Şeytanı İyi Tanıyalım!
İnsanlar arasında şeytanın sevdiği ve sevmediği insanların kimler olduğu, şeytanın hoşuna giden ve gitmeyen davranışların neler olduğu konusu ile ilgili Hadis-i Şerife birlikte bir bakalım. İbn-i Abbas (r.a.)'dan naklen Mu-az b. Cebel rivayet ediyor:
- Bir gün Resülullah (s.a.v.) ile beraberdik. Ensardan birinin evinde toplanmıştık... Tam bir cemaat olmuştuk. Sohbete dalmıştık. Bu arada, dışarıdan bir ses geldi;
- Ev sahibi... İçerdekiler.. Eve girmem için bana izin verir misiniz? Benim sizden bir dileğim var. Görülecek bir işim var. Bunun üzerine, herkes Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin yüzüne bakmaya başladı. İzin ondan çıkacaktı. Resülullah (s.a.v.) Efendimiz, duruma vakıf oldu ve: - 'Bu seslenen kimdir, bilirmisiniz?..' Buyurdu... Biz hep birden şöyle dedik: - En iyi bilen Allah ve Resulüdür. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz: - 'O, laîn İblistir.
-Şeytandır-. Allah'ın laneti onun üzerine olsun...'
Buyurunca; hemen Hz. Ömer: - Ya Resülullah, bana izin veriniz onu öldüreyim.
Dedi... Resülullah (s.a.v.) Efendimiz bu izni vermedi; şöyle buyurdu:
- 'Dur ya Ömer, bilmiyor musun ki; ona belli bir vakte kadar mühlet verilmiştir.. Öldürmeyi bırak.' Sonra şöyle buyurdu:
- 'Kapıyı ona açın gelsin... O, buraya gelmek için emir almıştır. Diyeceklerini anlamaya çalışınız. Size anlatacaklarını iyi dinleyiniz...'
Bundan sonrasını ondan dinleyelim; yani Ravi'den. Şöyle anlattı:
- Kapıyı ona açtılar, içeri girdi ve bize göründü. Bir de baktık ki, şekli şu: Bir ihtiyar. Şaşı. Aynı zamanda köse. Çenesinde altı veya yedi kadar kıl sallanıyor. At kılı gibi. Gözleri yukarı doğru açılmış. Kafası, büyük bir fil kafası gibi. Dudakları da, bir manda dudağına benziyordu.
Sonra, selam verdi, onun bu selamına Resulullah (s.a.v.) Efendimiz şu mukabelede bulundu:
- 'Selam Allah'ındır ya laîn...'
Sonra ona şöyle buyurdu:
- 'Bir iş için geldiğini duydum; nedir o iş?'
Şeytan şöyle anlattı:
- Benim buraya gelişim, kendi arzumla olmadı. Mecburen geldim.
Resulullah (s.a.v.) Efendimiz sordu:
- 'Nedir o mecburiyet?' Şeytan anlattı:
- İzzet sahibi Rabbın katından bana bir melek geldi. Ve dedi ki:
- Allah-ü Teala sana emir veriyor: Muhammed'e gideceksin. Ama düşük ve zelil bir halde. Tevazu ile. Ona gideceksin ve ademoğullarını nasıl kandırdığını anlatacaksın. Onları nasıl aldattığını söyleyeceksin bir bir Ona. Sonra o; sana ne sorarsa doğrusunu diyeceksin.
Sonra... Allah-ü Teala buyurdu ki:
- Söylediklerine bir yalan katarsan, doğruyu söylemezsen... seni kül ederim; rüzgar savurur.. Düşmanların önünde, seni rüsvay ederim. İşte... böyle; ya Muhammed, o emir üzerine sana geldim. Arzu ettiğini bana sor. Şayet bana sorduklarına doğru cevap vermezsem; düşmanlarım benimle eğlenecek. Şu muhakkak ki, düşmanlarımın eğlencesi olmaktan daha zor bir şey yoktur.
