Van Gölü İncileri
Van Gölü İncileri
KÜLTÜREL BİR İMGE OLARAK ŞEHİR
MUSTAFA IŞIK
Kültür dediğimiz olgu, bir toplumun duyuş ve düşünüş birliğini oluşturan, gelenek durumundaki her türlü yaşayış, düşünce ve sanat varlıklarının bütünüdür. Bir şehri tanıma; kültürel mirası koruma bilinci, kültürel etkinlikler yapma ve katılım alışkanlığı yani bir bütün olarak şehir kültürü edinmeyle paralel olarak ele alınmalıdır. Bu bakış açısıyla bakıldığında şehir ve kültür kavramları her zaman birbirini besleyen iki temel kavram olarak yol alagelmiştir. Dolayısıyla şehirleri kültürün vücut bulmuş hali, olarak tanımlamak yanlış bir yaklaşım olmayacaktır.
Şehirlerin taşıdığı kimlikler irdelendiğinde mihenk taşı olarak karşımıza kültür ögesi çıkacaktır. Bu ögeyi de anlamlı kılacak olan o şehirde yaşayan insanlardır Başta şehrin yöneticileri olmak üzere orada ikamet eden fertlerin bütünü halkanın zincirlerini tamamlama noktasında birer önemli ögedir. Bunun içindir ki şehrin kültürel çehresinin yansıması şehir yöneticilerinin ortaya koydukları kültür politikaları ve neticesinde ortaya çıkan kültür etkinlikler, yapılımlardır.
Doğu'nun incisi güzel şehir Van için de aynı bakış açısıyla yaklaşılabilir. Bütün dünyada olduğu gibi Van'da da gelişen ve değişen yaşam tarzının neticesinde insanlar ‘'Hey gidi günler!'' cümlesini daha çok kurmaya başlamışlardır. Kırsaldan şehirleşmeye ve kentleşmeye uzanan yolculukta durulan her durakta alınan soluğa bu söz eşlik eder durumdadır. Hey gidi günler, yutkunluğumuz belki içimize bir anlık tazeden nefes hissi bırakabilir ama biliriz ki artık çocuklarımızı avutacak hikâyelerimiz, masallarımız, oyunlarımız… Kalmamıştır. Bunun sebeplerinden biri de şehir ve kültür arasındaki köprünün halatlarının gevşemeye başlaması ve köprünün giderek sallanması gerçekliğidir. Halat bir gün kopacak ve köprü üstündekilerin suya düşmesi, belki telef olması kaçınılmaz olacaktır. İyilileri çoğaltmaya gayretimizin temelinde Van'ımızda bu köprünün asla yıkılmamasına gayretimizdir.
Etik ve ahlak noktasında şehir ve kültür imgesini irdelemeye kalktığımızda evrensellik ve ulusallık / yerellik kavramalarının her zaman at başı gitmeyeceği gerçekliğiyle karşı karşıya kalıyoruz. Bize sunulan, empoze edilen veya gizil haliyle sevdirilen birçok hususun aslında dikenli bir esvap olduğunu ve nazenin tenimizi kanattığını, tenden akan kanın ayakkabımızı doldurmasıyla anlamış oluruz. O vakit kızıllaşmış esvabımızı ve bedenimizi yummaya vaktimiz ve imkânımız kalmamış olabilir. Bunun içindir değişim ve gelişimden kaçınılmayacağı gerçeğini de unutmayarak bu gerçekliğin aynasını her zaman cebimizde taşımalıyız. Şairin ‘'Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz?'' feryadına kulak kapatmadan kendi feryadımızı kendi kabulleniş heybemizde taşımayı unutmamalıyız. Gelmişim ve değişimi kabul etmekle beraber gelenek göreneklerimizi de yaşama ve yaşatma gayretinden uzak kalmamalıyız. Bu anlamda memleketimizin tükenmez hazinelerini kullanmayı bilmeliyiz ve kullanmaktan da geri durmamalıyız.
