Van Gölü İncileri
Van Gölü İncileri
İKİMİZ
MEHMET İŞLEYEN
İkimiz, diyorum…
kim diyorsun
sonra susuyorsun
kimi buldun ki
beni kime bırakıyorsun
ikimiz, diyorum…
sağına bakıyorsun
solunu öldürüyorsun
beni gecenin yalnızlığına
bırakıyorsun
bir şey demeden
öylece gidiyorsun
dalgalar rıhtımı yırtıyor
dönmüyorsun
gece karalar bağlayıp
en zifiri rengine bürünüyor
görmüyorsun
ikimiz için aldığımız yalnızlığı
bana satıp öylece
ve bir son sigaranın
son nefesini çeker gibi
bırakıp gidiyorsun
simit verdiğimiz martılar
yetim şimdi
yüreğini
güvercin kanadına yükleyip
öylece gidiyorsun
bakmıyorsun
susuyorsun
gidiyorsun…
EY ŞAİR
ELİF AZRA ŞAHİN
Ey şair!gel de
şu göğüs kafesimde çırpınan
kuşun kanadından tutalım
uzanalım sonsuzluk mavisine
bulutlara selam duralım
İklimler hep bahar olsun
yağmur koksun her seher
yüreğimin döşeğinde
ey şair!gel de
tan yerine ağaran umutlar bırakalım
dökelim dilimizdeki şiirleri
yedi dağın üstüne
elinden tutalım, çocukça
yitik düşlerimizin
Ey şair!bayram sevincinde yaşayalım
buruk gecelerimizi
heybemizi kızıl atlara verip
dağın eteklerine koşturalım
dörtnala uçarı
Ey şair! Gel de
soğuk, acıtan, yetim yanımızı
avutalım hasretimizle
eritip dökelim yitiğimizi
şiirdenkalıplara.
KOR GİBİ
ARİFE ÖZDEN
Yıllardır hüküm süren saltanatını
içimde binlerce kez devirmeye çalıştım
sözde senden kaçarken
yangınında alevlerine sığındım
Kolay olmadı güvenip inanmak sana
hislerine kör olup kendimi kandırdım
yüreğime nakış nakış işlediğin sanatını
yenik düştüm sonunda ayakta alkışladım
gizli bir bağla bağlıydık sanki
yıllara meydan okurcasına
bir ömre bedel öyle bir an ki
mesafeleri, engelleri aşarcasına
Doğruları yıkıp geldin kapıma
yanlış zamanda yanlış kaldı adın
canından taşıp düştü canıma
kor gibi yakıp kavurdu aşkın
Gönlümün en kuytularını açtım da sana
sözlerin hüznüme olmadı payan
yokluğunu sardın yaralarıma
sesine hasret kaldım, yüreğimde efgan
İğde çiçekleri soldu bahçemde
döküldü yapraklarım, kırıldı dallarım
gelirsin diye yollara düştüm de
lime lime parçalandı umutlarım
Selamete erer mi bilmem ki ömrüm
imzanı taşırken her bir anında
gün gelir vuslata erer mi gönlüm
dize dize özlemin yankısında.
MAHŞERE DEK GÜL VAN'IM
MEVLÜT EŞGÜNOĞLU
Bir defa geldim sana, anılarla coşarım
Aklıma geldiğinde şaşırıyor izanım
Gönlüm Kale'nde kaldı, tarihinle yaşarım
Bir türkünü söylesin, sazını al ozanım
Allah korusun seni, mahşere dek gül Van'ım!
Sinemi serinleten Artos Dağı karısın
Her mevsimde Doğu'nun gül kokan baharısın
Hududumu bekleyen yiğitler diyarısın
Nice güzelliğinle vatanımsın, bil şanım
Allah korusun seni, mahşere dek gül Van'ım!
Sakın bırakma beni, ey kalbimin sancısı!
Gönlüm bir derya olmuş, sen de onun incisi
Şehirler bir yarışsa olurdun birincisi
Törenle, âdetinle hep aklımda kal anım
Allah korusun seni, mahşere dek gül Van'ım!
Yurdumun kapısısın, Türkiye'min doğusu
Güneş vurdukça tüter toprağının buğusu
Olmuşsun nazlı yüzen can gölümün kuğusu
Sabah olunca yurda güneşinle çal tanım
Allah korusun seni, mahşere dek gül Van'ım!
