Sevgimizin ölçüsü ne olmalı?
Sevmek kelimesi, okunduğunda bile insanı coşturan, gülümseten ve rahatlatan sihirli bir kelimedir. Hele ki; dudaktan dökülüp söylendiğinde gerek söyleyeni gerekse söyleteni mest eder. Konuşmalarını sevgi sözcükleriyle donatanlar bilirler ne demek istediğimi. Sevgi kainatın mayasıdır; sevileni herşeye tercih etmektir. Sevgi hayatı devam ettiren güçtür. Sevgi O'nun rızası için onun yarattıklarına muhabbet beslemektir. Rüzgar, sevdiği için eser, ırmak, sevdiğinden akar; yıldızlar, sevdikleri için semada dönerler ve çiçekler, sevdikleri için kokarlar. Sevgi, sadece aşktan ibaret değildir. Zira aşk sınırsız ve kontrolsüz olarak bir nesneyi sevmektir. Aşkta aşırılık vardır, sevgide ise itidal vardır. Sevgi, sevgili dışında kalpte olan herşeyi atmaktır. Sevgi, insanın doğasında olan bir meyildir. Herkes bir şeyleri sever. Muhammed İkbal'in ifadesiyle bu asrın musibet ve felaketi şudur: 'İnsanların kalbi var; ancak kalpleriyle kimi ve neyi ne kadar seveceklerini bilmemektedirler.' Peki neden en sevdiğimiz şeyleri yalnızca bir gün ve tarihe sıkıştırmış, sadece o güne has kılmışızdır. Oysa ki sevmek, bir ömür boyu sevgiliyi hatırlamayı, onu tanımayı ve tanıtmayı, ona bağlanmayı ister. Sevmek, sevgiliye itaat etmeyi ister. Muhabbet, sevgilinin dostlarını sevmeyi, düşmanlarına düşmanlık etmeyi icap eder. Fakat çevremize baktığımızda sürekli seven, sevgi diliyle konuşan fazla kimseye rastlayamıyoruz. Çoğumuz, stresli, öfkeli, umutsuz, negatif tavırlarla geziyor; bu sebeple; kendimizi sevmiyor, çevremizi, komşumuzu, işimizi ve amirimizi sevmiyoruz. Bütün bunları sevmenin en başı olan Allah (c.c.) ve Resulü'nü tam manasıyla sevmiyor, sevemiyoruz.
Allah'ı sevdiğimizi iddia eder, emirlerini çiğneriz; Peygamberini sevdiğimizi iddia eder, sünneti namına bir amel yapmayız; cenneti sevdiğimizi söyler, o uğurda bir fedakarlık ve hazırlıkta bulunmayız. Ashabı, evliyayı sevdiğimizi iddia eder, ne var ki onların ahlakını benimsemeyiz. Sevgi ahlakın da göstergesidir. 'En güçlüye' şık olan bir toplumda ahlaktan, erdemden bahsetmek daha doğru olur. 'Sevginin' ve 'Sevilenin' maddi güce endeksli olduğu bir toplumda ise samimi bir sevgiden söz etmek ise hayal olur. 'Sevgi benim dinim ve imanımdır' diyen İbnü'l- Arabî, evrenin var oluş sebebini de sevgi, muhabbet olarak görmüştür. Sevgi gerçekten de önemlidir. Fakat kimi sevmeli, neyi sevmeli insan? Kim, kimi ne kadar ve nasıl sevmelidir? Bunun ölçüsü nedir, ne olmalıdır? Sorularına, son dönemlerde birilerinin maddi rant elde ettiği ve sevgiyi yalnız bir güne has kıldığı 14 Şubat Sevgililer Günü safsatası ve yobazlığının yaklaştığı bu günlerde en doğru şekilde cevap vermemiz gerekmektedir. Öyle ki artık bu zamanda kime, nasıl ve ne zamanda sevgi göstermemizin dozajı kaçmış, gerçektende insanı şirke ve felakete götüren bir hale dönüşmüştür. Kimileri futbolu, kimileri lüks ve şatafatı, kimileri makam ve mevkiyi ve kimileri de hayatındaki kadını en çok sevmeyi ve ona bağlanmaya hayat tarzı olarak belirlemiştir. Elbetteki sevgimizin bir sınırı ve sıralaması olmalıdır. Çünkü Rabbimiz Kur'an'da 'De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.' (Tevbe/24) buyurmaktadır. Babanı, çocuklarını, kardeşini, eşini, sevdiğin kızı, aşiretini (taraftarını), malını ve ticaretini seveceksin ama Allah'ı daha çok, yani en çok seveceksin. Bunun tersi olmayacak. Yani; Allah'ı da seveceksin ama babanı, çocuklarını, kardeşini, eşini, aşiretini, malını ve ticaretini O'ndan ve O'nun Rasulü'nden daha çok sevmeyeceksin. Böylesi bir sevginin Allah katında değeri yoktur… Kitabımız bu konuda da bizi uyarmakta ve şöyle buyurmaktadır: 'İnsanlar arasında Allah'ı bırakıp da ona ortak koşanlar vardır. Onları, Allah'ı severcesine severler. Mü'minlerin Allah'a olan sevgisi onlarınkinden daha güçlü bir sevgidir.' (Bakara/165) Ölçü böyle olmalı, böyle devam etmelidir.
