Van Radyosu ve Bizim Radyo Günlerimiz

Woody Allen'in 'RADYO GÜNLERİ' (Radio Days) filmini izlediğimde radyonun bizim de hayatımızda ne kadar önemli yeri olduğunu anlamıştım. 2. Dünya Savaşı sonrasında henüz televizyonun günlük hayatta etkili olmadığı dönemleri anlatır flm. Radyonun kral olduğu o altın günleri.

Bizim kuşağın hayatında da radyonun kral olduğu günler dönemler oldu. Televizyonun koca ülkede daha 'T' sinin olmadığı, hatta mahallelerimize elektriğin bile gelmediği o günlerde, 'Anot ve Katot' diye adlandırılan 7-8 cm çapında, 25 cm yükseklikte olan pillerle çalışan radyolu günlerimiz. Kendi kendini şarz eden pile rağmen radyo evde yalnız 'Ajans' yani haber dinlemek için açılırdı. Yassıada Duruşmalarında süre uzardı. Biz çocuklar radyoya elimizi süremezdik. Hem sürmek istesek de boyumuz yetişmezdi. Ne zaman ki evlere elektrik bağlandı, radyo elektrikli oldu, o zaman radyo evin ortak malı oldu. İşte bizim, 'Radyo Günlerimiz' böyle başladı.

Tıpkı Woody Allen'in filmindeki gibi evde herkesin favori bir programı vardı. Babam sabah 06.30 de radyoyu açar türküler eşliğinde 'çiftçi programı'nı ardından 07.30 da ajansı dinler ve radyo ile öğlen haberlerine kadar ilgisini keserdi.

Kızların favori programı şarkı- türkü özellikle isteklerdi. Hatta fal tutarlardı şarkılardan.

Benim için saat 21.10 da başlayan Arkası Yarın programındaki 'radyo Tiyatrosu' ve gece yarısına doğru yayımlanan 'Bir Roman, Bir Hikaye' programı öncelikliydi. Yerli ve dünya klasiklerinden oluşturulan 'Radyo Tiyatrosu' programında; Suç ve Ceza, Vadideki Zambak,Sefiller, Palto, Deniz Altında 180 Gün,Monte Cristo Kontu, Tom Amca'nın Kulübesi, Binbir Gece Masalları gibi daha bir çok değerli eserleri takip ederdik. Seslendiren sanatçılar bile aklımda. Yıldız Kenter, Müşfik Kenter Şükran Güngör, Semih Sergen,Agah Hün, Cahit Irgat, Rüştü Asyalı, Kamuran Usluer, Avni Dilligil ve daha niceleri...

Dünya klasiklerine sevdamız lise sıralarında bu nedenle başladı, tiyatro ilgimiz de. Kütüphaneyi keşfettik, oradan aldığımız ödünç kitaplarla ufkumuzu genişlettik.

Bir Roman Bir Hikaye programında da Dünya klasikleri okunurdu. Kültür düzeyimiz, dünyaya bakışımız aydınlanırdı böylece. Bu programların Türk Aydınlanmasına katkısı bence incelenmeli.

1966 dan sonra orta dalgaya geçtikten sonra 'Van Radyosu' nu keşfettim. Atanur Karakoyun adlı arkadaşımız Spikerlik sınavını kazanıp radyoya girince yoğun ilgimiz oldu TRT Van radyosuyla. Van'ın müzik alanında yetenekli bir çok gencine motivasyon kattı. Zaman zaman Vanlı sanatçıların çaldığı parçaları dinlerdik.

Şahin Türkmen, Erdal Yamaç, Sihkeli Zeki (soyadını hatırlayamadığım için bağışlasın), sonraları Selahattin Talay ve Arkadaşları, Seyhan Yamaç, Ali Rıza Suruç'un kardeşi ve niceleri. Şadi Can Türkmen'in Yaşar Güray'ın Yener Sofuoğlu'nun seslerini dinledik o radyodan.

Van'ın kültür elçilerinden Fevzi Levendoğlu'nun, Mevlüt Okaeyer'in söyleşilerini dinledim. Adını hatırlayamadığım dostlar kusura bakmasın. Çok zaman geçti.

Açılış müziği olan 'Bizim eller ne güzel eller' hala kulaklarımda. İstekler yayınlandığında kulak kesilirdik. Hangi şarkıyı kim istemiş diye.

Adımız geçtiğinde dudaklarımızın kenarına çapkın bir gülümseme otururdu. Garip bir mutluluk duyardık. Acaba 'o' mu istekte bulundu diye. Sonra Atanur hevesimizi kırardı 'oğlum ne isteği be, adınızı ben ekledim' diye. Bazen fal tutardık 'bu şarkı senin, sonraki benim' gibi...

Van radyosu bir kültür bahçesi gibiydi. Kapatılmasaydı, hatta imkanları genişletilseydi, daha bir çok değerin yetişmesine, kendisini kanıtlamasına vesile olabilirdi. Sadece Van değil Ağrı, Hakkari, İran'ın Türkiye sınır bölgesi, Kuzey Irak bile bildiğim kadarıyla Van radyosunu takip ediyordu. Hele bu gün, bu kültür çeşitliliği içinde (Hakkarilisi, Ağrılısı, Şırnaklısı, İranlısının, Karadenizlisinin, Uygurlusu, Afganlısının olduğu bu coğrafyada) kim bilir neler üretilirdi.

Bu yazıyı değerli dostum İkram Kali'nin Vansesi Gazetesin'nde yayımlanan 'Yitik Kentin Susturulan Sesi TRT Van Radyosu' yazısı ve ardından Change Org aracılığıyla başlattığı 'Radyomu Geri İstiyorum' kampanyasına izafeten yazıyorum.

Biz Müslümanlar 'Allahım verdiklerine çok şükür' diye dua ederiz. Bence bir şey daha eklemeli bu duaya 'Allah batılılardan razı olsun ki bu teknolojileriyle ve edebiyatlarıyla bizim karanlık dünyamızı aydınlattıkları için. Yoksa;

'KÖR KUYULARDA MERDİVENSİZ KALIRDIK'.

Bakmadan Geçme