Van Gölü İncileri
Van Gölü İncileri
VUSLAT
YUSUF AYTEKİN
Sevgili; sende kendimi unutmuşum
gülüşüme yansır diye korkarım
beni de mi alsan yanına, sesimi çıkarmam
öylece otururum kalbinin bir köşesine
Şikayette etmem sarılmasan
her gün bağırıp çağırsan
sessizliğe gömülürüm
muhtacım bir çift göze
muhtacım o ellere, muhtacım o kokuya
ah! şu benimsin demelerine...
Yokluğunda geceler beni ister
gündüzüm dururken neden geceler
elin varken neden diğer eller
huzurun varken neden huzur evi
sende ne kadar çok şey unutmuşum sevgili
Ben çok yanlışmışım gözyaşım
yanlışlarıma doğruluk katan seni kaybetmişim
ilgi istediğimde kondurduğun buseler
artık hayal ve rüyadan ibaret
elemime bir derman vardır
ne ömür ne güzel bi hayat
bir çift göze muhtaç, bir çift ele muhtaç
birleşen bir çift kalp gerek
yüreğime konacak bir el gerek
yanına mı alsan beni
gecene ay gündüzüne güneş
mutluluğuna dost,derdine bi eş...
Tek bir çift göz gerek aşk dolu saatlere
mutluluk dolu günlere
seni beni biz yapan günlere
yanına mı alsan beni
ömrüne sevgi, kalbine huzur
karanlık günlerine bir fener
bana bir çift göz gerek
umut ister bu mecnun
aşkın şarabını ister bu yusuf
sevdanın köklerini ister bu ferhat
huzurun âlasını ister bu kerem
hepsi istemedi mi bi vuslat?
YAYLI HÜSEN
TUNCER SAVCI
Yaylı Hüsen için bugün yoğun ve yorucu bir gün başlıyordu. Sabah çayını içtikten sonra torbasına bir bağ bıçkısını, budama makasını koydu. Ahırlıktan eşeğinin üzerine palanını çekti. Heybeye kazma ve küreğini yerleştirdi. Köyün hemen üzerinde dağ yamacında üzüm bağlarına koyuldu.
Cemrenin toprağa düştüğü, ağaçların tomurcuklandığı bir ilkbahar gününde, dağın yüzünde parsellenmiş üzüm bağlarında bir kıpırdanma, hareketlilik vardı. Yavaş yavaş bahar geliyor, doğa canlanıyordu. Dağın güneye bakan yamacında nerdeyse hiç kar kalmamış toprak buharlaşıyordu. Tosbağalar yuvalarından çıkmış çalılıkların arasından tıslama sesleri geliyordu. Börtü böcekler yavaş yavaş yuvalarından çıkıyor kanatlarını çırpıştırıyor, sineklerin vızıltıları eşeğin kulaklarını rahatsız ediyordu.
Bu iş arasında bağlar budanmış yer yer bazı üzüm bağları belleniyor, toprak kahverengiye çevriliyordu. Uzaktan baktığınızda dağın yamacındaki bir kısım bağlarda insanların dizilerek bağları bellediği görülüyordu. Hemen yanında ateş yakılıyor duman yükseliyor, ırgatlara çay demleniyordu. Bu hengâmede Yaylı Hüsen de yukarı mezarlığın oradan eşeğiyle beraber gidiyordu.
Yaylı Hüsen altmışında güngörmüş geçirmiş tecrübeleriyle ışık tutan bir adamdı. Çiftçilikle ilgili öngörülerini köydeki insanlara yol gösterirdi. Kendisi için bağların budanması ve bellenmesi bu mevsimde önemli bir süreçti. Bağlarına en güzel şekilde bakar emek sarf eder, sene sonunda da en güzel salkımları yetiştirirdi. Bugün kendi de birkaç cıbığa aşı yapmak için bağa gidiyordu. Herhangi bir meyve ağacına aşı yapmak onun hüneriydi. Köyde kim bu iş için yardım istese hemen işe koyulur elinden geleni yapardı. Bir ağaca aşı yapmak esasında el becerisiydi. Herkes bunu beceremezdi, el yatkınlığı ve tecrübe gerekirdi. Mevsimine denk getirmek de ayrıca önemliydi...