Babam askerlik yapmış Erciş, Saray, Özalp'te
Yaşıyorsun evimde, gönlümde ve de kalpte
Çok yıkıma şahitsin depremlerde ve harpte
Unutur muyuz seni, oldun sinem, sol yanım?
Allah korusun seni, mahşere dek gül Van'ım!
Nice göçler, sıkıntı, sefaletler görmüşsün
Sabır ve tevekkülle surlarını örmüşsün
Ermeni'nin, Urus'un defterini dürmüşsün
Olmuşsun asırlardır deli akan al kanım
Allah korusun seni, mahşere dek gül Van'ım!
Yalanlara inanma, birliğini hep koru
Asırlardır aştın sen başına gelen zoru
Kardeşiz biz seninle, soramaz kimse soru
Selam dururum sana, gönlümde ol sultanım
Allah korusun seni, mahşere dek gül Van'ım!
Yeşil, mavi gözüyle sembolün olmuş kedin
Şifa veren bitkiyle doludur dağın, vadin
Derim ki, ilk fırsatta Van'ı görmeye gidin!
Huzurlu ol, çok yaşa, sana fedadır canım
Allah korusun seni, mahşere dek gül Van'ım!
Neler söyler, bak sana Eşgünoğlu'nun dili?
Ey Doğu'nun perisi, güzellerin güzeli!
Emrahların diyarı, âşık, şairler eli
Vurulmuşum ben sana, sensin benim cananım
Allah korusun seni, mahşere dek gül Van'ım!
GÖR BENİ
İSMET BOZKURT
Gülizarda zülfüne gonca güller takarken
Yanağında gamzeler açtığında gör beni
Gökyüzünde bir akşam yıldız olup akarken
Ay gölgesi saçına düştüğünde gör beni
Söz söyle sen dil ile şayan olsun ömrüme.
Açtım tüm kapıları adım at gir gönlüme
Gelişin baki olsun sığdıramam bir güne
Kâsenden aşk iksiri içtiğimde gör beni
Çare bulur gelirsen bende gönül yarası
Kabulümdür busemde iki kaşın arası
Kararmasın mabedim yansın artık çırası
Niyâz edip kendimden geçtiğimde gör beni
Kaşlarında elifim gerdanında mir'ayım
Ben sevdana düşeli deva bulmaz yarayım
Bu destanı sen yazdın başka kime varayım
İlmek ilmek sırrını deştiğimde gör beni
Bir bulut ol göklerde rahmet yağdır üstüme
Şifa olsun her damla bade doldur destime
Hesap ettim ömrümü koysam almaz üstüne
Dehliz kollu yolları açtığımda gör beni.
El ele iniyorken aşkın gönül dağından
Ahir'eyeminlendik İbrahim adağından
İçmeliyiz kevseri sevdanın dudağından
Miraçtaki burağı seçtiğimde gör beni.
YİNE GÜNLERDEN EYLÜL
NURAN AKÇAP DEMİRHAN
Baktım yüzündeki masumiyetine,
güzel şiir olur dedim,
sert rüzgarlar kırıp geçti çıplak dalları
karanlık geceleri aydınlatan
hüzünlü eylül sabahında
İçimde esen sessiz fırtına,
maziye dalmışım yine
çayımı içiyorum, içten içe...
bakmayın böyle hüzünlü şeyleri yazdığıma
aslında Eylül'ün verdiği hüzünle
kaptırdım kendimi martı seslerine
belki beyaz bir güvercinin kanadına...
Hayat neymiş, küçük bir çocuğun,
yokuş aşağı gibi koşması demekmiş.
biraz heyecan,
biraz da düşecekmiş korkusu gibi..
Zaman lazım sadece unutmam için
Geçmişini, yitirip gidenleri,
belki o zaman gömeceksin içine
o zalim acılarını…
SOĞUK ZİRVE
ÜLVİ ALAKBARZADE
Göz yaşlarımdan cesetler dökülüyor
sessizce usulca
Zaman, sen ne kadar acımasız
ne kadar gaddar ve yüzsüzsün!
Çünkü yüzün yok!
Avuçlarımda kuş çığlıkları
öpüyorum hasretin dudaklarından.
