Seni Gidi Huysuz Kel-Edoş!

Adnan amca nam-ı değer Edoş amca, huysuz mu huysuz bir ihtiyardı. Eşi Gülistan nine doluya koysa almaz boşa koysa dolmaz, bir tülü memnun edemezdi kocasını.

Adnan amca nam-ı değer Edoş amca, huysuz mu huysuz bir ihtiyardı. Eşi Gülistan nine doluya koysa almaz boşa koysa dolmaz, bir tülü memnun edemezdi kocasını. Hele ki kızıp gürlerse vay haline….Çatağın Kanispisi kadar gür, Muradiyenin Şelalesi kadar heybetli çıkardı sesi de kimsecikler duramazdı önünde. Kafasından bir an bile çıkarmadığı kasketiyle tanınır, kalan iki tel saçını da böyle saklardı Edoş amca.

İlkbaharın son günlerinden birinde kilerde azalan erzağını fark etti Gülistan nine. Kocasına dese kıştan yeni doldurdum diyecek, yine esip gürleyecekti. Akşama ne koyacağım beyin önüne diye başladı kara kara düşünmeye. Bir yandan düşünüyor, bir yandan dört dönüyordu kilerin içinde. Bir avuç buğday, bir avuç yeşil mercimek azıcık da nohut koyabildi tencerenin dibine. Başladı saatlerce aşı pişirmeye. Baktı tadı yavan yazdan kuruttuğu ak pancarı haşlayıp atıverdi hemen tencereye. Adettendir Van'da yemek etsiz olmaz. Edoş amca etsiz sofraya oturmaz. Bir kaşık da kavurma eti ekleyince tencereye, güzel kokular gelmeye başladı iyice. Gülistan ninenin gözü bir an kıştan hazır ettiği kuruta ilişti. Kurutu güzelce ezip, pişen aşın içine bir lokma atıverdi. Üzerine de tereyağında kavurduğu biberi ekleyince değmeyin Gülistan ninemin keyfine.

Akşam geldi çattı. Gülistan ninem meraklı, bir o kadar da heyecanlı. E kolay mı beyin önüne bilmediği yemek koyacak ninem. Birde beğenmezse… Vay haline…

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Bakmadan Geçme