Bundan sonra, Resüiullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle sordu:
- 'Madem ki, sözlerinde doğru olacaksın. O halde bana anlat: Halk arasında en çok sevmediğin kimdir?' Şeytan şu cevabı verdi:
- Sensin, ya Muhammed... Allah'ın yarattıkları arasında senden daha çok sevmediğim kimse yoktur. Resülullah (s.a.v.) Efendimiz ona başka bir sual sordu:
- 'Peki, ümmetim namaza kalkınca, senin halin nice olur?..'
- Ya Muhammed, beni bir sıtma tutar. Titrerim.
- 'Neden böyle olursun; ya laîn?..'
- Çünkü bir kul, Allah için secde edince bir derece yükselir.
'Peki, ya oruç tuttukları zaman nasıl olursun?..'
- O zaman da bağlanırım. Taa, onlar iftar edinceye kadar.
'Peki, ya hac yaptıkları zaman nasıl olursun?..'
- O zaman da, çıldırırım.
.'Peki, ya Kur'an okudukları zaman nasıl olursun?..'
- O zaman da, eririm. Tıpkı ateşte eriyen bir kurşun gibi eririm.
'Peki, ya sadaka verdikleri zaman halin nasıldır?..'- Ha, işte... o zaman halim pek yaman olur. Sanki sadaka veren, bir testere alır eline ve beni ikiye böler.
Bundan sonra... Resulullah (s.a.v.) Efendimiz ona, yani İblis'e aşağıdaki şekilde kısa kısa bazı sorular sordu. O da bunlara cevap verdi:
- Ya laîn, senin oturma arkadaşın kim?'
- Faiz yiyen.
- 'Dostun kim?'
- Zina eden.
- 'Yatak arkadaşın kim?'
- Sarhoş.
- 'Misafirin kim?'
- Hırsız.
- 'Elçin kim?'
- Sihirbazlar.
- 'Gözünün nuru nedir?'
- Kadın boşamak.
- 'Sevgilin kim?
- Cuma namazını bırakanlar.
Resulullah (s.a.v.) Efendimiz bu defa başka bir mevzua geçti ve şöyle sordu:
- 'Peki, senin cismini ne eritir?'
- Tevbe edenlerin tevbesi.
'Peki, ciğerini ne parçalar, ne çürütür?'
- Gece ve gündüz, Allah'a yapılan bol bol istiğfar.
- 'Peki, yüzünü ne buruşturur?'
- Gizli sadaka.
- 'Peki, gözlerini kör eden nedir?'
- Gece namazı.
- 'Peki, başını eğdiren nedir?
- Çokça kılınan cemaatle namaz.
Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz tekrar bir başka mevzua geçti ve şöyle sordu:
- 'Sana göre insanların en saadetlisi kimdir?'
- Namazlarını bilerek kasten bırakanlar.
- 'Peki, sana göre insanların en mutlusu kim?'
- Cimriler.
- 'Peki, seni işinden ne alı koyar?'
- Ulema (ilim) meclisleri.
- 'Peki, yemeğini nasıl yersin?'
- Sol elimle parmaklarımın ucu ile.
- 'Peki, sam yeli estiği zaman ve ortalığı sıcaklık bastığı zaman çocuklarını nerede gölgelendirirsin?'
- İnsanların tırnakları arasında.
Seni peygamberlerin efendisi kılan, cennet ehlinin hatibi eyleyen ve seni halkı içinden seçen ve halkı arasında bir gözde yapan, beni de şakilerin efendisi kılan ve cehennem ehlinin hatibi eyleyen Allah'tır. Ve o: Bütün noksan sıfatlardan münezzehtir.
Ve İblis, cümlelerini şöyle tamamladı:
- İşte... bu söylediklerim, sana son sözümdür... Ve bütün söylediklerimi de doğru söyledim, dedi.
Cenabı Allah bizleri Allahın ve Resulullahın sevdiği kullarından olmayı nasip eylesin.
