Terör/ daha kaç kez, kaç yıl, kaç kuşak yüreğimiz yanacak
40 yıldır yüreğimiz yanıyor. Arada bir dursa da hızlanarak sürüyor terör. Artık siyaset kurumunun ben, sen, o demeyi bırakıp ortak bir politika üretmesinin vakti geldi.
40 yıldır yüreğimiz yanıyor. Arada bir dursa da hızlanarak sürüyor terör. Artık siyaset kurumunun ben, sen, o demeyi bırakıp ortak bir politika üretmesinin vakti geldi.
Önceki gece kahrolduk ekranlara yansıyan haberle. İlk görüntülerden sonra yayın yasağı gelse de canımızın çok yanacağı, görüntülerden belliydi.
Şehit olan 44 canımıza rahmet diliyorum. Allah ailelerine sabır versin. Yaralılar da umarım bir an önce sağlıklarına kavuşurlar.
2016 yılı içinde bu 10.cu bombalı saldırı, yüzlerce kurban verdik.
Başımıza bela PKK terör örgütünü çözüm süreciyle bitirelim derken çeşitli hatalarla, gözümüzün önünde ülke içine silah, patlayıcı yığınağı yaptı.
Yol kesti seyrettik, illerde, ilçelerde yol kontrolü yaptı görmedik, hendekler kazıldı, barikatlar yapıldı ne oluyor diye idrak edemedik. Celallendiğimizdeyse aylar süren sokağa çıkma yasaklarıyla, illerin bazı mahallelerini, ilçeleri yıktık, yüzlerce terörist ölürken, yüzlerce de şehit verdik.
Artık vakti geldi,bir taraftan en sıkı şekilde mücadele sürdürürken, öte yandan kesin çözüm için TBMM'de ortak çalışma yapıp, kararlar alınmalı.
PKK yetmezken Suriye yönetimine kızıp burnumuzun dibinde IŞİD terör örgütünün doğmasına seyirci kaldık, farkına vararak ya da varmayarak, büyüyüp serpilmesine neden olduk. Başka bir bela doğdu ülkemiz için.
Bu gün bir gazete haberinde, IŞİD'in 71 ilde alt yapısını tamamladığı haberi vardı. 5-6 canlı bombayı da IŞİD patlattı, yüzlerce canımızı aldı. Suriye'de 19 askerimizi şehit etti. Yaralılarımız binlere yaklaştı. Ülkemize dönük terörü tırmandıracağını da ilan etti.
Ülke içinde ve ülke dışında tüm gücümüzle bu terör örgütüyle din, mezhep aidiyeti gözetmeden en büyük savaşı vermeliyiz.
Alınları secde görüyor, dudakları dua mırıldanıyor, bunlardan zarar gelmez deyip, FETÖ cematinin, gene gözümüzün önünde, devletin her kurumunu ele geçirmelerine seyirci kaldık. Arsalar binalar tahsis edip büyüttük. Çocuklarımızı okullarında, yurtlarında kendi amaçları için, dini de kullanıp zehirlemelerine seyirci kaldık.
2010 Anayasa referandumuyla, yargıda kök salmalarına olanak verdik. Atatürk Cumhuriyetine düşmanlıklarını, önce "askeri vesayet" bitmeli diyerek iktidarında düşüncesine uygun olunca, yüzlerce subayı, genelkurmay başkanını sıradan vatandaşın bile gördüğü kumpaslarla, yok ederken, dizi film gibi izledik.
Devleti yönetenler, paralel devletin güçlenişini, devleti ele geçirme aşamasını hiç bir şey olmuyormuşcasına seyretti.
7 Şubat uyandırmadı, 17-25 Aralık yolsuzluk rüşvet kılıfı adı altında gündeme gelince, sadece Recep Tayyip Erdoğan işin farkına vardı. Ta ki 15 Temmuz başarısız darbesine dek. Yüzlerce ölü verdik yaralılar binlerceydi.
On binlercesi hapiste. PKK'yı Diyarbakır ceza evi doğurmuş, beslemişti. FETÖ teröristlerini de bu hapishaneler bileyip yarınlarda daha tehlikeli hale getirebilir. Bunu hiç unutmayalım.
FETÖ ile kısa ve uzun vadede nasıl mücadele vereceğimizi, TBMM de ortak kararla belirlemeliyiz.
Bu 3 terör örgütüyle de sadece güvenlik politikalarıyla mücadele etmek yetmez, tüm ülkeyi, tüm partileri bir araya getirip demokrasiyi, özgürlükleri, kardeşliği yüceltip, mücadeleyi taçlandırmalıyız.
Van Kültür ve Yardımlaşma Vakfı seçim yarışı
Konuya bu şekilde başlık atmamı hoş görün. Bu yıl seçim bir yarış haline gelmezse ve sn. İkram Kali, yazılarına konu etmezse, gene bir haber olarak kalacaktı.
Van Kültür ve Yardımlaşma Derneklerinin, İstanbul ve Ankara'da öğrenime giden Vanlı gençler için ne anlama geldiğini bir yazımda anlatmıştım.
1980'li yıllara kadar, bu 2 derneğin işlettiği yurttan yolu geçmeyen belli bir kuşaktan Vanlı yok gibidir. Koşulları çok kötü olsa da, öğrencilerin etkinliği vardı. Ankara ve İstanbul'daki Vanlılar 2 Nisan Van Kurtuluş gecelerine denk gelen günlerde, her türlü desteği verirlerdi. Kongrelerde üst düzey Vanlılar görev alır ve ellerinde geleni yaparlardı.
Yönetime kesinlikle öğrenciler alınırdı, yurt yöneticisi öğrencilerden biri olurdu. Kızılay'dan, başka kurumlardan burs imkanları sağlanırdı.
