Sağlıkta geleneksel şiddet günleri
Yine bir hekimin hastası tarafından görevi başında öldürülmesi hepimizi üzdü.
Yine bir hekimin hastası tarafından görevi başında öldürülmesi hepimizi üzdü. Özellikle sağlık camiasını derinden yaralarken, çalışma şevkimizi kırdı, tedirgin etti. Dr. Fikret Hacıosman, bir hastası tarafından kurşunlanarak öldürüldü. Tıpkı hastası ve hasta yakınları tarafından öldürülen Dr. Aynur Dağdemir gibi, Dr. Kamil Furtun gibi, Dr. Ersin Arslan gibi… Ve aslında sürekli olagelen, birçoğu duyulmayan, haberlere konu olmayan fiziksel ve sözel şiddete maruz kalan nice sağlık çalışanları gibi. Bizler yine bembeyaz önlüklerimizi çıkarıp siyah önlükler giydik.
Oysa tıbbiyede bizim bir öğretimiz vardı:
"Primum non nocere" :
Yani "önce zarar verme" Bu öğreti, Tıp Fakültesine başlayan öğrencilere daha ilk günlerde öğretilir. Tıbba ve insanlığa dair bize ilk öğretilen ve daima öğretilen şey budur. Anatomi derslerinde kadavra üzerinde çalışırken, ölü bedene saygı duyup özenle çalışmaya, hastalarımızı muayene ve tedavi ederken bilerek isteyerek zarar vermemeye dikkat ve yemin ettik. Kim olursa olsun, canlı veya cansız bir bedene yönelik her türlü kötü davranış, şiddet anlamına gelirdi. Ne yazık ve acıdır ki, bu bilinç ve öğretilerle hareket eden hekimler, sağlık çalışanları öteden beri, sözel ve fiziksel şiddete en çok maruz kalan meslek grubu olmuştur. Sürekli olarak ters giden bir şeyleri, beden ve ruh sağlığını tehdit eden hastalıkları, sorunları düzeltmeye çalışan; bütün bunlar olmasın diye risk faktörlerini belirleyip koruyucu tedbirler alan sağlık çalışanları, ne yazık ki kendilerini her an uğrayabilecekleri sözel, fiziksel şiddete karşı koruyamamaktadırlar.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