Vesikalı Vatan 1

Nizami Paşa konağından çıkmış, yılan gibi kıvrılan tozlu yolda bastonuna dayanarak yürüyordu. Güz mevsimine rağmen sıcak bir hava şehri esir almış, bastonuyla arşınladığı yol, at fışkılarından yayılan ağır kokularla dolmuştu. Acelesi olan bir at arabası, arkasında tozdan bir bulut bırakarak ilerliyordu. Yolun kenarındaki metruk arazide çocuklar çelik çomak oynuyor, yaprağını dökmüş birkaç kavak ağacına, kargalar kurumuş ot taşıyorlardı.

Nizami Paşa konağından çıkmış, yılan gibi kıvrılan tozlu yolda bastonuna dayanarak yürüyordu. Güz mevsimine rağmen sıcak bir hava şehri esir almış, bastonuyla arşınladığı yol, at fışkılarından yayılan ağır kokularla dolmuştu. Acelesi olan bir at arabası, arkasında tozdan bir bulut bırakarak ilerliyordu. Yolun kenarındaki metruk arazide çocuklar çelik çomak oynuyor, yaprağını dökmüş birkaç kavak ağacına, kargalar kurumuş ot taşıyorlardı.

Son zamanlarda özellikle de Balkan Harbi'nden sonra gelen muhacirlerle birlikte nüfus bir hayli artmış, daha çok çocukların oyun alanı olan metruk araziler azalmıştı. Her boş arazinin evlerle dolması, kâgir binaların mantar gibi her yerde bitmesi sinirine dokunuyordu. Ne zaman böyle bir manzara ile karşılaşsa kerpetenle dişleri sökülüyormuş gibi oluyor, sadece ağzında değil ruhunda da bir şeylerin ufalıp gittiği hissine kapılıyordu.

Çocukları çok seviyordu Nizami Paşa. Yılanların öğle sıcağını, körlerin ışığı sevdiği gibi seviyordu. Onlara ait her bir şeyle alakadardı. Sokakta bir çocuğa denk geliverse hemen içindeki büyümemiş çocuk hortluyor, çocukluğuna dair zemberekler harekete geçiyor, o anlara mahsus olmak üzere yaşını başını unutup düpedüz çocuklaşıyordu. Koskoca Paşayı çocuklarla körebe veyahut da saklambaç oynarken, hatta horoz dövüştürürken görmek her zaman için mümkündü.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Bakmadan Geçme