Van Gölü İncileri
AĞLEZ
ÖMER EKİNCİ MİCİNGİRT
Hasret dudağında hudutsuz hârım
Sustukça derinden kem söz yazdılar
Rüyayı kuşattı hüznüm efkârım
Gurbet yamacıma Ağlez yazdılar
Hem dünya oyun ki geldik oyuna
Çile mevsimine aşkın köyüne
Uzandım tenhaya boylu boyuna
Bakıp gözlerime öksüz yazdılar
Ruhumu tütsüler köyün dumanı
İhtiyar söğüdü kotan yamanı
Asfaltta koşarım hasat zamanı
Mecnun'u unutup gürbüz yazdılar
Düşüp sürüklenip irkiliyorum
Sessiz gecelere dökülüyorum
Bu bendeki közü ben biliyorum
Ruhum frengili sessiz yazdılar
Ve bir düş içinde bol ettim azı
Ağlez'e kalır mı ömrün birazı
Ömer'in şiiri Kenan'ın sazı
Gurbet türküsünü b/izsiz yazdılar.
YAZAR DURURUM
ŞÜKRAN ŞİMŞEK AKADUR
Can bedende ama ruh tenden uzak
Mat olmuş yüreğim şah benden uzak
Mekânsız yolcuyum han benden uzak
Avareler gibi gezer dururum
Vefasız sevgili yaban güllerde
Meddücezir misali garip hallerde
Söz olmuş dolanır bütün dillerde
Sanki pişman olmuş sezer dururum
Bıkmadı bir türlü yalan sözlerden
Arkasından gülen iki yüzlerden
Canı usandıran işve nazlardan
Çirkin oyunlardan bezer dururum
Maziden anılar var dimağımda
Bülbül güle küsmüş gönül bağımda
Gurbete düşürdü gençlik çağımda
Uzun ince yollar çizer dururum
Hayali karşımda süzülür durur
Her kelamı bir ok sineme vurur
Bilmiyorum bu son nereye varır
Kırık bir sandalda yüzer dururum
Yoruldum her gece yol gözlemekten
Resmiyle avunup yâr özlemekten
İçimde saklayıp sır gizlemekten
Türlü senaryolar yazar dururum.
SENİ ARAR
RESUL ORMAN
Gözüm gönlüm seni arar
Beyhude hayat kavgasında
İlk gülüşüne vurulmuştum
Arnavut kaldırımlı yollarda
Seni gözler oldum ay ışığında
Duamdaki hakikat yolculuğu
Ey düşlerime misafir ahu gözlüm
Gecemde parlayan gök gülüşlüm
Beni de yolcula sensizlik limanında
Ah, yanar ciğerim sen diye
İstanbul ağlıyor habersiz gidişine
Dağlardaki son çiçek bile özler oldu
Sensiz hayat çekilmez, gönül hanem
Vuslat ne lahza bilinmez lakin
Sensizlik ateşi kor gibi yakar beni
Tüm kelimeler sen kokulu şimdi
Ben ile sensiz ağlarken cihan
Günlerim düşman kesildi gecelere.
SELLERİN OLDUN
MEHMET BAŞ
Ay geceye doğdu sen de bahtıma
Yandığım ateşte küllerin oldun
Gelip de oturdun yürek tahtıma
Gözümden dökülen sellerin oldun
Saçının teline kıyamazken ben
Yüzüne bakmaya doyamazken ben
Yerine kimseyi koyamazken ben
Düştün de dillere ellerin oldun
Hazana ererken gönlümün bağı
Gerildi yoluma kaderin ağı
Sensiz mi geçecek ömrümün çağı
Sazımda kırılan tellerin oldun
Ölmeden tabuta koydun da gittin
Ruhumu bedenden soydun da gittin
Bunu da kadere saydın da gittin
İçimde savrulan yellerin oldun
Sustuğum yerlerde sözümdün benim
Bir soluk resimde yüzümdün benim
Kapkara gecede gözümdün benim
Döndün de seraba çöllerin oldun.
DÖNDÜM
MEHMET AKÇAY
Ne gidecek ne kalacak yerim var
Dört yanı kapalı zindana döndüm
Bunca yıl boşuna eylemişim kâr
Yükünü boşaltmış kervana döndüm
Öksürük gelende rengim sararır
Yüzüm çirkinleşir gözüm kararır
Yine beden gayret eder direnir
Cendere dolamış harmana döndüm
Ağrıdan sızıdan nahoş bedenim
Daha bilen olmaz nedir nedenim
Ne gelenim olur ne de gidenim
Sürüyü yitirmiş çobana döndüm
Eşim dostum nedir halimi bilmez
Akan göz yaşımı yaranım silmez
Gönül arzu eder gayretim gelmez
Miladi tükenmiş dermana döndüm
Geceli gündüzlü ediyorum ah
Gündüz güneş küstü gece ise mah
Feryadını figanım akşamla sabah
Dertli dertli öten kemana döndüm
Bir türlü bitmiyor gönlümün yası
Önümde bekliyor çorbanın tası
Doktorun ilacın yoktur faydası
Arı uğramayan kovana döndüm
Çağlarıyım sazı astım duvara
Zaten ezelinden bu bahtım kara
Yolun sonu varır gider mezara
Deşilmez sızılı çıbana döndüm.