Ben şahsen 1972-73-74 de Ankara'daki dernekte yöneticilik ve yurt müdürlüğü yaptım. 1978-80 arasında da İstanbul'da yönetimde görev aldım. Bir ölüm olayının ardından İstanbul'daki yurt kapandı. Ankara'daki yurt ve derneğin ise ne olduğuna dair süreçten maalesef bilgim yok.
İstanbul'daki yurt binası da, Ankara'daki yurt binası da derneğe aitti. (Ankara'da tapu bazı yasal zorluklarla o dönem Dernek başkanı Şahabettin Çubuklu'nun üzerine kayıtlıydı, ne oldu bilemiyorum.)
1993' de İstanbul'da vakıf kurulduktan sonra çevremdeki bir çok Vanlı vakıftan kopuk yaşadı. Eski yönetici olmamıza karşın hatırlanmadık bile. Rahmetli Şadi Can Türkmen döneminde bir kaç kez Aksaray'daki merkeze gitmiştim. Hepsi o kadar, bir çok kişi için durum aynıydı.
Hatta Vanlı bir ressam Van'ı konu alan resimlerini İstanbul vakıf binasında sergilediğinde, vakıftan kimsenin gitmediğini biliyorum.
Sn. İkram Kali'nin yazılarından öğreniyoruz ki 2 grup Van Kültür ve Yardımlaşma Vakfı'nın yönetimi için yarışacak.
Başkanı sn. Müjdat Çelik'in olduğu, Değişim Grubu ve başkanı sn. Nizammettin Ağar'ın olduğu Yeni Oluşum Grubu.
Bu yarışta her iki gruba da başarılar diliyorum. Her iki grubu da, yöneticilerini de tenzih ederim. Ancak bir kaç laf etmeden de geçemeyeceğim. Sürçi lisan edersem affola.
Gruplardan biri iddialı biçimde görev verilirse Van Vakfı Üniversitesi kuracağından söz ediyor. İlk duyulduğunda, heyecan verici, gururlandırıcı bir iddia. Tamam belki ülkenin içinde bulunduğu koşullardan yararlanarak bir üniversite tahsisi sağlanabilir, ancak bu güne kadar, Van dışındaki Vanlılarla, bu kadar kopuk bir yönetim ya da vakıf, ne yapacak bu üniversiteyle.
Daha bir merkezi yokken, bürosu yokken bir üniversite. Denebilir ki iyi ya yönetim merkezi de büro da üniversite olur. İyi hoş da, Van'ın İstanbul ya da başka yerde bir üniversiteden daha çok, başka şeylere ihtiyacı var.
Van'daki eğitim ve öğretimin hali ortada. 4+4+4 nedeniyle özellikle kızların, eğitim hayatının neredeyse ilk 4'ten sonra bittiğini hepimiz biliyoruz.
Örneğin, Van'da il ve ilçelerde başarılı öğrenciler için kız ve erkek yurtları olan kolej ayarında okullar hedefe konulsa.
Gene sadece kızlar için, her türlü koşullar düşünülerek yeni yurtlar akla gelmeli.
Yüzlerce hatta binlerce öğrenci için öğrenim bursu organize edilebilir.
Bakın, bir iki arkadaşın amatörce girişimiyle, internet üzerinden başlatılan kampanya ile 800 ilköğretim öğrencisinin, soğukla mücadelesine katkı sağlandı, çanta v.s verildi.
Bu çabanın sonuç verdiği görülünce, bir kaç duyarlı öğretmen de kendi çocuklarının ihtiyacını utana sıkıla dile getirdi. Üzülerek gördük ki çaba harcayan arkadaşa, "senin başka işin yok mu git evine kek yap" diye dalga geçilmeye kalkıldı.
Ben vakfın bir kişiyi, bir iyi niyetli arkadaşı, kat be kat aşacağını ve okullara daha açıldıkları hafta ihtiyaçlarınızı bildirin deyip, binleri harekete geçireceğini, sadece giyim kuşam değil çanta, defter, kalem, yardımcı kitap ihtiyacını karşılayacağını duyurmasını istiyorum.
İstanbul'u, Ankara'yı, İzmir'i, Antalya'yı görmeyen yüzlerce başarılı öğrenciyi bilgi ve görgüleri artsın diye bu illere götürülmesini hayal ediyorum.
Bir adres kataloğu oluşturup muhtelif illerdeki Vanlıların birbiriyle bağlantısını sağlar diye düşünüyorum. Liseden, ticaret lisesinden, erkek sanat enstitüsünden, kız enstitüsünden mezunların listesini okullardan temin edip insanları mezuniyet günleri adı altında buluşturabilir.
Ne güzel olur değil mi?
Her yıl bir kaç köy okulunu güzelleştirmeyi, faaliyetleri içine alabilir.
Onlarca öğrenciyi, 1-2 haftalığına büyük illerin okullarında misafir öğrenci programına aldırabilir.
Van'la, Van'ın hafızasıyla ilgili araştırmalara sponsor olabilir, bu konuda çalışması olanları teşvik edebilir.
Elinde eski Van resimleri, yayınları olanları belirlemeli ve bunları kurumsal olarak korumaya alabilir.
Hatta Van'dan göçmüş Ermenilerle bile temas kurarak Van'a dair bilgileri toparlamayı düşünebilir.
Van bölgesi tohumlarının belirlenip toplanmasına çalışmalı, tescil, coğrafi işaretlemelere öncü olmalı v.s, v.s.
İşte benim Van Vakfını düşünürken hayal ettiklerim. Tabi bunlar, bu yazının yazılması anında akla gelenler hele ortak akıl yaratılırsa, gör bak o zaman neler çıkar. Yoksa torbadan çıkacak tavşanla avutmamalı bizi.