ÜÇ AYLAR VE RAMAZAN'A HAZIRLANMAK

Fatih Perihan'dan Kıssadan Hisseler...

İnsanların hesaba çekileceği gün yaklaşıyor ancak insanların çoğu bu hakikati unutmuş gibi yaşıyor. Hayat sermayemiz her geçen gün, her saat ve dakika eriyip gidiyor. Allah Subhanehu ve Teâlâ Kur'an'da defalarca biz kullarına zamanın imtihan olduğunu hatırlatıyor ve asra, kuşluk vaktine, geceye, gündüze, güneşe, aya yemin ederek zamanın önemini vurguluyor. Ancak buna rağmen insanoğlu zamanı zamanın sahibine göre değil de kendi heva ve hevesine göre heba ediyor. Unutmayalım ki bu zaman imtihan vesilemizdir ve "Din günü", "Hesap günü", "Pişmanlık günü" heba ettiğimiz her an biraz daha yaklaşmaktadır. İbni Abbas RadiyAllahu anh'tan rivayet edildiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

"İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit."[1]

Muhakkak ki her zaman, her gün ve her ay Allah'ındır. Zaman için uğursuzluk asla iddia edilemez. Ancak Rabbimiz bazı mekânları (Mekke, Medine, Aksa gibi), bazı zamanları (Ramazan, Cuma, Kadir gecesi gibi) diğer mekân ve zamanlardan üstün tutmuş ve biz kulları için rahmetini bu mekân ve zamanlarda daha da artırmıştır. Bu yüzden Recep, Şaban ve Ramazan ayları tefekkür, ibadet, infak, mücadele, davet ve muhasebenin daha fazla yapıldığı ve fırsatların değerlendirilmesi gereken zamanlardır. Bunu ifade için Allah Rasûlü SallAllahu Aleyhi ve Sellem şu şekilde dua ederdi:

"Allah'ım, Recep ve Şaban ayını bize mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına eriştir."[2]

Hiç şüphesiz değerli zamanlarımız Rabbimizle, ona kulluk ile geçirdiğimiz zamanlarımızdır. Recep ve Şaban aylarının hakkımızda mübarek kılınması ancak bu ayları ibadet, taat, davet ile değerlendirmemize Ramazan ayına en güzel şekilde hazırlanmamıza bağlıdır. Bu aylar bizim için Allah ile bağımızı güçlendirdiğimiz zamanlar olmalıdır. Bu fırsat günlerinde farz ve haramlara dikkat ettiğimiz gibi vacip, nafile bütün ibadetlere de dikkat etmeli ve sarılmalıyız.

Ramazan ayı Kur'an ayıdır. Ancak Ramazan'a girmeden Recep ve Şaban ayları Kur'an ile bağımızı güçlendirdiğimiz aylar olmalıdır. Kur'an bizim için sürekli tekrar ettiğimiz, Rabbimize yakınlığımızı artıran sefer olmalıdır. Her harfinin 10 sevap ile mükâfatlandırıldığı Allah'ın kelamı bu aylarda daha fazla okunmalı, üzerinde düşünülmeli, anlaşılmalı, yaşanmalı, anlatılmalı ve getirdiği nizamın hâkimiyeti için çalışılmalıdır. Çünkü bu ayların en önemli özelliği içinde Ramazan ayının olması, Ramazan'ın değeri ise bu ayda Kur'an'ın indirilmesi, oruç tutulması ve Kadir Gecesi'dir.

"Ramazan ayı ki o ayda Kur'ân insanlara yol gösterici, doğru yola iletici, eğri ile doğruyu birbirinden ayırt edici olarak indirildi."[3]

"Biz onu (Kur'ân'ı) Kadir Gecesi'nde indirdik. Kadir Gecesi'nin ne olduğunu sen nereden bileceksin? Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede Rablerinin izniyle her türlü iş için iner. O gece, tanyerinin ağarmasına kadar bir esenliktir."[4]

