SÖZLERİN EN GÜZELİ ANNE…
Konuşmaya başlarken dudaklarımızdan çıkan ilk seslerin oluşturduğu, bir kez öğrendikten sonra bir daha hiç dilimizden düşüremeyeceğimiz kolay amaderin bir sözcüktür ANNE. Hem öylesine derin ki bütün yaşamımız boyunca yerini başka hiçbir şeyin dolduramayacağı bir derinlik. Kimliğini annelerimizde bulan bir sözcük. Canımız yanar: anne, seviniriz: anne, üzüntülüyüzdür: anne, heyecanlanırız: anne, korkularımızda yine anne. Ve nihayetinde dilimizden döküldüğü anda şekillenen bize ait, bizden olan, ayrılmaz parçamız ...
Düşe kalka büyürken her düşmede anne diyerek koştuğumuz ilk sığınağımız, öpücüğü acıyan yerimizi çabucak iyileştiren mucizevi bir ilaç. Bu yüzden “analarımız; acıların işaret sıfatı, özverinin özel adıdır” der bir yazar. Gerçekten öyle. Gücünün yettiği kadarını yapar evladı için, yetmediği yerde dualarını salar evladının ardından. Kendi olmadığı yerde Yaratanın koruyuculuğuna emanet eder, bilir ki ona emanet edilen zarar görmez. Yavrum deyişinde sesinden akan şefkat bütün sıkıntılarımızı bir anda siler götürür.
Beş yıldır dilim hasret bu sözcüğü söylemeye. Annem hep güler yüzle karşılardı bizi. Gözlerimizin içine öyle bir bakardı ki söyleyemediğimiz bütün dertlerimizi okurdu orada. Ona sarılınca dağılırdı kara bulutlar. Sesinin sıcaklığı sarardı dört bir yandan. Duaları koruyucu kalkanımızdı her daim. Bir işe başlarken arar dua isterdik. Hoş biz istemesek de dilinden düşmezdi duaları. Çocukken okula uğurlarken okur üflerdin ardımızdan. Çocukluyken de bu sefer sadece biz değildik dualarının tek muhatabı; can parelerim dediği torunları öncelikliydi. Sevgisi ve sabrı kep karşılıksız hep sonsuzdu, bize karşı değil tanıdığın herkese karşı.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