Bizleri şeytanın ve nefsin şerrinden muhafaza buyursun. vanhaber, van, haber, van haber şeytanı tanımak, sol elim, iblis, sam yeli, ömer gündüz
- Bir gün Resülullah (s.a.v.) ile beraberdik. Ensardan birinin evinde toplanmıştık... Tam bir cemaat olmuştuk. Sohbete dalmıştık. Bu arada, dışarıdan bir ses geldi;
- Ev sahibi... İçerdekiler.. Eve girmem için bana izin verir misiniz? Benim sizden bir dileğim var. Görülecek bir işim var. Bunun üzerine, herkes Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin yüzüne bakmaya başladı. İzin ondan çıkacaktı. Resülullah (s.a.v.) Efendimiz, duruma vakıf oldu ve: - 'Bu seslenen kimdir, bilirmisiniz?..' Buyurdu... Biz hep birden şöyle dedik: - En iyi bilen Allah ve Resulüdür. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz: - 'O, laîn İblistir.
-Şeytandır-. Allah'ın laneti onun üzerine olsun...'
Buyurunca; hemen Hz. Ömer: - Ya Resülullah, bana izin veriniz onu öldüreyim.
Dedi... Resülullah (s.a.v.) Efendimiz bu izni vermedi; şöyle buyurdu:
- 'Dur ya Ömer, bilmiyor musun ki; ona belli bir vakte kadar mühlet verilmiştir.. Öldürmeyi bırak.' Sonra şöyle buyurdu:
- 'Kapıyı ona açın gelsin... O, buraya gelmek için emir almıştır. Diyeceklerini anlamaya çalışınız. Size anlatacaklarını iyi dinleyiniz...'
Bundan sonrasını ondan dinleyelim; yani Ravi'den. Şöyle anlattı:
- Kapıyı ona açtılar, içeri girdi ve bize göründü. Bir de baktık ki, şekli şu: Bir ihtiyar. Şaşı. Aynı zamanda köse. Çenesinde altı veya yedi kadar kıl sallanıyor. At kılı gibi. Gözleri yukarı doğru açılmış. Kafası, büyük bir fil kafası gibi. Dudakları da, bir manda dudağına benziyordu.
Sonra, selam verdi, onun bu selamına Resulullah (s.a.v.) Efendimiz şu mukabelede bulundu:
- 'Selam Allah'ındır ya laîn...'
Sonra ona şöyle buyurdu:
- 'Bir iş için geldiğini duydum; nedir o iş?'
Şeytan şöyle anlattı:
- Benim buraya gelişim, kendi arzumla olmadı. Mecburen geldim.
Resulullah (s.a.v.) Efendimiz sordu:
- 'Nedir o mecburiyet?' Şeytan anlattı:
- İzzet sahibi Rabbın katından bana bir melek geldi. Ve dedi ki:
- Allah-ü Teala sana emir veriyor: Muhammed'e gideceksin. Ama düşük ve zelil bir halde. Tevazu ile. Ona gideceksin ve ademoğullarını nasıl kandırdığını anlatacaksın. Onları nasıl aldattığını söyleyeceksin bir bir Ona. Sonra o; sana ne sorarsa doğrusunu diyeceksin.
Sonra... Allah-ü Teala buyurdu ki:
- Söylediklerine bir yalan katarsan, doğruyu söylemezsen... seni kül ederim; rüzgar savurur.. Düşmanların önünde, seni rüsvay ederim. İşte... böyle; ya Muhammed, o emir üzerine sana geldim. Arzu ettiğini bana sor. Şayet bana sorduklarına doğru cevap vermezsem; düşmanlarım benimle eğlenecek. Şu muhakkak ki, düşmanlarımın eğlencesi olmaktan daha zor bir şey yoktur.
