Şair ve şiire dair

(21 Mart hem Nevroz hem Dünya Şiir Günü. Dolayısyla bu hafta boyunca şiirle bir şenlik ve şadlık yaşanacak. Nevrozu kutladık geçti, Dünya Şiir Gününü de bir yazı ile kutlamak istedim)

(21 Mart hem Nevroz hem Dünya Şiir Günü. Dolayısyla bu hafta boyunca şiirle bir şenlik ve şadlık yaşanacak. Nevrozu kutladık geçti, Dünya Şiir Gününü de bir yazı ile kutlamak istedim)

Şiirin mahareti büyüktür

Şair görünmeyeni görendir. Söylenmeyeni söyleyendir. Çok şeyi az kelimeyle dile getirendir. Bu uğraşta en büyük silahi ise sözcüklerdir. İnşaa ettiği o güzel görkemli yapının malzemesi sözcüklerdi. Çünkü bütün bunları söz ile sözcük ile yapar, hünerini sözcüklerle, sözcüklerden oluşmuş dizelerle gösterir.O yüzdendir ki şairin elindeki söz yiğidin elindeki kılıçtan daha keskindir.

İnsanlar korkusuz insanları savaş alanlarında anarlar, oysa korkusuzluk için illa savaş alanında ölmek gerekmez. Öyle zamanlar var ki, kimsenin söylemeye cesaret edemediğini söyleyen biri çıkar. Bütün korkuları yıkıp atar. O an bu bir şairdir. O yüzden en korkusuz insanlar şairlerdir.

Korkusuz şairler, yazarlar, aydınlar herzaman korkak iktidarların en korkulu rüyası olmuşlardır. Bir çok diktatör insanları sindirirken işe şarlerden başlamısı bundandır. Şairin sözü az söylemesine bakmayın siz, bazen kendisi az etkisi kaf dağı kadardır. Ahmet Arif!in "vurun ulan vurun ben kolay kolay ölmem" demisi bundandır.

Şairin silahı nedir?

Şairlerin silah yapması için demire, bakıra ihtiyacı yoktur. Çünkü onlar için insanları sarsan silahları üreten yürektir. Şairdeki yangın yerine dönen yürek, demiri eriten körüğe dönüşür, bukörükte erittiği malzeme ise sözcüklerdir.Onları eritikten sonra kalıplara döker, çeşit çeşit imge burada can bulur, kan bulur çıkar. Sonra onlardan bir kısmı kurşun gibi işer,bir kısmı gönülden gönüle giden yollar yapar, köprüler kurar. Buda,bu diyarlarda yolculuk edenleri yüreklendirirken korkak iktidarları ise korkutur. İşte bu yüzden diktatörler halktan önce ona ulaşan kaynaklardan yani şairden, edebiyatçıdan başlarlar işe. Bu yüzden et kafalı diktatörlerin yönettiği hapislerde şairler vardır. Ama şair boyun eğmez, gerektiğinde dünyaya kafa tutar. İçerde kalem kağıt bulamadıkları zaman damarlarını kesip zindan duvarlarına kanlarıyla şiirlerini yazmışlardır.

Onlar, o aslan yeleliler karanlığa aldırmazlar. Etraflarını aydınlatmak için yakacak bir şey bulamadıklarında kendilerini yakarlar. Yaktıkları ateş o kadar etkilidir ki seyredenleri çoşau ğuroşa getirir.. Sonra yüzyıllar boyunca bu aydınlıkta parıldayan sözcükler unutulmaz, hep parlar, parladıkça da hep hatırlanırlar. Varın gerisini siz düşünün.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Bakmadan Geçme