Alnıma yazılmış çıplak sözlerin
ahlaksız düşleri.
Hakkımı arıyorum
o gökyüzünde bir yerlerde
bunu biliyorum!
Ben sustum!
Ruhum sustu!
Gözlerim sustu!
Ah! Sözcüğü utanır
bahtından
umuttan haber yok.
Ya şehit olmuşya da gazi
Belki de sakat kalmış gelemiyordur yanıma
Ruhum yorgun!
Ruhuma prangalar vurmuşlar
kuşlardan utanıyorum
uçamıyorum bu ucuz dünyanın
ucuz havasında.
Belki de bir gün ruhumu soyunurum ayaklarımdan
bu düzensiz düzende
giderim özgürlüğe doğru!
Özgürlük Tanrı'nın alın yazısı
benimse tırmanamadığım ( şimdilik)
soğuk bir zirve.
VAN'DA İPEKYOLU
ERCAN ULUTAŞ
Tarihsel misyonunu bilenler bilir. İpekyolu ticaretinin güzergâhı, komşumuz İran üzerinden, ülkemize, oradan da Avrupa'ya kadar yüzyıllardır süregelmiştir.
Kervanların, Kervansarayların, hanların, hamamların eksik olmadığı tarihi İpekyol'unda sosyo-kültürel hayat olabildiği zenginliğiyle yaşanmıştır.
Tarih boyunca başta ticaret erbapları olmak üzere, tarihe meraklı olan yerli ve yabancı turistlerin dahi İpekyol'unda bir hatırası vardır.
Osmanlılar zamanında bile Van' a bağlı olan İpekyolu'nda, Türkler, Kürtler ve Ermeniler birlikte yaşamışlardır. Ancak Türklerin büyük çoğunluğu 1915 olayları sonrası, bölgedeki diğer illere göç etmek zorunda kalmışlardır.
Eski Van Şehri ve Van Kalesi'nin içinde olduğu İpekyolu, bugün devasa bir ilçe konumuna gelmiş bulunmaktadır.
Üstat Bediüzzaman hazretlerinin de ömrünün bir bölümünü geçirdiği İpekyolu güzergâhı, manevi yönüyle de diğer yerlere nazaran daha huzurludur.
Yaklaşık 300 bin kişinin yaşadığı İpekyolu ilçesi, Van'ın nüfus bakımdan da en büyük ilçesidir. Erek Dağı'nın eteklerinde konuşlanan özellikle Van' da yaşayanların kahir ekserisinin oluşturduğu İpekyolu ilçesi, halen ticaretin merkezi konumundadır.
Van Gölü' ne kuşbakışı bir konumda yer alan İpekyolu'nda nice değerler, nice güzellikler saklı. Urartuların tarihi sulama kanallarından tutun da, Filamingolara kadar, Van Kalesinden tutun, Van Evlerine varana dek aradığınız tarihi ve turistik pek çok güzellikleri İpekyolu ilçesinde bulmanız mümkün.
Ne demiş atalarımız!
Ya bir yol bulun,
Ya bir yol açın,
Ya da yoldan çekilin...
Biz tercihimizi yaptık!
Zamanımızın büyük kısmını geçirdiğimiz İpekyolu' nu kendimize yol eyledik; Ya siz de gelin, ya siz de gelin!
SEVDA KELEBEĞİ
MERAL ERBAĞA
Sen gidince kozada çıkmaz olur
Yolunu gözleyen sevda kelebeği
limanlar suskun dalgalar durgun
yalnızlık içimde balık, sahile vurur
Gözyaşım süzülür sessizce yanakta
hesabı paha biçilemez bir acı kalır,
limanlar hüzünlüdür gün ışığına
ufuklara küs martılar dolaşır
Sığınağa küsmüş martılar suskun
sararmış mor menekşe dağ eteğinde
gözlerim arayıp duruyor seni
göç etmiş umutlarım yabancı ülkeye
İhanetin kurşunu sıktın da gittin
Süzülen gözyaşım kum taneciği
bu kadar çok mu ağır geldi aşk
gönül köprüsünden taşımaz oldun
Hadi, git durma karşımda artık
sana ait ne varsa hepsi aktı gönlümden
aynı şehirde yaşayamam bundan sonra
benibırakıp da gidince, öldüm unutma.