Hayatı vahiy olan Allah Rasûlü SallAllahu Aleyhi ve Sellem dahi bu ayları hazırlık ile geçirmiş ve diğer aylara göre daha fazla ibadet, taat, davet ile geçirmiştir. O halde üzerimize doğan her gün mutlaka Allah'ın kitabı ile olmalıyız. Okumayarak, okuyup anlamayarak, anlayıp yaşamayarak, yaşayıp anlatmayarak Kur'an'ı mahcur bırakan insanlardan olmamalıyız. Çünkü Kur'an ile birçok toplum güçlenmiş, birçok toplum Kur'an'ı terk ettiği, mahcur bıraktığı için alçalmıştır. O halde Rabbine iman etmiş Mümin bu ayları Kur'an ile haşir-neşir bir halde geçirmelidir. Öyle ki Ramazan'a en güzel şekilde hazırlanmış, Onu Allah'ın izni ile ihya etmiş ve bir ömre bedel Kadir Gecesi'ni yakalamış ve affedilmiş olarak bayram edebilsin.

Aksi halde şu tehdit ile karşı karşıya gelebiliriz. Allah Rasûlü bir gün şöyle buyurdular: "Burnu sürtülsün! Burnu sürtülsün! Burnu sürtülsün!" Bu dehşetli ikaz üzerine huzurunda bulunanlar; "Kimin burnu sürtülsün ya Rasûlallah?" diye sordu. Allah Rasûlü SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdular:

"Ramazan'a girip de ondan günahları bağışlanmış olarak çıkamayanın; yanında anne-babasından biri veya ikisi ihtiyarladığı halde, onların gönlünü kazanarak Cennet'i hak edemeyenin; yanında ismim anıldığı halde bana salât ü selâm getirmeyenin."[5]

Ramazan'a hazırlanmak, Kur'an ile bağı artırmanın yanında tüm ibadetlerimizi yeniden gözden geçirmekle mümkündür. Namazlarımız; ikame ettiğimiz, bizi ayağa kaldıran, miracımız, göz nurumuz, hayat kaynağımız olmalıdır. Savaş meydanında dahi terk edilemeyen, kılmak için hayatı durdurduğumuz namazlarımız bizi her türlü kötülükten ve hayâsızlıktan alıkoymalı, gücümüzü, bağımızı artırmalıdır. Sıradanlaşmış, ritüel haline gelmiş, huşusu-tadili erkânı kaybolmuş, Allah'a yaklaşmayı değil uzaklaşmayı artıracak ve Rabbimizin "Vay o namaz kılanlara" dediği kimselerden olmamak için namazlarımıza yeniden huşu katmak, yeniden ikame etmek, namazla ayağa kalkmak ve dirilmek zorundayız. Mutlaka namaz ile ilgili bir veya birkaç sohbet dinlemeli, bir kitap okumalı, araştırma yapmalıyız. Öyle olmalı ki namazlar hayatımızı etkileyen, hayata müdahale eden, Allah ile gerçekten bağ kurduğumuz, ikame ettiğimiz, günahlarımıza kefaret olacak, miracımız olsun… Sadece farz namazlara değil nafile namazlara da gücümüz nispetinde devam etmeliyiz. Allah Rasûlü SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

"Müslüman bir kimse, farzların dışında nafile olarak her gün Allah rızası için on iki rekat namaz kılarsa, Allah Teâlâ ona cennette bir köşk yapar."[6]

"Size geceleyin kalkmayı tavsiye ederim. Çünkü o, sizden önce yaşayan sâlihlerin âdetidir; Rabbinize yakınlık (vesilesi)dir; günahlardan koruyucudur; kötülüklere kefârettir, bedenden hastalığı kovucudur"[7]

Bu aylar İslam davetimize daha fazla zaman ayırdığımız, davanın gereklerine daha fazla bağlandığımız, gayret ettiğimiz aylar olmalıdır. Allah Rasûlü SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in Ramazan'a hazırlığının sadece ferdî değil cemaî olduğunu unutmamalı, seferlerini, fetihlerini, davet çalışmalarını günümüze taşıma gayretimiz olmalıdır. Vahyin indiği aylarda vahiy konuşulmalı, gündemleştirilmeli, vahiyle hayat inşa edilmelidir. Kitap okumalarımız, kastî temaslarımız, aile ziyaretlerimiz, sohbet ve diğer programlarımız bu aylarda daha da güçlenmelidir.

Hayatın imtihan olduğunu bilen ve her ânın hesabını vereceğinin bilincinde olan her Müslüman ve özellikle İslamî hayatı başlatmak için çalışan dava adamları, en kıymetli sermayeleri olan zamanı davalarının hâkimiyeti için kullanmalı ve sürekli bu dava ile meşgul olmalıdırlar. İşte bu aylar, bunun için en uygun aylardır. Şüphesiz ki zamanı Allah yolunda kullananlar bu zamanın öncüleri, liderleri olacaklardır…

Bu aylarda Rabbimize daha fazla yönelmeli bol bol dua etmeli, darlık ve rahatlık, konaklama ve sefer, gece ve gündüz, sağlık ve hastalık halinde Allah'la birlikte olmalı, tövbeyi artırmalı, hem kendimiz hem de tüm Müslümanlar için dua etmeliyiz. Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

"Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir."[8]

Allah Rasûlü SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdular:

"Her kim Allah'tan istemezse ona gadaplanır."

Allah Rasûlü SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdular:

"Vallahi ben, günde yetmiş kereden daha fazla Allah'a istiğfar eder ve ona tövbe ederim."

Hiçbir günahı olmayan, bağışlanmış, en güzel örneğimiz efendimiz Allah Rasûlü SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in sünnetlerine, hayat izlerine, ayak izlerine gücümüz yettiğinde sarılmalı, hayatımıza taşımalıyız…

Allah Rasûlü SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Her kim her salâtın ardından otuz üç kere Subhanellah, otuz üç kere Elhamdülillah, otuz üç kere Allah'u Ekber der ve bunu da la ilahe İllallahu vahdehu la şerike leh, lehu'l-mülkü ve lehu'l hamdü ve hüve ala külli şey'in kadir diyerek yüze tamamlarsa deni köpüğü kadar da olsa günahları mağfiret olunur."

Ve şöyle buyurmuştur: "İki kelime vardır ki; dilde hafif, terazide ağır ve Rahman'a pek sevgilidir. Onlar; Sübhanallahi ve bi-hamdihi, Sübhanallah-il azimdir."

Bu aylar yine Allah Rasûlü SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in nafile oruçları en fazla tuttuğu, Pazartesi ve Perşembeleri oruç ile geçirdiği zamanlardı.

Âişe RadiyAllahu anhanlatıyor: "Allah Rasûlü SallAllahu Aleyhi ve Sellem bazen oruca öyle devam ederdi ki, bu ay hiç yemeyecek derdik. Bazen de öyle devamlı yerdi ki, '(bu ay) hiç tutmayacak' derdik. Ben, onun Ramazan dışında bir ayı tam olarak tuttuğunu görmedim. Herhangi bir aydan Şâban ayında tuttuğundan daha fazla tuttuğunu da görmedim."[9]

Bu aylar hem her Müslüman'ın nefsiyetini güçlendirdiği hem de ümmet olarak bilincimizin arttığı ay olmalıdır. Ne nefsi terbiye etmek adına inzivaya çekileceğiz nede dünyayı kurtarma adına kendimizi unutacağız. Vasat ümmetin bir parçası olarak her konuda örneğimiz Allah Rasûlü SallAllahu Aleyhi ve Sellem gibi davet, insanların işleri, siyaset gibi işlerle uğraşırken Allah'a kul olmaya gayretli, Kur'anla, namazla, duayla, infakla ve diğer ibadetlerle Allah'ı razı etmeye çalışacağız. Allah'ın rızasına ulaşmak, zorlu imtihan süreçlerini aşabilmek, dava adamı olabilmek, ayaklarımızın din üzerinde sabit kalması ancak böyle mümkün olabilir. Rabbim bizleri Ramazan'a hazırlanan, Ramazan'ı ihya eden, bir ömre bedel Kadir Gecesi'ni idrak ederek Allah'ın affına, rızasına ulaşanlardan eylesin.

Bakmadan Geçme