Ülkenin yakıcı gerçeği ve yöneticilerin kendi gerçekleri
Ülkenin içinde bulunduğu, ekonomik, politik, toplumsal, kültürel sorunların yakıcılığı,bizi yönetenlerin umurunda değil. Onlar, makamlarını sağlamlaştırmak, evlad-ı iyal ve akraba-i taallukatın ikbalinin peşindeler.
Kilis'e roket yağıyor, havan mermisiyle vuruluyor. Kilisli tedirgin, ürkek, korkuyor.
Gazetelere 'acele edin ölüyoruz' başlığıyla feryatlarını yansıtıyorlar. Cumhurbaşkanına, TBMM Başkanına, Başbakana, İçişleri bakanına, Genel Kurmay başkanına yalvarıyorlar adeta.
Daha bu gün 2 roket daha atıldı. Seslenilen yetkililerin ise işleri başlarından aşkın, o kadar başka konularla uğraşıyorlar ki değil Kilislilerin sesini duymak, bunlar da niye yaygara koparıyor diye, azarlayabilirler de.
Ülkenin bir bölümünde, amaçlanan ikbali gerçekleştirmek için, sanki bir danışıklı savaş yaşanıyor. Normal zamanlara uymayan, aylar süren sokağa çıkma yasakları sonucu EYP lerle, tanklarla, toplarla karşılıklı kentler yakılıp yıkılıyor.
Kendini en yetkili gören, ülkedeki tüm makamları,tüm güçleri uhdesine toplamaya ve neredeyse sokağa çıkma iznini bile, verme isteğinde olan Cumhurbaşkanı bu isteği gerçekleştirmenin peşinde. Başkan olursam her şey çözülür , Hem başkanlık 'bizim geleneğimizde var' diyor. Oysa biz o geleneği ve o gelenekten gelenleri Bağımsızlık savaşında yerle bir etmiş, ülkeden kovmuştuk.
Yeniden diriltilmek istenen o geleneğin, bu günkü uzantısına da geçit vermeyiz.
Bu çabanın ve bunu gerçekleştirmenin peşindeki bir Cumhurbaşkanı, Kilislileri neden duysun. Kentlerin, ilçelerin yıkılmaması için neden uğraşsın. Her olumsuzluk ona yarıyor. Başkanlık yolunun taşlarını döşüyor.
TBMM Başkanı, durup dururken hiç yoktan, görevi olmadığı halde Müslüman ülkelerin dinlerini özgürce yaşamalarının garantisi olan' laik'liğe sardı aniden. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranların 'dinsiz' olduğunu söyleyip puan almak istedi. Valla iyiki o kurucu babalarımız senin bu günkü inancında değillermiş, yoksa, ülke daha kurulmadan satılığa çıkardı.
Bu TBMM Başkanı meclisin çalışmaması peşinde, muhalefetin, hiç bir önerisi, önergesi, kanun teklifi yerinde olsa bile kabul edilmiyor. Adeta dolgu malzemesi muamelesi gibi muhalefet. Onlar da buna razı gibiler ki, 7 Haziran'ı Bahçeli sayesinde zayi ettiler.
Şimdi bu hamlıktaki TBMM Başkanı mı Kilis'in feryadını ve yakılan, yıkılan Güneydoğunun acısını meclise getirip çözüm arayacak.?O da farklı bir ikbalin peşinde ki, bu ikbal dünyalık değil onu kat be kat sağlamış. Kendince acele tarafından,kıyamete kalmadan acil kontenjanından cennete gitme isteği.
Kilislilerin ve güneydoğuda yıkılan kentlerin insanları güçlü, gücünü halktan ve yasalardan alan, bir Başbakanları da yok ki o derman olsun. Hani derler ya kelin merhemi olsa başına yakarmış. 23 milyon oy almasına rağmen kuzu kuzu satıra başını uzattı. Ah evlad-ı iyal, akraba-i taallukat, siz olmasaydınız....
