Türkiye'ye Ermeni dayatması

Merkel'in Almanya'sı sarsıcı bir kararla en büyük müttefiklerinden Türkiye'yi sırtından bıçaklamayı tercih etti. Bunu yaparken kanlı ve faşist özgeçmişinin gündeme geleceğini bile göze aldı.

Ermenilerin ortak yaşadığı topraklardan en önemlisi doğduğum Van kentidir. Bakınız minik bir anıyla Almanya'nın içine düştüğü dayanılmaz hafifliği eleştirmeye devam edeyim.

Çocukken duvarları duvarlarımızla komşu olan komşumuzun bahçesinde oynadığımız sırada herkesten biraz uzakta yaşayan bir teyzemizin evine yuvarlanıp giden topumuzu almaya koştuğumuzda ilginç bir durumla karşılaşmıştım. O teyzenin rüzgarın açık bıraktığı penceresinden dışa vuran görüntüsünde diz çöküp ibadet ettiğini görmüştüm. Oyun sonrası eve döndüğümde babaanneme:

-Nene o teyze var ya senin gibi ibadet etmiyor. Diz çökmüş, mırın mırın bir şeyler mırıldanıyordu. Ama sen namaz kılıyorsun. Neden o öyle? Diye sorduğumda nenem kaşlarını çatıp, şahadet parmağını dudağına koyarak:

'Bazı insanlar farklı ibadet edebilir. Bu bizi ilgilendirmez balam. Ve sen bu gördüğünü hiçbir kimseye anlatma. Söz mü?' Demişti.

O komşumuz Ermeni'ydi. Ve şimdiye kadar o aileyle hiçbir komşumuzun en küçük tartışmasına tanık olmadım. Bayramlarda, özel günlerde, düğün ve derneklerde hep birlikte olduk. Büyüklerimiz bize asla geçmişte yaşanmış kanlı olayların kinini tohuma dönüştürüp aklımıza ve yüreğimize ekmediler.

1915 tarihindeki büyük tehcir olayının temel nedenleri işgalci güçlerden arka alarak kıyımlara yol açan komitacıların kışkırttığı Ermenilerin yıllarca aynı topraklarda barış içinde bir arada yaşayanların düşmana dönüşüp kardeş kardeşi boğazlamasın diye alınan kararın bir sonucudur.

O göçler sonucunda yaşananlardan Ermenileri ak kaşık olarak çıkarıp, Türkleri eli kanlı millet olarak lanse etmek tam bir şeytani planın temel amacıdır. Planı kurgulayanlar Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafyayı karıştırmak ve dış politikadaki gücünü zayıflatmaktan başka bir şey değildir.

Türkiye ne yazık ki kendi özgeçmişindeki kıyımlarda çektiği acıları belgelere dayanarak dünyaya sunmakta gecikmiş olmasıdır. Bundan güç alan Ermeni Diasporası, Avrupa ülkelerinde lobi çalışmaları yürütmeye devam etmiş, siyasi ve ekonomik anlamda ele geçirdikleri politik güçleri de basamak olarak kullanıp Ermeni Soykırımı varsayımına dünyayı inandırmaya çalışmaktadır.

Son günlerde Suriye mültecileriyle ilgili kararlarda istediği aşamaları kaydedemeyen Almanya Türkiye'nin başını zora sokmak için soykırım vardı oylamasını meclisine taşıyarak Türkiye'yi zor duruma sokmaya çalışmaktadır.

Ancak tarihi belgeler ve olayların yaşandığı topraklarda geriye kalan buluntular gösteriyor ki kanlı olayların başaktörü Ermeni komitacılarıdır. Onların saldırıları karşısında savunma durumunda kalanların nefsi savunması bugün kıyıcılık olarak gösterilerek suç at, kanıtlamasan bile izi kalır kurnazlığı içindeki baskın basanındır gayesi sürdürülmektedir.

Türkiye'yi soykırım suçuyla itham eden Avrupa ülkelerinin geçmişleri mazlum halkların kanıyla sulanmıştır. İkinci Dünya Savaşının faşist Almanya'sının milyonlarca insanı yok eden savaş politikası, Yahudilere yapılan ırkçı ve faşist kıyımlar, Fransa'nın üzerindeki Afrika ülkelerinin halklarının kanı, Raunda'da ki insanlık dışı katliamlar unutulabilir mi? Ya da tüm suçların üzeri Türkiye, Ermeni politikası temcit pilavı gibi ısıtılarak kapatılabilir mi?

Bugün Van'ın sayısız köylerinden ve en çok kanlı kıyımın yapıldığı Zeve Köyündeki Ermeni dehşeti göz ardı edilebilir mi?

Bakınız tüm bunların suçu yalnızca emperyalist güçlerin doymak bilmeyen hırs ve ihtiraslarının sonucudur. Sınıflı toplumlara dayatılan kan davalarının devamının sağlayacağı ranttır.

Avrupa bir kez daha ve bu kez Alman Parlamentosunun aldığı kararla sınıfta kalmıştır.

Ne yazarlara verdikleri Nobel ödülleriyle ne korkunç planların işlendiği lobilerle Türkiye'nin 1915 süreci mahkûm edilemez.

Bugün sadece doğduğum memleket Van'da kıyıma uğramış, dedeleri, nineleri katledilmiş aileler suskunluklarını bozsa ve o kanlı topraklardan bir avuç toprak alıp Avrupa'ya gönderse ikiyüzlü Avrupa toprak altında kalmaktan kurtulamaz.

Her şerde bir hayır vardır ya… Türkiye Ermenilerle ilgili tüm belgelerinin, resimlerini, yaşayan canlı tanıklarını bir araya getirerek dünyaya sunmalıdır. Ve hatta bir avuç toprak eylemiyle Ermeni komitalarınca katledilenlerin mezarından toprak Almanya'ya gönderilip kınanmalıdır.

Ve her şeye rağmen diyorum ki Türk ve Ermeni halkları kardeştir. Arada kanlı plan organizasyonları yapanlar alçak ve kalleştir.

Nokta koymadan Yaşar Kemal'in bir anısında annesini anlatır.

Tehcir sırasında Yaşar Kemal'in ailesine Ermenilerden kalan bir ev ve bahçe verilirken annesi karşı çıkar. Başkasının viran olan yuvasında başka bir yuva kurulmaz der. Anadolu'nun eşsiz hoşgörüsünün bu güzel anısını Almanya Parlamentosuna sunuyorum.

Bakmadan Geçme