Van Gölü İncileri
Van Gölü İncileri
BEN
SIDDIK TOKAR
Ben, Âdem'in pişmanlığında tövbe
Nuh'un tufanında katreyim,
Hud duasında damla yağmur
Salih'in kalbinde merhametim
Ben, İbrahim'in ateşinde su
Lut'un evindeki misafirim,
İsmail adanmışlığında kurban
Yakub'un hüznünde Yusuf'um
Ben, Yusuf'un iffetinde hüsün
Eyyub'un sabrında şifayım,
Şuayb'ın yolculuğunda yalnızlık
Musa'nın asasında mucizeyim
Ben, Harun'un belagatinde kelam
Davud'un kılıcında cesaretim,
Süleyman tahtında Belkıs
Yunus'un gemisinde gamım
Ben, Zekeriya'nın duasında Yahya
Yahya'nın şehadetinde hayatım,
İsa'nın masumiyetinde Meryem
Muhammed'in ahlakında ahsenim.
MEMLEKETTEN UŞKUN GELDİ
OZAN ALPER ALPEREN
Soyup yemeğe kıyamam
Memleketten ışkın geldi
Bir ton yesem de doyamam
Memleketten uşkun geldi
Işkın deyip de geçmeyin
Bulabilirseniz yiyin
İster tartın, ister sayın
Memleketten uşkun geldi
Sanki sudur, havadır o
Her bir derde devadır o
Sanmayın bedavadır o
Memleketten uşkun geldi
Kardeşim gelip getirmiş
Yarısını yolda yitirmiş
Kalanı yiyip bitirmiş
Memleketten uşkun geldi
Kervan bana şaşkın geldi
Heybeleri şişkin geldi
Karasevdam, aşkım geldi
Memleketten uşkun geldi
Gören geldi, duyan geldi
Kimi atlı, yayan geldi
Feryadıma uyan geldi
Memleketten uşkun geldi
Ali geldi, Veli geldi
Köylü ve şehirli geldi
Köyden insan seli geldi
Memleketten uşkun geldi
Dayım geldi, halam geldi
Beşikteki balam geldi
Eşten, dosttan selam geldi
Memleketten uşkun geldi
Karşı köyden imam geldi
Bütün köy tastamam geldi
Alperen'e ilham geldi
Memleketten uşkun geldi
AŞK
SEYFETTİN AVCİ
Aşk...
kelimelerle bile tarif edilemeyen tek arayış
her insana göre değişik değişik olan bekleyiş
bebeklikte annenin o sımsıcak kucağı
gençlikte iliklerine kadar titrettiren o ilk bakış,
ve o ilk dokunuştur aşk
Aşk...
Aşk...
İbrahim'in atıldığı kor olan ateş
Yusuf'un kör kuyulardaki ettiği o sessiz yakarış
Yunusların "ver isteyene isteğini bana seni gerek seni" deyişi
Yakup'a göre ciğerparesinin kokusunu getiren rüzgârdır aşk
Aşk...
heyecandan lal olan dil
kelimelerin bile kifayetsiz kaldığı hece
sevgilinin hasretinden uyulmayan gece
her gün alınların koyulduğu o secde
miraçta yükselip,
ümmetim diye iki büklüm olan
Peygamberdir aşk.
BİR ŞAİRİN RUHU
GAZEL YİĞİT
Yüreğinde şiir besleyen biri kaç asır sonra özgürlüğe kavuşur. Hüzün başucuna oturduğu halde nasıl kurtulur o İbrahim'i ateşten. Zamanın bir köşesine bağdaş kurup oturmuş bunca kelime varken, nasıl duymazdan gelir yardım çığlıklarına karışmış o derin iniltileri.
Zor aslında yazmak. Yazmaya başladığı vakit kapısını tırmalayan o birikmiş duyguları hizaya getirmeye çalışmak. Güven ve gerçeği birbirine harman edip üstüne hüzün ve samimiyet serpiştirirken, dayanmak lazım gelir parmaklarından akan o turuncu acıya. Dayanmak lazım her biri bir yerden saldıran fesat duyguları bertaraf edip aşktan çember kurmaya.
