Van Gölü İncileri

Van Gölü İncileri

MERHABA

ÖMER EKİNCİ MİCİNGİRT

Çağdan çağa iz bırakan yiğitler

Geçmişini görenlere merhaba

Tez yetişin rubaîler beyitler

Hak sırrına erenlere merhaba

Üç kıtada at koşturan atlılar

Hür mazide duranlara merhaba

Kına yakıp hep kefensiz gittiler

Al yazmalı törenlere merhaba

Sağı solu Laz'ı Kürdü herkesim

Bu vatanı kuranlara merhaba

Mevlana'dan soluduğum nefesim

Alanlara verenlere merhaba

İsli paslı ölçü ayar vefasız

Bill gibi yrenlere merhaba

Çare sizde çelik surdan vefa siz

Ötelere varanlara merhaba

Hakk'ın sesi minareden seslenir

Tatlı huzur saranlara merhaba

Gözyaşlarım t Hira'dan beslenir

Dost bağına girenlere merhaba

Medeniyet bestesine dem veren

Hakikati derenlere merhaba

Aşk yolunda gözyaşına can veren

'Nabi' yazan trenlere merhaba

Hey mübarek Çanakkale sırdaşım

Al kanını serenlere merhaba

Ben şehidim şehit benim kardeşim

Micingirt'i soranlara merhaba.

Van Gölü İncileri

AK KÖPÜKTEN SIZILAR

MUSTAFA IŞIK

Ölüm kadar sımsıkı sarıl bana.

Ölüm kadar sımsıkı sarıl, bırakma beni, ey kalbim! Senli duygularım ben için dünyanın kadim mirası; bitmez, tükenemez hazinesidir.

Ak köpükler sızarken dişlerim arasından, hayatın günahlarını sırtlamak ve dalıp gitmek ovalara; tepelere tırmanmak, kayalara sığınmak, ağaçların kovuğuna ilişmek, gençliğimin kanar halleriyle savaşında sevdanın serencamıyla eş yarış atı gibidir. En okkalı zaferdir bana dostluk kokan renk tonlarına selam verişim. O vakit çalılara, çiçeklere, çimenlere, dikenlere uzanıp onlarla sırdaş olurum. İyilik, güzellik kurtaracak dünyayı, bilirim; haydi, gelin de iyilikleri çoğaltalım, diye sokakları ayağa kaldırmaya gür sedalı bir ndi bulmaya ayaklanırım. Beyaz yelkenlerine pusula bırakırcasına okyanus sesine üzerinde seni yazacağım, ey kalbim! Kalk, aşkı yazgımla özgürleşecek hayat sun bana. Kıtaları, aklın ve kalbin birlikteliğine teslim haliyle insanlık dokunsun yüreklere. Kendini kutsal imtihana tabi tutsun dağlar, zamanın sevgilisi olsun yemyeşil ovalar, düşüncelerim arasında kulağıma, yüreğime aksın nehirler.

Yeryüzüne hiç mi barış uğramadı, ey kalbim! Neden bu kadar kirli bu hayat; insanlar acımasız, meknlar uzak, zaman tarifsiz, güneş puslu, hava ayaz…

Ömrümü, ölümün işlemeli rengiyle değiştirsin güleç yüzün. Halka halka büyüyen umutlar karşısında kötülük duvarı inşa edilsin ve aşmak asla mümkün olmasın, ey hüzn-ü kalbim!..

-Ne olur beni, ak köpükten sızılarla baş başa bırakma, ey kalbim!

Van Gölü İncileri

KARS'IM NE GÜZELİM

SÜREYYA KAYA - (KARACAKIZ)

Serhat boylarından gelen soyumdan

Sevdası içimde yaşarsın güzel

Şanını yaşayan Türkmen boyun dan

Serhat boylarında Kars'ım ne güzel

Ani'yi kuşatıp kösler vurunca

Sultan Alparslan'la fetih olunca

Türk budununa vatan olunca

Serhat boylarında Karsım ne güzel

Başlasın tarihe Ani seferi

Tarih kokar her köşesi töresi

Doksan bin şehidin yattığı yeri

Serhat boylarında Karsım ne güzel

şıkların gür sesiyle seslenir

Çobanoğlu vatan diye hislenir

Kalesinde Al Bayrağım beslenir

Serhat boylarında Karsım ne güzel

Komşu iller Ağrı Iğdır Erzurum

Kıyısında Ermenistan görürüm

Cumhuriyetle sonsuza yürürüm

Serhat boylarında Kars'ım ne güzel

Terekeme Azeri güzel şivesi

Otağında bitmez Türkün töresi

Aras Nehri, Kurra ve Cinderesi

Serhat boylarında Kars'ım ne güzel

Gelip görüp seni dilde övmeli

Aşık Şenlik diyrı mertçe övmeli

Her nimetin bahçe bağda görmeli

Serhat boylarında Kars'ım ne güzel

Süzer doğadan balını yağını

Bereket dolduran telek çayını

Al Kaşar çecilin en alasını

Serhat boylarında Karsım ne güzel.