Bir müddet gittikten sonra bağına ulaştı. Eşeğini bir çalıya bağladı, testereyle üzüm köküne yakın dalın kalınca yerini kesti. Kestiği yeri iyice temizledi. Dalın başını bir kaç santim yardı. Aşı yapacak dalın ucunu bıçakla yontarak sivriltti. Sivrilmiş ucu yardığı yere iyice yerleştirdi. Kabuğunu diğer dalın kabuğuna denk getirdi. Dalın etrafını hava almayacak bir şekilde iyice sardı. Diğer köke geçti. Yan tarafta kocaların Hasan bağını bellettiriyordu. Kimler yoktu ki Gadem ,Göşen, Azmi, Mulla Mustafa, Emin...bir sürü insan... Kocaların Hasan'a göre ırgat ne kadar çok olursa o kadar gösteriş ve havalı olurdu. Kendince etrafa hava atacak ya, bir günlük bitecek işe on belki on beş adam alırdı. Herkes Hop Hasan'ın çok ırgatı var, desinler diye. Oradan seslendiler:
Çay hazır ıcık mola verin hele, dediler.
Belciler işlerine ara verdi... Yaylı Hüsen de geldi. Ateşte kaynamış isli çaydanlıktan sigaralarını içe içe birer ikişer bardak çay içtiler.
Az yerimiz galdı, aşama bitiririk, yarına galmaz, dediler.
Nerde bitiricik dedi, Azmi. Daha bitmez...
Acele etmen yavaş yavaş yarına galsın, dedi kocaların Hasan.
Irgatçılardan Gadem:
Uşaklar ha gayret diyek hele Hasan emmimin bağanı bitirek, yarına galmasın.
Ya Allah diyerek kalktılar bir gayretle... Birbirlerine şaka yaparak ondan bundan köyden, iş güçten bahsederken var güçleriyle bağı belelleyedurdular.
Yaylı Hüsen işini de bitirmişti. Eşeğini bağlı olduğu yerden çözdü. Budanmış bağ çubuklarını güzelce bir eşeğe yükledi. Çubukların etrafını düşmesin diye örmeyle çekilendi. Köye doğru koyuldu gitti. Yolda giderken çubuklar bir yana kayıyordu. Eşeği durdurup düzelttikten sonra
Çü....çü ....deh, diyerek tekrar yola koyuldu köye doğru gitti.
EKŞİ
TURHAN MUHARREM TURHAN
şortunun cebi yırtık bir çocuktum
bakkal dönüşü
annesinin yoğurt al dediği paranın üstünü
eve dönüş yolunda düşüren
zaman yokluk zamanıydı
dönem keder..
anneler alışverişlerden arta kalan parayı saklardı
bir umuda fayda teşkil etsin diye
o gün
gün batmadan eve dönemedim
daha dün gibi
o korku,
o utanç içimde..
yoğurdun intikamı da kötü oldu hani
zihinde ekşidi çocukluk
ve ben yıllarca
yoğurt yiyemedim…
EY VAN
ŞÜKRULLAH YAVUZER
Ey Van!
Gölüne mavi olayım
sahiline kum olayım
balığına pul olayım
Sevdan öldürür beni
Ey Van!
Dağına kar olayım
ovana yağmur olayım
göğüne yıldız olayım
sevdan öldürür beni
Ey Van!
Bayrağına al olayım
hilaline ak olayım
toprağına kurban olayım
sevdan öldürür beni
Ey Van!
kilimine nakış olayım
Erek'ten Artos'a bakış olayım
sende yaşanan kış olayım
sevdan öldürür beni
Uğruna ölen
bir Ali Paşa'da ben olayım
Sevdan öldürür beni.
AYRI BİR ÖZLEM'SİN...
SERHAT YILDIZ
Hep aynı yerden kırılıyorum
sebepli sebepsiz
başım duvarda,
sırtımı kemiren böcekler
yüreği yorgun bir adamım ben
Nerede görsem seni
ellerinde hep kirli eller
ne o ;
gözlerini hüzünlü gördüm bugün
Elini uzat
yüreğime dokunacak kadar
yüzmeyi bilmiyorum mesela
gözlerinde akan yaşlarda boğulurum
cehennemine sarılmak istiyorum
Yansam bile incinmem söz
korkularımda var elbet
hissedecek kadar
gözlerinde korkunu görüyorum
Bu gün çok güzel olmuşsun
gözlerin ayrı
saçların, dudakların ayrı sevinçte
insan aklındakilerini unutamaz
Şu sıralar ölmekle meşgulüm affet
biliyorum susuz bir ağaç gibisin
senle ilgilenemeyecek kadar
yaşlandım artık
Oysa inatla sevmek istiyorum seni
hiç bilmediğim kaldırımlarda
yürüyorum
her kaldırımın sonunda
sana varmanın umudunu
taşıyarak...
YENİDEN
RUKE GÖREN
Yeni sayfalar açıyorum hayatımda
tam da bittim dediğim
en ücra sokaklarda
yeniden ayağa kalkıyorum...
Bazen belli belirsiz bir hüzün
kaplıyor yüreğimi inceden
bazen de sebepsiz çocukça gülüşler
ekleyişler sarıyor bedenimi...
Konuşmak istiyorum aslında
söylemek istediğim
belki de haykırmak istediğim
o kadar şey var ki
Lâkin yapamıyorum
ne zaman buna hazır ne de mekân...
uzayıp giden bir yolculuğum var güneşe
zifiri karanlığın ardından doğan güne
işte yeni bir gün daha yeryüzü maviye
yerler beyaza bürünmüş dünyanın
bütün kötülükleri saklanmış
bu beyaz örtünün altına
Her şey ne de saf ve
berrak içimizde kopan fırtınalara rağmen
yürüyoruz aynı gökyüzü altında...
AŞĶ GÜLÜŞÜNDE SAKLI
AYŞEGÜL AYAZ
Gözlerinde doğmadıktan sonra
ne günün ne güneşin anlamı var
ben sessizliğin ateşindeyken
nasıl doğsun ki güneş?
sen bir fırtınaydın
tarifsiz sonbaharımda
hayalleri yaprak yaprak döken
ve sen geceye, aya inat
düşlerimi aşka kıldın eş
çok yıldız döküldü yine
gönlümün gökyüzünden
beni kendine kıldın kardeş
hayat kırmızıydı kırmızı sen
ben mavisiyim kayboluşların
sevda selinde yarınlar mahkûm
sonsuz deryada sürüklenen
sessizliğe haykırış
aşk sendin oysaki
aşk gülüşünde saklıydı
aşk gözlerindi
gönlümde son bakış
BEN ÖĞRETMENİM!
İSMAHAN TONKUL
Görmese hiç kimse, bilmese beni öyle!
atanamasam da işte, ben öğretmenim!
Yıllarım geçse de hep KPSS ile!
söz verdim, vazgeçmeyeceğim diye!
Kopsa tespih misali, dağılsa tane tane!
toplayıp dizeceğim gönül ipime!
Umutlarımı alıp elime, geleceğim bekle!
yarınlara ışık ışık, süzülerek öylece!
Kırılsa da içimde, bir bir hayallerim.
saracağım yine! çocuğum gülüşünle!
İçimde ukde ukde, okul mu kokuyor ne?
büyüyor gözbebeğimde öğrencilerin hasreti
Bekle beni bekle! Geleceğim bir gün yine!
güzellikleri, iyilikleri, nakış nakış işlemeye!
Doğruyu, yanlışı birlikte, ayırt ede ede!
el ele gönül gönüle, sevgi ile saygı ile!
Gülümseyeceğim ben de sen gülümsedikçe!
yürüyeceğim seninle sen yürümek istedikçe!
Dilimde hece hece, aşığım ben mesleğime!
yetti gayrı öğretmenim, ben öğretmenim!