Gücümüz yetmezken bile biz olmaya. Ruhumuzun bulandığı bunca başka ruhun içinden kendimize yer ararken bedenimizde, sırtımızdan akan elemli yükü taşmak nasılda kolay gibi geliyor başkalarına.
Biz hüzün hamallarıyız aslında. Çuvallarımız acıyla dolu. Ayaklarımız yara bere içinde. Anlımızda birikmiş tuzlu şiirlerin teri iz yapmış. Avuçlarımızda kor. Hayallerimiz günün son ışıkları gibi kızıl ve gri. Dizlerimiz nasırlı. Ruhumuzdaki fırtınalardan kalan bütün tozlar kirpiğimizin ucuna takılmış. Biz kaleme sarılırız yalnızlığımızda. Bir kaç kelime yazıp kendi içimize akarız sigara dumanını çeker gibi. Ruhumuz kalabalıktır aslında ama ruhumuzda bile bir köşede kıvrılıp otururuz soğuk bir taşa. Yüreğimiz ummana benzer, dibinde biriktirdiği onca yosuna rağmen masmavi görünür sularımız. Ve taştan değil şiirlerdendir bizim surlarımız.
İLLA SEN
DAVUT MORTAŞ
Kenan elinde Yakup gömlek bekler
hasretlik Yusuf'u mecnun eder
aşkı, Züleyha'yı deli eder
vuslata hangi mesafe engel?
Sütunsuz dünya döner boşa
bulutlar şahittir gözümdeki yaşa
aşkı anlatırım dağa, taşa
kavuşmaya hangi günah engel?
Belimde tövbe dolu bir çuval
Dünya'ya olmuşum lâl melal
nasır tuttu elim ayağım
varmama hangi iblis engel?
Huda'nın vuslatı göğsümde dolup taşar
nefsim bağrıma taş basar
imtihanın zora giriyor, aklım şaşar
aşka varmama hangi dünya engel?
Vuslata aşık, mahcup, bir beden.
vuslat uğruna, feda olsun bu can, bu ten
bedenimi saran bir kefen
sana varmadan sırattan geçmem...
İlla sen illa sen !
BİZE AİT GÜZELLİKLER
DİLAN AKSAÇ
Gönlümüzün güzelliği sevgi ise, aklımızın güzelliği de düşünebilme yeteneğimizdir. O yeteneği her an, her dakika kullanan kişi hayatından zevk alır. İşlerini zamanında ve doğru bir şekilde yapar. Güzel bakar ve güzel görür.
Düşünen insan özgür insandır. Kişi düşünebiliyorsa pek çok sorunu pratik şekilde çözme yeteneğine de sahip olur. Bilgili insan güçlü insandır çünkü. İnsanoğlu bilmediğinin düşmanıdır. Bundandır aklı ve gönlü bir olanın bakış açısı da zengin olur.
Bunun için günlük hayatın yoğunluğu içinde olsak da herkesi dinlemeliyiz. Annemiz, babamızı, arkadaşımızı dinlemeliyiz. Onların tecrübeleri ve destekleriyle mevcut sorunları daha kolay çözeriz. Sorunlarla karşılaştığımızda hep kendimize ‘'Neden? Nasıl? Nerede?..'' gibi sorular sormalıyız ki her zaman fikir dünyamızda akıl ve gönül beraberliğini sağlamış olalım.
Böyle yaptığımız zaman kendi kendimize doğru karar alabiliriz. Kararlarımızı bir başına aldığımız sonuçlarına da razı olmuş oluruz. Çünkü olumlu ve olumsuz haline rağmen o bizim tercihimizdir, bize ait olandır. Karar alırken sorumluluk almayı da bilmeliyiz. İşte bu, büyümek ve olgunlaşmaktır; özgür insan olma yolunda atılan ilk adımımızdır.
Şu konu zaman bizim için önemini yitirmesin: büyüklerimizle, yaşıtlarımızla kendimizden küçüklerle konuşup tartışalım. Konuşarak pek çok şey öğrenildiği gibi pek çok sorun da çözülebilir. Toplumumuzda bu tür yaklaşım şekli pek yaygın değil ne yaz ki! Ya susuyor ya da bağırıyoruz, konuşmayı çok da beceremiyoruz.
Ama bunu değiştirebiliriz. Gölümüzdeki ve aklımızdaki güzellikleri birleştirip hayata daha güzel bir bakış açısıyla bakabiliriz ve güzel işler yapabiliriz.
YARIM KALMIŞ HİKÂYE
RABİA KARARLI
Tamamlanmamıştı adına yazdığım şiir
tek kişilik bir hikaye, bilmediğim bir lisan
ve sonu hazin bir ölüm
Seni anlatan şarkılar var dillerde
kaleme dökülen şiirler var adına
ki bunlar yazılan güzel nağmelerdi
cam buğusunda çizdiğim bakışların
bir de kendi içime yazdıklarım vardı
henüz kağıda nakşedemediğim
Çektiğin acıya göre değişir gözyaşların
ılıksa acıların, gözyaşların da ılıktır
yakıyordu toprağı yere düşen gözyaşım
Kitapları çürüten o koyu kahverengi
raflardan bahset mesela, nedir bu susmaların,
sen konuş ki, ben tamamlanayım
tamamlanmayı bekleyen onlarca şiir var içimde
onları dilsiz ve kimliksiz bırakmam...
SON GÖZYAŞIM
HAYRÜNNİSA KUŞMAN
Çöl, göremediği yağmurun hasretini çekiyor şimdilerde
yıldız kinini kusuyor Ay'a, ışığını söndürüyor diye
gökkuşağı renkleriyle siyaha bürünmek istiyor enginlerde
son gözyaşımı döküyorum, özgürlüğünü yitirmiş meleğe
Ağaç dallarına takılmak yakışmıyor uçurtmaya
hak etmiyor güvercin kanadının kırılmasını
buruk gülümseme yerini yadırgıyor çocuğun yüzünde
son gözyaşımı döküyorum, ıslanan kağıttan gemilere
Bu gece ıssız sokakta bir kadının ağlayışı duyuluyor
ona küçük adımlarla ürkek bir çocuk eşlik ediyor
çocuk sevgi görmeyi bekleyen ruhuna rağmen
şiddet görmüş bedeniyle kadının peşi sıra ilerliyor
son gözyaşımı döküyorum, eşitliğini bozmuş insanlığa
Tanıdıklar yabancılaşıyor, bakışlar uzaklaşıyor o anda
kalabalıklaşırken yalnız bırakıyorlar bizi
özgür kalacakken mahkum ediyorlar bizi
son gözyaşımı döküyorum, hâlâ hür kalabilenlere
Çıldırıyor, sanki dünya, çıldırıyor, yırtınıyor
bir yandan tükenirken bir yandan direniyor
galaksisini kaybetmişçesine dönüyor/ ve ben
dökecek gözyaşı bulamıyorum bu dünyaya.
UMUT YOLCUSU
ESMA ARSLAN
Renk cümbüşü çiçek kokularından
doldurdum avucuma,
sürdüm yüreğimin kanayan yaralarına
hayal kırıklıklarımın kalbime batan
her kancasını acısına aldırmadan söküp attım
zifiri karanlıklara sığınmak vazgeçtim artık
merdiven dayadım gökyüzüne
ha değdi ha değecek
elim pamuk şekeri bulutlara
Göğü siyaha boyamış insanlara inat
gökkuşağı açtıracağım
biriktirdiğim gülüşlerime
güneşi ortak edeceğim
sımsıcak doğacağım karanlıklara
Kırlangıçlara eşlik edip kanatlarından
özgürlük serpeceğim minik kalplere
mavinin derinliklerinde
bir dünya kuracağım sonsuzluk adına
Geceyi kaplayan yıldızlardan dilek olup kayacağım
papatya açtıran umutlarımı soldurmayacağım artık
çorak toprakların yağmuru olacağım,
çiçeğe büründüreceğim bekleyen tomurcuklarımı
Kimisi mutluluk kimisi özgürlük kimisi huzur
diyecek adıma...ama ben
en çok umut olacağım hayata.