Kış gelir ayazı sular dondurur

Çıldır gölünde kayak haz doldurur

Katerin sarayı düşler kurdurur

Serhat boylarında Kars'ım ne güzel

Karacakız yazdı seni görmeden

Toprağına ayak basıp öpmeden

Bulaklardan kar suyunu içmeden

Sultan Alparslan'ın şehri görmeden

Serhat boylarında Kars'ım ne güzel...

Van Gölü İncileri

GELSİN DE...

SEZAİ ÇİÇEK

Gelsin de isterse darıma gelsin

Varsın üzülmesin bayramlar etsin

İsterse düştüğüm dertlere gülsün

Razıyım canıma kast edip gitsin

Belasıyla gelsin istemem sefa

Kabulüm ne yapsa denilmez cefa

Her ne söyler ise demem bi vefa

Dilerse sözüyle mest edip gitsin

Uzaktan da görsem dolar taşarım

Almasın bezmine yine coşarım

İsmimi anarsa inan şaşarım

İtirazım olmaz dost tutup gitsin

İstemem anmasın asla adımı

Çoğaltsın ateşim yaksın od'umu

Unutsun da gitsin benim tadımı

Razıyım eşiğe post edip gitsin

Hesapsız kitapsız versin bir ceza

Neye hükmederse demem bu eza

Çağırsa da gitmem inan ki saza

Dilerse benliğim ast edip gitsin...

Van Gölü İncileri

KARDELEN SEVDASI

ZEYNEP SÜMER

Dağların asi kızı sevdalanır güneşe

'Ben her şeye razıyım göreyim' der bir defa.

Kar altında uyurken hayalindeki eşe

Kavuşmak mümkün olsa belki bulacak şifa.

Bir dirhem mutluluğu duman olup tütse de

Vuslatın ateşiyle kavrularak bitse de

Göze alır kardelen can bedenden gitse de

O gönül derghında ödül gibidir cefa.

Gözyaşları içinde dua eder Allah'a

'Görmezsem sevgiliyi ulaşamam felaha'

Şivan eder koca dağ 'çıkamazsın sabaha

Mühletin çok az senin sakın düşme zaafa'

Güneşe iştiyakı her halinden sezilir

Boynunu bükük gören ahvaline üzülür

Ziyasının kolları asumandan süzülür

Karları yarıp çıkar aşkında bulur sefa

Görünür ayan beyan çiçeklenip açarak

Salınır nazlı nazlı gülücükler saçarak

Dans eder kollarında mutluluktan uçarak

Gözünü kamaştırır dönse hangi tarafa

Yankılanıp dururken üveyik çığlıkları

'Demedik mi ölürsün, çıkma hemen dışarı'

Son yolculuğu başlar aşkı kalsa da yarı

Umudunu katlayıp koyar dantelli rafa

Aşıklar kervanına kardelen de eklenir

Bu sevdanın gücünden başka neler beklenir

Bir günlük mutluluğu ecel gelir yüklenir

Acep mahşer gününde güneş eder mi vefa.

Van Gölü İncileri

ÖMÜR

HAŞİM ALA

Harcanıp giden bir ömrün

kimliksiz bakışlarında

saklı kaldı gençliğim

Rengi solmuş yapraklar gibi

tükendi umutlarım

mazinin sararmış umutlarından

kayboldu arzularım

Yüreğim yalnızca ayaz'a terk edilmiş

ılık bir rüzgar kaldı

ben hoyratça yaşadığım baharların

ve bir ömrün yorgunuyum

Her şey talan bir parça mutluluk için

hıçkıra hıçkıra ağlarken

içimdeki çocukluğun uykusunu kaçırdım

işte şimdi huzursuzum her şey yalan

mutluluğa susarken

huzurumu tüketmeyen tek bir dostum

olmadı, olmadı

Gelip geçen sevdaların dargınıyım

yalancı sevgilerle avunmaya çalışırken

gençliğimi akıp giden o yıllara kaptırdım

işte şimdi ihtiyarım ve pişman

içimdeki tüm sevgileri söküp yeniden

mürekkebin hokkasına doldurdum

Artık ben yazıp ta inandığım

şiirlerimin vurgunuyum

satırlara gelmişim

bedenim param parça.

