Sevginin gücü

Yazılarımızda sıklıkla insanı eğitmenin zorluklarına işaret ediyoruz. Bilgi kaynaklarının çoğalması, okulda ve evde kontrolün kaybolması bireylerin eğitilebilme olanaklarını her geçen gün daha fazla güçleştiriyor.

Yazılarımızda sıklıkla insanı eğitmenin zorluklarına işaret ediyoruz. Bilgi kaynaklarının çoğalması, okulda ve evde kontrolün kaybolması bireylerin eğitilebilme olanaklarını her geçen gün daha fazla güçleştiriyor. Yanlış davranışlar, yasaklar, günahlar insanları daha çok cezbediyor. Hal böyle olunca da eğitim bilimciler insanları eğitmenin farklı yollarını bulmak için kafa yoruyor, etkili eğitim ve öğretim yöntemleri üzerinde yoğun çalışmalar yapıyor.

Mesleğe ilk başladığımız yıllarda bizden kıdemli hocalarımız "dayak cennetten çıkmadır", "okul hayatı asker ocağı gibidir" gibi katı, baskıcı ve şiddete meyledici tavsiyelerde bulunurlardı. Bu ve benzeri otoriter bakış açıları zaman içinde demokratik yaklaşımların yaygınlaşmasıyla her ne kadar etkisini kaybetse de ne yazık ki okullarımızda bazı öğretmenlerimizin katı yaklaşımlarının devam ettiğini görmekteyiz.

Oysa hayatın temel felsefesi nedir, ne olmalıdır bunu düşünmek, bunu içselleştirmek gerekmez mi? Çevresine baktığında daima eksikleri, kusurları, çirkinlikleri, kötülükleri gören, kötümserlik gözlüğüyle olaylara yaklaşan insan hayatın temel felsefesinden uzak olan insandır. Dünyayı, uçsuz bucaksız kâinatı yaratan sanatkâr hiç şüphesiz sonsuz bir sevgi kaynağıdır. Çevresindeki güzellikleri, olağanüstü dengeyi ve muhteşem sanat eserlerini göremeyen insan "basiret" dediğimiz kalp gözü kapalı olan insandır. Öyle ya insan gözleriyle bakar kalbiyle görür. Özünü kaybeden insan dümeni bozuk bir gemi gibidir. Doğru istikameti bir türlü bulamaz. Doğruyu yanlışı ayırt etmekte güçlük çeker.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Bakmadan Geçme