Tahta Kızağım…
Van'ın karlı sokaklarında, kızağımın ayak izleri hala duruyor mu acaba?
Van'ın karlı sokaklarında, kızağımın ayak izleri hala duruyor mu acaba?
Tahta kızağımın üzerinde keyifle yol alırken; Ne"Çille"ler, "Hamsin"ler,"Camuşkıran"lar, "Zemheri"ler ve ne "Kocakarı Soğukları" geldi geçti. Öyle habersiz, öyle çabuk bir bilseniz!
Kızaklarla kaymaktan dolayı yolları cilalanmış hale getirirdik bedavadan! Yolda yürümekte zorlanan büyüklerin bizlere ettikleri masum küfürleri duymasak diyorum, çıkarsak aradan!
Kızağımın altında "balıksırtı" vardı bir dönem, "şiş" döşedim çok havalı oldu sonradan.
Tamir işi olunca Sıddıka ablam yetişirdi imdadıma, çok beceremese de anlardı halimden…
Cemreler düşüp de havalar ısınmasın ne olur! Kızağım odunlukta yaz boyunca bensiz, ben ise hiç olamam onsuz. Arada bir onu görmeye giderdim habersiz…
Yine bir kızağım olsa da kanat taktırsam; Öğrencilerimi ve Van'daki çocukları doldursam üstüne," Uçan halı" misali gökyüzünde seyrüsefer eylesek!
Mercimek Mahallesi'nin en süratli ve en havalı kızağı, Rahmetli Beşir Emi'nin oğlu arkadaşımız Şükrü'nün kızağıydı! Bizi her halükarda sollar geçerdi. Bu kızak profesyonel elden çıkmış gibiydi. Tahtalarının hafif, pürüzsüz ve işçiliğindeki incelikten anlaşılıyor gibiydi. "Aerodinamik" yapısı da çok güzeldi. İhsan amca, Hüsamettin amca veya Diyarbakırlı Nezir usta gibi mahallemizin marangozlarından biri yapmış olabilir miydi? Diye düşünmeden de edemiyorum.
Laf aramızda, benim kızağımda iyi sayılırdı. Ne birinci olma şansım vardı, nede sonda kalma gibi bir ahesteliğim.
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ...