Van Gölü İncileri
Van Gölü İncileri
RÜBAİLER-1
BEKİR OĞUZBAŞARAN
Bir Şey
- Süveydâ şâiri Mustafa Işık'a
İnsan denen varlığın şurasında bir şey var
Bu terâzi bozulmuş, darasında bir şey var
Hak-hukuk tanımayan insanlarla çevrildik
Süveydâ dedikleri karasında bir şey var...
*
Sorarım
Bir gün bütün güller solmayacak mı?
Fakirle zengin bir olmayacak mı?
Münker ve Nekir'le başbaşa kalıp
Gözümüze toprak dolmayacak mı?
*
Unutma
İnsan buruklaşıyor her gün akşama yakın
Kuşlar çığlık çığlığa, batıya akın akın
Söğüt yaprağı gibi titremek gerekmez mi?
Sınavda olduğunu bir an unutma sakın!..
*
Sonsuzluk Özlemi
Bu sular şırıl şırıl nereye gidiyorlar?
Onların gittikleri yerde acaba ne var?
Sonsuzu mu arıyor onlar da bizim gibi?
Bu hudutlu yeryüzü, gökyüzü rûhuma dar..
*
Rapor
Uzletin köşesinde bunalmış durumdayım.
Tatminsizlik denilen acayip kurumdayım.
İskelede nefsim var, sancak yönünde rûhum;
İzleyici olarak açık oturumdayım...
*
Çocuklar
Gelin çocuklar sizinle dünyâmızı değişelim
Masûmiyet denen şeyi aramızda bölüşelim
Sakın sabırsızlanmayın büyük insan olmak için
Kimin kârlı olduğunu oturup da konuşalım...
VAR BENİM
EZBENİ KARADENIZ
Yâdınla sermest olurum Canâ bilmem gayrını
Işk ile dolmuş derunu tok bir gönlüm var benim
Açtı efsunlu kapılar ermez her kim sırrına
Sihr-i Harut-Marut'a galip bir gönlüm var benim
Alp'te misk-i ahu zülfün hem derya içre amber
Zikr-i ismin ıtır bilen meşk bir gönlüm var benim
Kozasından taze çıkmış pervaneler misali
Dalda düşen yaprağı ezmez bir gönlüm var
Alnımız toprağa doğru ellerimiz semaya
Hakk'ı ta'zim cana şefkat hoş bir gönlüm var benim
Lokma-hırka dervişiyim Ezbeni Mevlana'yım
Kemlik etmez kavga bilmez dost bir gönlüm var benim.
MEVSİM SEN OLUR
ARİFE ÖZDEN
Varlığın ruhumda diyar-ı ana
Yüreğim gülmedi sevdadan yana
Hasretin buğusu çöktü bu cana
Kaç asır geçerse mevsim sen olur
Seninle manidar gönül limanı
Diliyorum artık senden amanı
Ömürde hasretin hasat zamanı
Kaç asır geçerse mevsim sen olur
Bir gülsen kalbimin ritmi hızlanır
Yokluğunda yaram sanki tuzlanır
Gülistan çaresiz bülbül sızlanır
Kaç asır geçerse mevsim sen olur
Can evimi talan ediyor çile
Gözümde anılar geçer silsile
Günlerim dağlanır ızdırap ile
Kaç asır geçerse mevsim sen olur
Yalanlar aradın hep hislerimde
Mektuplar gönderdim abislerimde
Baharlar gizledim çığ, sislerimde
Kaç asır geçerse mevsim sen olur.
MEKTUP
ZEYNEP SÜMER
Şipanadan çıhtın çıhış o çıhış
En son başım tikelecek gelesen ...
Evimi barhımı bu nasıl yıhış
Bak gurtlarım tökülecek gelesen ...
Anam nedir dersen, ekmegi yapir
Baban da diyir ki yazmir tek satır
Uşahları sorma senin it kapir
Kartoplar da sökülecek gelesen...
Meni sorar isen teşi eşirem
Galo bulağından suyu taşirem
Tandırın başında hergün pişirem
Bu dert nasıl çekilecek gelesen...
Tek canıma dama loğu verirem
Her geçen gün erim erim erirem
Buğdaları gaynatıp da serirem
Közerleri seçilecek gelesen...