Önceden belirlenecek, yeni AKP başkanı ve muhtemel Başbakanın bir emirerinden farklı olmayacağı dile getiriliyor. O mu çözecek Kilis'in ve Güneydoğunun sorununu. O yönde talimat verilmeyeceğine göre, heyhat...
İçişleri Bakanı ve kendisine bağlı güçlü örgütü, önceden bildirilmiş teröristleri ve canlı bombaları bile ihmal sonucu izleyemiyorlar. Ancak olay sonrasında vatandaş gibi twit atıyorlar. Hem şimdi ufukta Başbakan olma ihtimali varken, neme lazım çıkıntılık yapmak demi?
Genelkurmay Başkanı, emrindeki onca güce,silaha, tanka, topa, uçağa rağmen ne ülkesine yağan roketleri önleyebiliyor, ne de terörü. Aslan gibi vatan evlatları şehit olurken bol bol cenaze törenlerine katılıyor. Emrinde onca Kurmay subay taktik, strateji geliştiremiyorlar mı? Çarıklı erkan-ı harbin geliştirdiği taktik ve stratejinin peşi sıra koşuyorsunuz. Çarıklı erkan-ı harp, Sur'da ki kaybından ders çıkarmış, Nusaybin'de farklı davranıyor diye, bir de sirkatini dile getiriyorsun.
Bu Genelkurmay mı Kilis'in ve Güneydoğunun sorunu çözecek?. Hiç umudum yok.
Umut halk da, Halk da 'yeter gayri' noktasına gelmedi henüz. Ama çok alametler belirdi, o nokta yakın...
TRT'YE BAĞLI VAN RADYOSUNUN PEŞİNDE
'Erik Değdirenler Grubu' başlığı altında Şahin Akçap Van'ın radyolu günlerine değinerek o nostaljiyi dile getirmiş ve gruba dahil herkesten destek isteyerek radyomuzu yeniden yayına geçirmeyi düşünmüş. Çok haklı, çok naif ve güzel bir dilek...
Ancak Van'da ya da Van'ın dışında ki Vanlılarda, Van'a dönük bir istek ve arzunun kalmadığını, her şeyi sanki oluruna bırakmış bir hava görülüyor.
Nüfusu 1.080.000 olan Van'dan, sadece bu konu değil, Van'a dair bir çok konu hakkında güçlü bir ses çıkmıyor.
Ne bir çöplük ve lağım çukuru olma yolundaki, Van Gölü'nü koruma konusunda, ne, bari deprem nedeniyle yeniden inşaa halindeki Van'ın, çarpık kentleşmeden kurtulması adına, bir güçlü ses yok.
Kızları okula gidemiyorken, PKK yandaşlarının yaktığı okullara bile ses çıkaramıyorlar ki, o okullardan biri Kinyas Kartal adına ve örgütün önde gelen sorumlularından Remzi Kartal'a rağmen.
Kahveleri, okey salonlarını dolduran işsizleri için bile, güçlü bir ses yok.
Bu konularda ışık yakması gereken, Üniversite'den bile güçlü bir çıkış ve ses yok.
Daha 1-2 ay önce 'Radyolu Günlerimiz' konusunda Vansesi Gazetesinde bir kaç yazı yayımlanmış ve bu bağlamda gazetenin genel yayın sorumlusu İkram Kali 'Change org' da bir imza kampanyası başlatmıştı, 1.080.000 bin nüfuslu Van'dan ve en az Türkiye'nin muhtelif yerlerine dağılmış 400.000 civarındaki Vanlıdan, kaç kişi bu kampanyaya imza verdi dersiniz? 60'ı geçmedi imza sayısı!....
Sorunlarımıza sahip çıkmazsak, güçlü bir şekilde coşkuyla istemezsek ve fikri takip yapmazsak, kimse bize hiç bir şeyi bahşetmez. Yüzlerce yıldır yerimizde saydığımız gibi, daha, yüzlerce yıl yerimizde sayar dururuz....