Van Gölü İncileri

BİR AVUÇ BAHAR

ALİ AĞIR

Pencereden izlerken güneşin doğuşunu

Tertemiz yüreğinde güzellikler yeşerir

Masmavi gökyüzüne salar akıl kuşunu

Masallar ülkesinde dolunaya sır verir

Elinde uçurtması koşar dağ yamacına

İçindeki sevinci dilindeki avazdır

Uyku vakti yıldızlar dizilir başucuna

Rüyalar bahçesinin çiçekleri beyazdır

Hırçınlığı, öfkesi, dalgınlığı, telaşı

Sahilde bir dalgayla yıkılan kumdan kale

İlim yolculuğunda merakı can yoldaşı,

Bitmeyen heyecanı içindeki meş'ale

Hüzün uykuya dalar zamanın kundağında

Ilık yağmur damlası saçlarına düşünce

Karanlıklar kaybolur gül rengi yanağında

Tatlı tebessümüyle gündüze döner gece

Saatler erir gider kelebeğin ardında

Çeşit çeşit oyunlar ufkunu saran ışık

Her gün tahta oturur oyuncaklar yurdunda

Uçsuz bucaksız zihni bilmece dolu sandık

Sabrın ve hoşgörünün sihirli mevsiminde

Gün gelir yaramazlık kaybolur sis misali

Büyüyüp serpilmeli sevginin ikliminde

İncitmesin bir canı, ezmesin karanfili

Aydınlık yarınları bekleyen tomurcuğun

Bulut sırdaşı olur, zülfünü okşar rüzgr

Düşleri çalınmayan ay yüzlü her çocuğun

Gözlerinde umut var, avuçlarında bahar

Van Gölü İncileri

KENDİNE VEDA

ARİFE ÖZDEN

Saatlerin zamanları bölemediği kuytularda

kendini budayan yufka yürekler

gölgesi ağır günlerin

evladiyelik acılarını bastırırken içinde

saklanır manası bakışlarında büyüyen

sessizliğin ardına

Yüzünden silinip giden tebessümleri

ve sömürülmüş ruhunun kalıntılarında

ucu yanık mektuplar yollayıp

hasretini çektiği huzura

akıbeti belirsiz hayatın

son dediği her sancısında

sesini yitiren çığlıklar yankılanır

Uzayan gecelerin

görkemli iç büzülmeleri arasından

aralayıp kirpiklerini

inceldiği yerden koparılamayan

zorunlu bağların

infaz ettiği tüm güzel hislerden kalan

bembeyaz mendillerde

ıslak bir veda nişanesi.

Van Gölü İncileri

ÇOCUKKEN

SAMLE ÇAĞLA

Ben zamanı saatlerde aradım.

Meğer aynalarda yaşarmış zaman...

Çocukken zamandan bihaber, ne çok severdim saatleri. Duvardaki guguklu saatimizin yeri apayrıydı çocuk dünyamın içinde. Bilmezdim ama anneme sorardım saat kaç diye? Aslında kaçlığı önemli değildi, guguklu saatin içindeki kuşun o kutudan çıkma vaktiydi önemli olan benim için. Saatler öncesinden guguklu saatin asılı durduğu duvarın karşısındaki koltukta yerimi alırdım. Zamanı geldiğinde kuş, saatinin içinden çıkar, guguk guguk diye alarm verirdi. Bir gün aynı yere konumlanmıştım kendimi, saat tam guguk guguk diye alarm verirken, annem elinde puf çilekli şekerle odaya girip, 'amcanlar Almanya'dan geldiler, sana da sevdiğin bu şekerlerden getirmişler.' dediğinde nasıl sevimliydi saat de zaman da...

90'lı yılların ortalarıydı ortaokula başlamıştım, bizim guguklu saat bozulunca annem sarkaçlı olanı alıp duvara asmıştı. Her üç saate bir kilise çanı gibi çalardı. O sevimli kuşun yerini, orta yaşlarda bir insanı andıran alet almıştı. Nasıl da sert duruyordu duvarda, sanki bütün eve o hakimdi. Kaçta okula gideceğimize, ne zaman oyun oynayacağımıza o karar veriyordu sanki. Artık saatli duvarın karşısındaki kanepenin üzerinde oturmuyordum hem ödevlerim vardı hem de o sanki büyüklerin saatiydi de beni dikkate almazdı. Babaannemi kaybettiğimiz dakikalarda nasıl da siren gibi alarm vermişti, hiç unutmuyorum; ding dong ding dong.

Paraya sıkıştığımız günlerdi galiba ya da çok borcumuz vardı. Haciz memurları bir bir haczedecekleri eşyaları yazıyorlardı. Hatırlıyorum, içlerinden biri 'bu saat de güzelmiş, şunu da yazalım.' dedi. O güne kadar bir türlü ısınamadığım saat, bizi bir nevi yüklerimizden, borcumuzdan kurtarıyordu. Bir anda dünyam yıkıldı, sevmemişim ama çok alışmışım, sanki evden biri gidiyordu. İçim acıdı, yaşadığım o an zehir gibi saatlerdi hiç unutmam…

Bakmadan Geçme