Şaban emi diyir Sino hardadır
Vallah dedim başı hepten dardadır
Van Gölü'nün ardı aha ordadır
Evin damı yıkılacak gelesen...
Çerçi hergün gargış sayıp tökmekte
Gardaşların dişlerini sökmekte
Degirmançi yandan yandan bakmakta
Başım öne bükülecek gelesen...
Nece gelirsen gel veyahut apar
Hep dişi guşlar mı koluğu yapar
Bayram üstü hanesinden kim gopar
Fistanlarım dikilecek gelesen...
Son verirken ellerinden öperem
Erim derem her zorluğu deperem
Zeynep'im men bu daşları tökerem
Mektuplar mı yakılacak gelesen.
GÜNEŞ
RUKEN GÖREN
Güneşin doğuşunda başlardım sefere
Koştum da yetişemedim sabaha
daldım gece hayaline gündüz vehmine
dolandı da durdu sarmaşıklar elimde
Takıldı ayağıma taşlar, yollar kan ağlar
yüreğime kederin seferi bekletme yâr
gözlerimde meçhul bakış var söyletme
derdimi bir bilen şu gözü yaşlı dağlar
Hasret uzak gönlümden gözümden
uyanamadım dünya hengamesinde
bayram daha geçti şu koca ömrümden
giderim dağlar çekilmez önümden
Kaç mevsim geçti bilemem,
gönlüm hiç vazgeçmedi
papatyaları beklemekten...
en zarif duygulardı belki de ,
yormadan incitmeden sevebilmek....
SOSYAL MEDYA VE SOSYALİTE
MERAL YAĞMUR
Her nefis tatmin edilmek ister, yaradılışın hikmetidir bu. Eşya, mekan, zaman ve insan; insanla yaşayınca sosyal hayata katkı sunar ve sosyalleşme başlar. Kezâ insan sosyal bir varlıktır. Yaradılışı gereği diğer insanlarla bir bütün halinde yaşaması gerekir. Gerek biyolojik gerekse psikolojik açıdan ihtiyaçları doğrultusunda diğer insanlarla bir arada olma zorunluluğu taşır. Çünkü insan tek başına var oluşların güçlükleriyle baş edemez.
İnsanlarla iletişim halinde olmak özgüveni de artırdığı gibi, keyifli zaman geçirerek kendimizi sevmeyi, anlamayı ve barışık yaşamayı sağlar. Bununla birlikte sosyalleşme fikirlerimizin dinlenmesi, değer verilmesi, bünyesine dahil olduğumuz toplum içerisinde daha aktif, daha verimli ve daha üretken olmaya ulaştırır. Aksi halde sosyal izolasyonun ruh ve zihin sağlığı açısından bir eksi olduğunu düşünürsek bunama ve Alzheimer gibi hastalıklara ve ayrıca fiziksel olarak ta insanın yaşam kalitesini etkileyecek rahatsızlıklara davetiye çıkarabileceğini söyleyebiliriz.
Bizden önceki kuşağı bir çoğumuz hatırlarız. O dönemin sosyalitesi daha samimi, daha içten, daha düzeyli ve seviyeli idi. Sıcak ortamlarda birebir ve yüze yüz gelişirdi aktiviteler. Zira, insanlar reel hayat ile daha bütün bir halde, iletişim kıymetli ve çok değerli idi. Buna sebep o dönemlerde henüz yeni yeni varlığını hissettiren internetin de bu denli yaygın olmayışıydı. Teknoloji gelişti, insanların alışkanlıkları, imkanları, uğraşları, ihtiyaçları farklılaştı. Zevkler, renkler bambaşka bir hale büründü.
Bir araştırma sonucu sosyalleşme olgusunun hem işleyiş hem de niteliksel açıdan önemli düzeyde değişime uğradığı, sosyalleşmenin yeni bir anlam ve amaca evrildiği tespit edilse de hâlâ bu normlarda bağdaşamayan bir kitle mevcut ne yazık. Sosyalleşemeyen bir insan kendisine farklı fiziksel ve zihinsel engeller geliştirir. Tam da bu yüzden bu olgunun devamında bireyin öğrenmesi gereken önemli bir beceri, tarz ve kalitesini etkileyecek olan çok mühim bir yaşam sürecidir sosyalleşme.
