Şemsiye
Çallı Emniyet istasyonunda bindiğim tramvayda genç bir kızımız:
'Buyurun amca.' Diye yer veriyor.
-Lütfen rahatsız olmayın kızım. Diye çekimser kalsam da yerinden kalkmış ve kalabalığın içinde ağır gövdemle ayakta kalmama gönlü razı olmamıştı.
Teşekkür edip otururken içimde hem saygı görmüş bir büyüğün o hoş tadını duyuyorum hem de artık amcalık dönemi içine giren yaşlılık olgusunu hissederek hüzünleniyorum.
Hemen önümde baston saplı sahipsiz şık bir şemsiye duruyor. Tramvayın durduğu hiçbir istasyonda o şemsiyeye kimse el uzatmıyor. Bazen sarsıntı düşürüyor, sonrada bir el kaldırıp yine bir köşeye bırakıyor.
Antalya kent merkezi durağı İsmet Paşa'da ineceğim. Ama gözüm şemsiyede. İnmemeye karar veriyorum. Şemsiyeyi sahibi alıncaya kadar takip edeceğim.
Tramvayın son durağına kadar hiç kimse unutulmuş şemsiyeyi olduğu yerden almıyor. Son duraktaki bekleyişin ardından aynı tramvayla geri dönüyorum. Gözlerim şemsiyede. Başımı tramvayın camına dayayıp bulutlu gökyüzüne bakıyorum. Ah bir yağmur olsa diyorum. Ve sanki ilahi bir ses yanıt veriyor tek tük düşen yağmur damlalarıyla. İçimden:
-Şimdi sahiplenirler şemsiyeyi. Diye konuşuyorum.
Tramvay yoluna devam ediyor ve belirli mesafelerdeki istasyonlarda durup; yolcu indiriyor, yolcu bindiriyor.
Yağmura rağmen sahipsiz şemsiyeye kimse dokunmuyor. Unutulduğu yerde öylece duruyor. Bazen sarsıntıdan yere yuvarlansa da birileri kaldırıp tekrar yerine koyuyor.
Tramvaydan yağmurlu bir Antalya sokağına indiğimde o şemsiye hala unutulduğu yerde duruyordu.
Birinin malına dokunmamak, onu haksız yere sahiplenmemek ne güzeldi.
Birden aklıma İstanbul'da devasa konut yapımları için kesilip yok edilen yeşil alanlar geliyor. Her biri bir şemsiye gibi saçılıp karbon monoksiti emen; kuşa, böceğe yuva olan, havayı temizleyen, rahmet dediğimiz yağmuru getiren ağaçlar. Nasılda yok ediliyorlar acımasız! Sahipsiz bir şemsiyeyi yerden kaldıran ama ona göz koymayan yüreklerin, yüreğini taşımıyor mu o insafsız yeşil kıyıcıları?
Hani yaş kesen baş kesermiş? Hani bir dal yeşerten cenneti yaratırmış?
Yüreklerimiz ne zaman bir şemsiye gibi hayatlarımızı karartanların kötülüklerine açılacak?
Bir bileniniz var mı? vanhaber, van, haber, van haber tramvay, şemsiye, şahin akçap, sahipsiz
'Buyurun amca.' Diye yer veriyor.
-Lütfen rahatsız olmayın kızım. Diye çekimser kalsam da yerinden kalkmış ve kalabalığın içinde ağır gövdemle ayakta kalmama gönlü razı olmamıştı.
Teşekkür edip otururken içimde hem saygı görmüş bir büyüğün o hoş tadını duyuyorum hem de artık amcalık dönemi içine giren yaşlılık olgusunu hissederek hüzünleniyorum.
Hemen önümde baston saplı sahipsiz şık bir şemsiye duruyor. Tramvayın durduğu hiçbir istasyonda o şemsiyeye kimse el uzatmıyor. Bazen sarsıntı düşürüyor, sonrada bir el kaldırıp yine bir köşeye bırakıyor.
Antalya kent merkezi durağı İsmet Paşa'da ineceğim. Ama gözüm şemsiyede. İnmemeye karar veriyorum. Şemsiyeyi sahibi alıncaya kadar takip edeceğim.
Tramvayın son durağına kadar hiç kimse unutulmuş şemsiyeyi olduğu yerden almıyor. Son duraktaki bekleyişin ardından aynı tramvayla geri dönüyorum. Gözlerim şemsiyede. Başımı tramvayın camına dayayıp bulutlu gökyüzüne bakıyorum. Ah bir yağmur olsa diyorum. Ve sanki ilahi bir ses yanıt veriyor tek tük düşen yağmur damlalarıyla. İçimden:
-Şimdi sahiplenirler şemsiyeyi. Diye konuşuyorum.
Tramvay yoluna devam ediyor ve belirli mesafelerdeki istasyonlarda durup; yolcu indiriyor, yolcu bindiriyor.
Yağmura rağmen sahipsiz şemsiyeye kimse dokunmuyor. Unutulduğu yerde öylece duruyor. Bazen sarsıntıdan yere yuvarlansa da birileri kaldırıp tekrar yerine koyuyor.
Tramvaydan yağmurlu bir Antalya sokağına indiğimde o şemsiye hala unutulduğu yerde duruyordu.
Birinin malına dokunmamak, onu haksız yere sahiplenmemek ne güzeldi.
Birden aklıma İstanbul'da devasa konut yapımları için kesilip yok edilen yeşil alanlar geliyor. Her biri bir şemsiye gibi saçılıp karbon monoksiti emen; kuşa, böceğe yuva olan, havayı temizleyen, rahmet dediğimiz yağmuru getiren ağaçlar. Nasılda yok ediliyorlar acımasız! Sahipsiz bir şemsiyeyi yerden kaldıran ama ona göz koymayan yüreklerin, yüreğini taşımıyor mu o insafsız yeşil kıyıcıları?
Hani yaş kesen baş kesermiş? Hani bir dal yeşerten cenneti yaratırmış?
Yüreklerimiz ne zaman bir şemsiye gibi hayatlarımızı karartanların kötülüklerine açılacak?
Bir bileniniz var mı? vanhaber, van, haber, van haber tramvay, şemsiye, şahin akçap, sahipsiz