Bundan sonra, Resüiullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle sordu:
- 'Madem ki, sözlerinde doğru olacaksın. O halde bana anlat: Halk arasında en çok sevmediğin kimdir?' Şeytan şu cevabı verdi:
- Sensin, ya Muhammed... Allah'ın yarattıkları arasında senden daha çok sevmediğim kimse yoktur. Resülullah (s.a.v.) Efendimiz ona başka bir sual sordu:
- 'Peki, ümmetim namaza kalkınca, senin halin nice olur?..'
- Ya Muhammed, beni bir sıtma tutar. Titrerim.
- 'Neden böyle olursun; ya laîn?..'
- Çünkü bir kul, Allah için secde edince bir derece yükselir.
'Peki, ya oruç tuttukları zaman nasıl olursun?..'
- O zaman da bağlanırım. Taa, onlar iftar edinceye kadar.
'Peki, ya hac yaptıkları zaman nasıl olursun?..'
- O zaman da, çıldırırım.
.'Peki, ya Kur'an okudukları zaman nasıl olursun?..'
- O zaman da, eririm. Tıpkı ateşte eriyen bir kurşun gibi eririm.
'Peki, ya sadaka verdikleri zaman halin nasıldır?..'- Ha, işte... o zaman halim pek yaman olur. Sanki sadaka veren, bir testere alır eline ve beni ikiye böler.
Bundan sonra... Resulullah (s.a.v.) Efendimiz ona, yani İblis'e aşağıdaki şekilde kısa kısa bazı sorular sordu. O da bunlara cevap verdi:
- Ya laîn, senin oturma arkadaşın kim?'
- Faiz yiyen.
- 'Dostun kim?'
- Zina eden.
- 'Yatak arkadaşın kim?'
- Sarhoş.
- 'Misafirin kim?'
- Hırsız.
- 'Elçin kim?'
- Sihirbazlar.
- 'Gözünün nuru nedir?'
- Kadın boşamak.
- 'Sevgilin kim?
- Cuma namazını bırakanlar.
Resulullah (s.a.v.) Efendimiz bu defa başka bir mevzua geçti ve şöyle sordu:
- 'Peki, senin cismini ne eritir?'
- Tevbe edenlerin tevbesi.
'Peki, ciğerini ne parçalar, ne çürütür?'
- Gece ve gündüz, Allah'a yapılan bol bol istiğfar.
- 'Peki, yüzünü ne buruşturur?'
- Gizli sadaka.
- 'Peki, gözlerini kör eden nedir?'
- Gece namazı.
- 'Peki, başını eğdiren nedir?
- Çokça kılınan cemaatle namaz.
Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz tekrar bir başka mevzua geçti ve şöyle sordu:
- 'Sana göre insanların en saadetlisi kimdir?'
- Namazlarını bilerek kasten bırakanlar.
- 'Peki, sana göre insanların en mutlusu kim?'
- Cimriler.
- 'Peki, seni işinden ne alı koyar?'
- Ulema (ilim) meclisleri.
- 'Peki, yemeğini nasıl yersin?'
- Sol elimle parmaklarımın ucu ile.
- 'Peki, sam yeli estiği zaman ve ortalığı sıcaklık bastığı zaman çocuklarını nerede gölgelendirirsin?'
- İnsanların tırnakları arasında.
Seni peygamberlerin efendisi kılan, cennet ehlinin hatibi eyleyen ve seni halkı içinden seçen ve halkı arasında bir gözde yapan, beni de şakilerin efendisi kılan ve cehennem ehlinin hatibi eyleyen Allah'tır. Ve o: Bütün noksan sıfatlardan münezzehtir.
Ve İblis, cümlelerini şöyle tamamladı:
- İşte... bu söylediklerim, sana son sözümdür... Ve bütün söylediklerimi de doğru söyledim, dedi.
Cenabı Allah bizleri Allahın ve Resulullahın sevdiği kullarından olmayı nasip eylesin.
Bizleri şeytanın ve nefsin şerrinden muhafaza buyursun. vanhaber, van, haber, van haber şeytanı tanımak, sol elim, iblis, sam yeli, ömer gündüz