Bu bağlamdan hareketle sözü daha özele indirgeyerek kültürün has ifadesi olan, kelamın şahı şiirle ve şiirin şehirle bağlantısını ifadeyle yazıyı bitirmiş olayım: Toplumları tanıma ve tanımlama noktasında önemli bilgiler veren bir unsur da toplumların yerleşme düzenleridir. Bu düzen coğrafi ve beşeri imkânlar dâhilinde farklıklar arz edebilir. Şair, her ne kadar hayali âlemin kahramanı olsa da sosyal bir varlık olarak yaşamını idame ettirdiği maddi kültür ögelerine ihtiyaç duyacaktır. Şehir de bu kavramlardan biridir şüphesiz. Bunun içindir ki diyar-ı Van'a şiiri, edebiyatı yakıştırıyoruz. Edebî anlamda gayretimizi eksik etmemeye çalışıyoruz.
Unutmamalıyız ki toplumlar; yaşam tarzıyla, maneviyatıyla, sanatıyla, edebiyatıyla paralel gelişen oluşumlardır. Bu gerçeklikle Van'ımızı maddi manevi güzellikleriyle bir bütün olarak gönlümüzde yaşatmayı bilmeliyiz ki nice 103. kurtuluş yıl dönümlerini beraber kutlayalım.
ŞAMAMA
NAZMİ SARAÇOĞLU
Turuncu siyah küçüktür boyi
Oni istemağ gaynana huyi
Ona en iyi gelen Vestan'ın suyi
Şemame oyununa ilham şamama
Ne kavundur ne kelek sırf hastır Vana
Kokusu miskü amber yayılır Vana
Gelinler eğer gitse hamama
Gaynananın siparişi şamama
Arabanın ön göğsünün süsüdür
Şarkıların hem tadı hem öyküsüdür
Bostancının tezgâhının süsüdür
Kendi küçük adı büyük şamama
Kaç yıldır hasretiz onun tadına
Türkülerde rastlarız güzel adına
Bir şamama resmi geldi yâdıma
Hüseyinler resmini çizsin şamama
Van'da tekrar gündeme gelsin şamama.
DOLAŞSAK ŞU VAN'I NE GÜZEL OLUR
ADNAN ÖZKAN
Horhor'dan su içip kaleye çıksak
Şöyle göle karşı semaver yaksak
Ordan kuş bakışı Süphan'a baksak
Dolaşsak şu Van'ı ne güzel olur...
Şamranaltı bağı, bostanı meşhur
Fidanlıkta yüzsek olur mu olur
İskele masmavi onla can bulur
Dolaşsak şu Van'ı ne güzel olur...
Edremit sahili tam piknik yeri
Onun gibisi yok gezdim illeri
Acaba sılaya dönsek mi geri,
Dolaşsak şu Van'ı ne güzel olur...
Bedenim gurbette, yüreğim Van'da
Kıymeti çok olur uzak kalanda
Kurtuluş gününde, 2 Nisan'da
Dolaşsak şu Van'ı ne güzel olur...
Ğaraba mahallede Ferit'in bağı
Orda mezarlık var şehit yatağı
Heveste bıraktık çoktan kursağı
Dolaşsak şu Van'ı ne güzel olur...
Selam versek hele Vanlı gardaşa
Davet etse bizi o tatlı aşa
Arabaya binip gitsek Gevaş'a
Dolaşsak şu Van'ı ne güzel olur...
Erciş'te uğrasak balık bendine
Varsak balıkların güzel seyrine
Belki bu gariban gelir kendine
Dolaşsak şu Van'ı ne güzel olur...
Özkani anlatır, anlatmak olmaz
Vatan hasretiyle ağlatmak olmaz
Dünya ölümlüdür, kimseye kalmaz,
Dolaşsak şu Van'ı ne güzel olur...
