TAMTAMLAR ÇALARKEN!
Uluslararası ilişkiler hayati kılan en doğru sözü Mustafa Kemal söylemişti. O sözü bu yazının son tümcesi olarak okuyup bir kez daha anımsayacaksınız.
Ülkemizin Ortadoğu politikasındaki istikrarı kim ne derse desin bizim geleceğimizi çizecek dönüm noktalarından biri olacak.
Ya Ortadoğu ülkelerinin en saygıyla andığı ülke olacağız veya en güvenilmezi ve sevimsizi!
Bazen alkışlar derinden gelen seslerin duyulmasını engeller. Sizi gerçeklerden uzaklaştırır. Bence zor bir coğrafyada olan ülkelerimiz de zaman zaman yükselen bu alkışların yarattığı sağırlığı yaşıyor. Osmanlı İmparatorluğunun hükmettiği yıllarda İngiliz ve Fransız ajanlarının da oyuna getirdiği Ortadoğu ulusları inanılmaz ikiyüzlü bir politika yürüterek nice vatan evladımızın kıyılmasına neden olmuştu.
Şimdilerde ise Arap baharı adı altında yazılan senaryo ile Amerika kendi yanında olan ve olmayanları seçti. Yanında olanlarla yola devam ederken, olmayanların biletini kesti, çıkan iç karışıklıklarda liderlerini alaşağı edip, kukla yönetimleri işbaşına getirdi.
Suriye, Amerika'nın bu senaryosuna direniyor. Onu direten gücün adı da diğer süper güç Rusya! Yani dünyanın efendileri yeryüzü insanına yüzü Ortadoğu'ya dönük bir dünya yaratıyor.
Savaşın veya iç kargaşanın eşiğine gelen bir ülkeden panik halinde kaçanları topraklarınızda toplamak riskli bir politikadır. En küçük zaafınız bile asırlık ilişkilerinizi sona erdirir ve ülkenizi düşman ülke olarak gösterir. İç karışıklığı yaşayan ülkelerin suçlamalarını da sineye çekmek zorunda kaldığınızda uluslar arası yasalar devreye girer ve ülkenizi başka bir ülkenin içişlerine karışma gibi bir töhmetin(iddianın) altında bırakır.
İran ve Irak arasındaki savaşta Doğu Anadolu sınırlarını Türkiye'ye gelmek isteyenlere açan merhum Turgut Özal iktidarı Van gibi kentlerde varoşlar yaratmış akabinde kent sorunları ikiye katlanmıştı. Ancak İran ve Irak'tan ülkemize geçen sığınmacıların (mülteci) sosyal ve ekonomik konumlarıyla Suriye'den geçenlerin ki farklı ve ince ayrımlar yaratabilir. İşte bu noktada da ve de ilerleyen zaman içinde yerleşik yurttaşlarımızla mülteciler arasında sorunlar yaşanabilir.
Kurtuluş Savaşımızın lideri Mustafa Kemal savaşta ve barışta ne kendi iç işlerine kimseyi karıştırmış, ne de başka bir ülkeni iç işlerine karışmamıştır. Toprakları tehdit altında olmadıktan sonra da tek bir askerini bile sınır ötesi harekete geçirmemiştir. Mustafa Kemal'in uluslararası saygınlığını oluşturan taraflarından biri de ülkeler arasındaki ilkeli diplomasisidir.
Güneydoğumuzdaki kadim dost ülkelerden biri olan Suriye ile ilişkilerimiz pamuk ipliğine bağlı bir hale gelmiştir. O malum BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) geçmişle, bugün arasındaki dostluk köprümüzü hızla aşındırmaktadır. İçişlerindeki sorunları bir türlü çözemeyen Suriye sınırlarımızdan yurttaşlarının girişini seyrederken huzursuz ve bir o kadar da Türkiye'ye karşı hınç duymaktadır. Türkiye, Suriye Halkının yüzde ellisini dost, yüzde ellisini kendisine düşman yapacak okyanus ötesi politikaların uzağında durmalıdır.
Ülkelerde yönetimler değişebilir, farklı liderler iş başına gelebilir. Unutulmamalıdır ki kalıcı olan halklardır ve halkların kardeşliği, komşuluk ve dostluk ilişkileridir.
Yazımı son bir tümce ile bağlayacağım demiştim. O da Mustafa Kemal'in barış içinde bir arada yaşama ilkesini içeren:
'Yurtta barış, dünyada barış!' Sözüdür.
Uluslararası politikada Atatürk'ü değerli kılan da bu sözün içindeki ana temadır.
Yani dostlar... Tarihe Atatürk adı kolay yazılmıyor...
VAN HABERLER,HABERLER VAN