Dostunu kaybeden biri hıçkıra hıçkıra ağlar. Yanındaki ağlama nedenini sorar, yakın bir dostumu kaybettiğini, yalnız ve desteksiz kaldığı için ağladığını söyler. Boşuna ağladığını şöyle izah eder: 'Aziz dostum! Fani ve ölümcül olanları dost edinir, onlara bel bağlarsan daha çok ağlarsın. Bundan böyle hiç ölmeyeni, zayıf ve aciz düşmeyeni sev ve dost edin.'
Hergün dert ızdırap
Ümit kırık kalp harap
Yol göster bana Ya Rab
Ben kimi seveceğim... Vesselam. vanhaber, van, haber, van haber ömer gündüz, sevgi, ölçü, ağlama, hıçkırık
Allah'ı sevdiğimizi iddia eder, emirlerini çiğneriz; Peygamberini sevdiğimizi iddia eder, sünneti namına bir amel yapmayız; cenneti sevdiğimizi söyler, o uğurda bir fedakarlık ve hazırlıkta bulunmayız. Ashabı, evliyayı sevdiğimizi iddia eder, ne var ki onların ahlakını benimsemeyiz. Sevgi ahlakın da göstergesidir. 'En güçlüye' şık olan bir toplumda ahlaktan, erdemden bahsetmek daha doğru olur. 'Sevginin' ve 'Sevilenin' maddi güce endeksli olduğu bir toplumda ise samimi bir sevgiden söz etmek ise hayal olur. 'Sevgi benim dinim ve imanımdır' diyen İbnü'l- Arabî, evrenin var oluş sebebini de sevgi, muhabbet olarak görmüştür. Sevgi gerçekten de önemlidir. Fakat kimi sevmeli, neyi sevmeli insan? Kim, kimi ne kadar ve nasıl sevmelidir? Bunun ölçüsü nedir, ne olmalıdır? Sorularına, son dönemlerde birilerinin maddi rant elde ettiği ve sevgiyi yalnız bir güne has kıldığı 14 Şubat Sevgililer Günü safsatası ve yobazlığının yaklaştığı bu günlerde en doğru şekilde cevap vermemiz gerekmektedir. Öyle ki artık bu zamanda kime, nasıl ve ne zamanda sevgi göstermemizin dozajı kaçmış, gerçektende insanı şirke ve felakete götüren bir hale dönüşmüştür. Kimileri futbolu, kimileri lüks ve şatafatı, kimileri makam ve mevkiyi ve kimileri de hayatındaki kadını en çok sevmeyi ve ona bağlanmaya hayat tarzı olarak belirlemiştir. Elbetteki sevgimizin bir sınırı ve sıralaması olmalıdır. Çünkü Rabbimiz Kur'an'da 'De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.' (Tevbe/24) buyurmaktadır. Babanı, çocuklarını, kardeşini, eşini, sevdiğin kızı, aşiretini (taraftarını), malını ve ticaretini seveceksin ama Allah'ı daha çok, yani en çok seveceksin. Bunun tersi olmayacak. Yani; Allah'ı da seveceksin ama babanı, çocuklarını, kardeşini, eşini, aşiretini, malını ve ticaretini O'ndan ve O'nun Rasulü'nden daha çok sevmeyeceksin. Böylesi bir sevginin Allah katında değeri yoktur… Kitabımız bu konuda da bizi uyarmakta ve şöyle buyurmaktadır: 'İnsanlar arasında Allah'ı bırakıp da ona ortak koşanlar vardır. Onları, Allah'ı severcesine severler. Mü'minlerin Allah'a olan sevgisi onlarınkinden daha güçlü bir sevgidir.' (Bakara/165) Ölçü böyle olmalı, böyle devam etmelidir.
Dostunu kaybeden biri hıçkıra hıçkıra ağlar. Yanındaki ağlama nedenini sorar, yakın bir dostumu kaybettiğini, yalnız ve desteksiz kaldığı için ağladığını söyler. Boşuna ağladığını şöyle izah eder: 'Aziz dostum! Fani ve ölümcül olanları dost edinir, onlara bel bağlarsan daha çok ağlarsın. Bundan böyle hiç ölmeyeni, zayıf ve aciz düşmeyeni sev ve dost edin.'
Hergün dert ızdırap
Ümit kırık kalp harap
Yol göster bana Ya Rab
Ben kimi seveceğim... Vesselam. vanhaber, van, haber, van haber ömer gündüz, sevgi, ölçü, ağlama, hıçkırık