BAŞIMA ÇIĞ DÜŞTÜ, YÜREĞE ATEŞ
BÜLENT BAYSAL
Müküs'ün çilesi yazılmış taşa
Ezelinden böyle, yenilmiş kışa
Dağ taş yürüyor da akıyor başa
Başıma çığ düştü, yüreğe ateş
Kapanır yolu üç beş ay kuş uçmaz
Dost düşman kervanı buradan geçmez
Ankara'dan gözler burayı seçmez
Başıma çığ düştü, yüreğe ateş
Bir yanın dik yamaç, uçurum sağın
Diyemem ki kaç da şuraya sığın
Birikmiş kini mi bu, kusar dağın
Başıma çığ düştü, yüreğe ateş
Dağı delemedin, hadi paran yok
Bari yola tünel yap, tünele sok
Böyle giderse çok can yitecek çok
Başıma çığ düştü, yüreğe ateş
Sen ki kar çocuğu, bu işin piri
Daha kar altında kaç can var diri
Alev düştü içime, sizlerden geri
Başıma çığ düştü, yüreğe ateş
Hayat bu kadar boş, böylesi acı
Yürekleri yakan koca bir sancı
Sen av oldun gardaş, tabiat avcı
Başıma çığ düştü, yüreğe ateş
Karlarda bağlanmış göbeğin ipi
Yolunu kesmezdi ne kar ne tipi
Tam kırk bir cana mal olmuş şu çapı
Başıma çığ düştü, yüreğe ateş.
SÖZÜN BİTTİĞİ YER TUŞBA
SONGÜL ALTINKAYNAK GÜLVANİ
Şehri Tuşba derler, ismine Van'ım
Yüreğimin başka attığı yersin
Hayalimin süsü, gökçek vatanım
Uygarlıkta sözün bittiği yersin
Urartu'nun kadim başkenti oldun
Osmanlı'nın sınır derbendi oldun
Cennet'in dünyada menendi oldun
Gölünde kuşların öttüğü yersin
Doğasından nasibini alınca
Gözlerinin içi aşkla gülünce
Cümle canlıların kendi halince
Sevginin hasını tattığı yersin
Yetişir suyunda yarpuz ve tere
Mümbittir toprağın, istemez gübre
Güzellik mührünü vururken yere
Tanrı'nın bonkörlük ettiği yersin
Karlar eriyince, düşünce cemre
Mesire yerleri girince emre
Doyulmaz bağrında yaşanan ömre
Hayalin düşleri tarttığı yersin
Zemheriyi ağırlarken elleri
Yürek burkar insanların hâlleri
İki bayram arasında yolları
Karların hoyratça örttüğü yersin
Sözün özü, insanlıkta payın var
Derelerin, ırmakların, çayın var
Gülümseyen yıldızların, ayın var
Güneşin huzurla battığı yersin
Hem baharı hemde yazı kışı var
Düşmanların halen sende gözü var
Emrah ile selvihanın izi var
Gönüllerin sende çattığı yersin
Oyalarken emaneti gurbette
Bir yanım çok mutlu, bir yanım dertte
Her türlü ahvalde, her türlü şartta
Gülvani gözünde tüttüğü yersin
BEN VAN'DIM
EZGİ NİLAY BEYİŞ
Sana ulaşamayan bir âşıktım ben
Can verirken bedenim sivri taşlar arasında
Şarkımızı söyler hâlâ Ahtamar, dalgalarıyla
Bir gece ulaşamamıştım ben, sana!
Artos Dağı eteklerinde çoban
Van Gölü sularında inci kefali oldum
Muradiye Şelalesi'nde akan su
Vanadokya'da bir bacaydı, ateşim
Adır Adası üstünde uçan martı
Kilisede çandım, bekleyen
Ağ ören böcektim Çarpanak Adası'nda
Erciş'te Emrah'dım, Selvihan'dım.
Otlu peynirli Van kahvaltısıydım
Dillere destandır nâmım
Keledoştum gülen yüzlerle
Ben Bediüzzaman'ın şehriydim
Daye diyen çocukların sesi
Doruklarındaki kardım Tendürek'in
Çatak'ta ceviz ağaçları altında
Türkü söyleyen gençtim
Ben her karışında Van'dım bu toprakların
Nehirler her aktığında buradaydım
Her çığlığı, sesi, havarı duyar, yaşardım
Ben Van'dım her karış toprağımda...