sözlü hafif müziğin en çok çalındığı kısa dalga meteoroloji, polis radyosunu dinlerdi. Çok dikkatli bir radyo dinleyicisi olan babam hangi saatte, hangi radyo kanalında, hangi program var hiç şaşmaz bilirdi. Böylelikle evde kitap okuma ve ders çalışma saatlerimiz babamın ince ayarıyla radyo saatine göre ayarlanırdı.
O dönemlerde iyi bir radyo dinleyicisi Orhan Boran ve Yuki' yi yakından bilirdi. Orhan Boran'lı dakikalar isminde bir de yarışma programı vardı. Bu programla dinleyici; bilgisini ölçerdi. Bu da diğerleri gibi evlerin neşe kaynağı radyo programıydı.
Sabahları halk hikayeleri yayınlanırdı. Ardından da 07.30 ajanslarını yol ve hava durumuna bağlarlardı. Arkasından bizim okul telaşımıza karışan koro ve solo türkülere geçilirdi. Kulağımızda kalan son türküyle okul yolunu tutardık.
Bayram ve yılbaşı programları ayrı bir keyifti. Sabah haberlerinin ardından bayram sabahı Mustafa Kandıralı ve arkadaşları, insanın içini kıpı kıpır yapan, bayram sevincini içinize taşıyan oyun havaları ile dinleyiciyle buluşurdu. Gece solistler geçidi ve en son gecenin ağır topları Müzeyyen Senar,Hamiyet Yüceses, daha niceleri ve "Sanat Güneşi"miz Zeki Müren bizi duygudan duyguya sürükleyen şarkılarıyla geceye taşırdı.
Reklam kuşakları ayrı bir renkti. Sanat Güneşi'miz Zeki Müren'in "Gözünüz yolda, kulağınız bende olsun sevgili şoför kardeşlerim" sözleri ardından dinleyiciye mükemmel Türkçesiyle hitap eden o hayranlık uyandıran tınısıyla araba lastiği reklamıyla şoförlere seslenirdi.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