Toplum içinde sosyalleşemeyen, bu engeli aşamayan insanlar ise, var olan enerji potansiyelini sosyal medya üzerinden ve birebir soyut iletişimle öfke bazında harcarlar. Bu onları sosyal ortamdan soyutladığı gibi, sosyal medya üzerinden çoğunluk teşkil eden fikrî kitlelere de bilinçsiz bir muhalif yapar. Hedef olarak özellikle topluma mâl olmuş kişileri ve grupları alırlar ilk sıraya.
Sosyal medyanın sosyalliği, rutin dışı bir sosyalliktir bakıldığında. Ve bu sosyalite ciddi tereddütler doğuracak, büyük sorular sormaya vesile olacak bir sosyalliktir. Çünkü iletişim sınırlı, ilişki kurma seviyesi düşük, sığ ve daha da önemlisi zaman ve mekândan büyük oranda kopuk olmalarıdır. Bu yüzden sessiz ve sakin bir tavır sergilerler. Asl-ı zatında özgüvensizdirler...
Amaç herhangi bir fikri savunmak, tâbi olmak ta değil. Genellikle kendini var gösterme, hissettirme ve ispatlama şeklinde kişisel saldırılarla da çıkabilirler karşımıza. Aslına bakılırsa biliyor ya da bilmiyor mevzusundan uzaktırlar. Bilinç altı, asrına mevcut olduğumuz teknolojinin ve sanal âlemin bünyesine dahil olmak, varlığını bu arenada hissettirme çabası, yeter ki bilsinler gayesi, mükellefiyet safsatası.
Varoluş sırrını çözemeyen hamların durumudur bu. Ne yazık ki acınası bir acziyet. Öyle veya böyle "Ben buradayım." kılıfı...
Selâm muhabbet ile...
SEVDİĞİM
VEDAT YARİŞAN
Geleceksen
hiç çekinme
sadece gel, şart koşma mesela
sende kalbimin anahtarı var
hiç sormadan gir
bakma,
gönül şehrim kalabalık olduğuna
hiçbiri senin gibi güzel kalmadı
Mevsimler küsmüş evime
artık kuşlar penceremde ötmüyor
kırk yıl geçse,
güneş ısıtmaz yüreğimi
geleceksen, ben ölmeden gel
yoksul kalmasın şiirlerim
bir gün bile olsa gel
bahar görsün memleketim.
DİZİLER
EZGİ NİLAY BEYİŞ
Bir şiirin dizelerinde ağlamak istiyorum.
Ve gözlerimden yaşlar damlarken
Ben bir yalnızlığı boşa çıkarmış bu matemden
Hesap sormak istiyorum.
Usulca çekilip bir köşeye teselliler çağırıp
Kendime yalanlar söyleyerek uyanıp
Yarınlardan bir kırgınlık alıp
Hayallerden gerçeğe uyanarak anlayıp
Neresinde hatalıydık neresinde yanlış?
Ve neresinde yalan kalmış
Anılar unutulmuş gibi anlatılmış
Hangi bahar çiçeklerimiz açmış?
Hep bizden uzakta bir yerlerde kalmış
Umut değil mutluluk yabancılaşmış
Bugüne kadar kaç söz, kaç anı yakılmış
Bugünler, yarınlar bizim, hepsi yalanmış!
Sonra birden sorardık kendimize
Birbirinden umarsız dizeler içinde
Bize yalan kalırken sözcükler bile
Her sona yakışmaz sözlerle.
BENİM
MEHMET ÇİFTLİKLİ
Ben yaklaştıkça sen uzağa kaçtın
Dönüp de bir baksan HALİME benim
Bana gelmemeye yemin mi içtin
Engeller çıkarma YOLUMA benim
Gönül kapısını bir kez çalmadın
Misafirim olup bende kalmadı
Mektubu bırak selam da salmadın
Kahrım zarf üstünde PULUMA benim
Hayalimi darağacına astın
Beni öldürmek mi muradın kastın,
Ben bülbül olurken sen neden sustun
Sitem sana değil DİLİME benim
Kara sevdama da biçilmez paha
Kurumuş çölüne olurum vaha
Aşk türküsünü söylemem bir daha
Kahrım saza değil TELİME benim.