Van yeni kuruluyordu

Babam Hamit Selen anlatmaya devam ediyor:

Meryemoğlu Yakup'un evinde oturmanın yanı sıra her gün süt, yoğurt satışı yapıyordum bunu yavaş yavaş bir dükkanda sürdürmek için yeni yeni oluşan çarşının girişinde birkaç masa ve sandalye ile sabahlar yumurta, süt kaymak, bal vermeye başladım bu iş her gün öğlene kadar iyi gidiyordu. Nüfus az ancak asker ve çalışmak için dışarıya çıkanlar için uğrak yeri oluyordu.

Van yeni kuruluyordu, Ermenilerden kalan bağlar ve bağ içindeki evlerin çoğu muhacırlıktan dönenlere veriliyordu.Altaylı Mehmet Efendininde içinde olduğu bir heyet bu ev ve bahçeleri dağıtıyordu, en iyi yerleri de bir iki aile kendine ve yakınlarına almışlardı. Yörükler, v.s. Van'ın nüfusu artıyordu ancak biz İran'dan gelenler ev, arazi sahibi olamıyorduk. Oysa gelenlerin hepsi sanatkardı; demirciler (demirci Ali, demirci Hasan, demirci Yusuf, demirci Bahşeli) Şekerciler (şekerci Yusuf), Fırıncılar (fırıncı İbrahim, fırıncı Ali, fırıncı Mehmet, fırıncı Paşa dayı) terzi kör Cemal, gibi.

Cumhuriyetin ilanı büyük coşkuyla kutlandı zaten 3-4 yıldır büyük bir huzur içinde yaşıyorduk kaçmak yok, kovalamak yok ölmek öldürmek yok, açlık sefalet yok, neredeyse 20 yıldır böylesi bir rahatlık yaşamamıştık. Cumhuriyetin ilanından 2 yıl sonra İran'dan gelen Azeri ve Türkmenleri (Küresünnileri) başta İskele köyü, Kasımoğlu, Sıhke, Çoravanıs, Zırvandanıs, Mollakasım, Karagündüz, Alaköy, Kalecik,Tımar gibi yerlere ayrıca Erciş'e, Özalp'a ve Saray'a yerleştirdiler.

Van'ın kent merkezinde yerleşenlere de ev ve arazi alma izni verdiler. Yeni kentin yeni insanlarıydık, kendini yerli olarak tanıtanlardan daha kalabalıktık. Hayat veriyorduk Van'a. Jandarma kışlasının karşısında hastahane binası yapılmaya başlandı, Meryemoğlu Yakup'un evinin batı tarafına yeni hükümet binası yapımı başladı. Cumhuriyet caddesinde sırayla tek katlı dükkanlar yapılmaya başlandı. Yeni harfler kabul edilmişti, her gece belli kahvelerde halkı topluyor ve yeni harfler öğretiliyordu. Okuma yazmayı sökenlere memuriyet veriliyordu. Okul yaşındaki kızını okula göndermişti, kızı okuludan verilen kitapları rahatlıkla okuyordu, o gün kendi kendine söz verdi bütün çocuklarını okutacaktı. Artık okuma yazma bilen hocalara hacılara mecbur olmayacaklardı, onlardan neler çektiklerini kimse bilemezdi.

1930 yılı başlarında Erciş'in Zilan Deresi civarında Kürt ayaklanması başlayınca halka ve özellikle esnafa silah dağıtılmış ve her esnafa sirenler çaldığında dükkanını kapatıp kendisine ayrılan sipere koşması talimatı verilmişti. Neyse ki bir süre sonra isyan bastırılmış ve yeniden huzurlu günlere dönülmüştü. O yaz Van'da ağaçlandırma çalışmaları başlamış belediyenin ve CHP' nin yönlendirmesiyle halk Hastahane bahçesine, Cumhuriyet caddesine ve Van'dan İskele köyüne kadar yeni açılan 7 km lik o uzun caddeye caddenin yanından akan Kerhiz suyu boyunca ağaç dikmişti.

Hemen hemen tüm caddeler sokaklar kenarlarından akan su arkları boyunca gene halkın katılımıyla ağaçlandırılıyordu. Her hafta sonu halk ağaçların sulamasını yapıyor bakımını sürdürüyordu. Bu arada elektrik santralı yapılmıştı bazı evler elektrikle aydınlanıyordu, (bizim evde elektrikle tanışmamız 1961'e kadar sürecekti. Bu konuya ileride değineceğim.). Ben de dükkanımı yeni yapılan Altay Otelinin giriş katına taşımıştım. Fırıncı İbrahim'in karşısına, her sabah gene sıcak süt, yumurta, yumurtalı kavurma, isteyene Murtuğa, sahanda tereyağlı yumurta, haşlanmış yumurta, kendimizin yaptığı otlu peynir, süzme yoğurt, cacık veriyor, bakraçla yoğurt satıyordum.

Benle birlikte Recep Ali, Uzun Ömer de süt satıyordu. Böylece Van'da her sabah kahvaltı veren bir iki dükkan oluşmaya başladı. Erken işe giden memurlar, esnaf çarşıya çıkan asker iyi müşteriydi. Kışla yolunda aldığım arsaya ev yapmış davar ve koyun sayısını 200 başa kadar çıkarmıştım. Mahallemizin hemen hemen tümü İran'dan gelenler oluşturuyordu. Yıllar süren bu huzurlu ortamın bozulmaması en önemli dileğimdi.

Haftaya Van hafızasına katkı yapacak kısa kısa anekdotlar.

Bakmadan Geçme