TATLI SİPARİŞİ
CUMALİ NARÇİÇEK
Çocukken kendimizden önce
sevdiklerimizi düşünürdük
hayaller hep kurtarıcı rolündeydi
büyüdükçe hesaplar karıştı
hayata karşı borçlandık
ilkin gülüşlerimizden
sonra sevinçlerimizden
en sonda da hayallerimizden olduk
Biz ona verdikçe
açgözlülükle daha fazlasını ister oldu
zulamızdakilerden de olduk
işte artık verecek bir şey kalmadı
ona verecek bir şey kalmadıysa
artık sıra onda
Yüklerinden verip kendini hafifletecek
önce biraz hüzün
sonra arasına düş kırıklığı
ve ayrılıklarla harmanlayıp
hatalarımızla pişirince
kursağımızda kaldı
ne mi, hevesimiz
Ama acemi bir konuksever
misafirlerine tatlı ikram etmeyi unutmuştu
eğer tercihi bana bırakırsa
bu çağda hazmedebileceğim tek şey
soğutulmadan tez vakitte servis edilen
mimoza kokan, nefis ölüm.
OLMUYOR İŞTE
İSMAİL GÜL
Karıştı at izi, itin izine
Şaşırdık, bir mana veremiyoruz
Ne haline güven, ne de sözüne
Bu işin sırrına eremiyoruz
Fikir hastalıklı, düşünce ayıp
Arı yitirmişiz ‘Kime ne' deyip
Nefsimiz hükümran, irade kayıp
Verdiğimiz sözde duramıyoruz
Kuzunun postundan boz ayı çıktı
Olmaz deme, sular yokuşa aktı
Ufkumuz daraldı, karanlık çöktü
Bir adım öteyi göremiyoruz
İnsanlık onuru düşmüş tabana
Sözlerim yanlışsa, durma, de bana
Tevazuyu gelin ettik yabana
Gurur zincirini kıramıyoruz
Sanki gökten zembil ile inmişiz
Kendimizi elden akil sanmışız
Yürür merdivene tersten binmişiz
Haliyle menzile varamıyoruz
Huzura hasretiz, ruhumuz hasta
Gülmeyi unuttuk gönüller yasta
Şemsiye gözüyle bakarız dosta
Yağmur yağmayınca aramıyoruz
İplik çürük, dikiş tutmaz bu yama
Sevgi size ömür, itimat koma
Ortaya mutluluk çıkacak ama
Sabrı, hoşgörüyle karamıyoruz.
BERGÜZAR
SAİM KAYA
Nasıl methedeyim acep ben seni
Sanki beni benden aldı Bergüzar
Arı bin bir çiçek gezip yoklayıp
Toplayıp derdiği baldı bergüzar
Boynu bükük eller girmiş koynuna
Üç renk ipten örgü örmüş boynuna
Derdini dememiş koymuş beynine
Kaderin vurduğu kuldu Bergüzar
Gıyabında sevdim, kimsin sormadım
Budur bu o dedim, zihnim yormadım
Ne o durdu ne ben, bir an durmadım
Döndü sarptan sarpa, saldı Bergüzar
Rüyalarım onsuz geçmiyor ki hiç
Pes ettim hafızam seçmiyor ki hiç
Bir tek derdin bana, açmıyor ki hiç
Sanki beni benden çaldı Bergüzar
Sen gittin hayalin kaldı gözümde
Giderken bir alev yaktın özümde
Anmayı isterim her dem sözümde
Bağ bülbülü harda güldü Bergüzar
Her halin hüzünlü her halin ye'is
Gam kedere şifa olmayan be'is
Gönlümün sultanı ömrüme reis
O benle yandığı küldü Bergüzar
Bende olan mahbubluğun dozunu
Kabul dedi hiç kırpmadan gözünü
Damla damla sundu lebden sözünü
Benden beni sunan dildi Bergüzar
Daldı mazisine bana bakarken
Gözleri gözümde, şimşek çakarken
Kokladım mendilim suyun sıkarken
Benimde gözlerim doldu Bergüzar
Saimî'yim bir hayalim yazdım ben
Atlamadım satır satır gezdim ben
İstem içi cümle cümle dizdim ben
Murada ermeden öldü Bergüzar
GİRDAP
EFDAL PETEK
Girdaba kapılmış gemi gibiyim
Bi türlü karaya vuramıyorum
Tiryaki çayının demi gibiyim
Her dile damağa yaramıyorım
Bir yola girdimki cefası yeğin
Çeker de giderim ölene değin
Seneler boyunca kahpe feleğin
Berbat inadını kıramıyorum
Dünya sefasına talip olmadım
Belki de bundandır galip olmadım
Yalnızca kendime tabip olmadım
Şu soyka yaremi saramıyorum
Nerden aldım bilmem bende bu hali
Dertliler şehrine atandım vali
Buludundan kopmuş yağmur misali
Durmak istesem de duramıyorum
Efdal'ım huzura gerek var iken
Binmedim kayığa kürek var iken
Bende böyle akıl yürek var iken
Sonumu hiç hayra yoramıyorum