Vesikalı Vatan 4
İstanbul'un en hareketli yeri Haydarpaşa Garı'ydı. Ordular lağvedilmiş, kara trenler, kapkara dumanlarıyla payitahta asker taşıyorlardı. Payitaht, işsiz-güçsüz, canı sıkkın, sinirli subaylarla dolmuştu.
İstanbul'un en hareketli yeri Haydarpaşa Garı'ydı. Ordular lağvedilmiş, kara trenler, kapkara dumanlarıyla payitahta asker taşıyorlardı. Payitaht, işsiz-güçsüz, canı sıkkın, sinirli subaylarla dolmuştu. Dört yıllık mücadeleden sonra gelinen nokta, hiç birinin içine sinmemişti. Birçok yerde yerin dibine batırdıkları düşmanlarının, şimdi ellerini kollarını sallayarak topraklarına ayak basacak olması, hepsini kahrediyordu. Evet, düşman bir düğüne gelir gibi gelecek ve belki de her bir Osmanlı askeri onlara selam duracaktı hatta en aşağı rütbelerde olanlara bile. Mirliva Mustafa Kemal Paşa da gelenler arasındaydı. Yol boyunca hiç uyumamış, İstanbul'da yapabileceklerini düşünmüştü.
Çanakkale'de yıldızı parlayan bu gözde general, en son Yıldırım Orduları Komutanlığı'na getirilmişti. Adana'ya gelip orduyu devralır almaz ayağının tozuyla ilk yapmaya çalıştığı şey, halkı örgütlemek, elverdiği ölçüde silahlandırmak olmuştu. Çünkü Mondros Mütarekesi'nin maddelerini özellikle de yedinci maddesini çok tehlikeli bulmuş ve işgallerin başlayacağını öngörmüştü. Bu öngörü ile vakit kaybetmeden Sadrazam Ahmet İzzet Paşa'yı uyarmış, tedbir alınmazsa İngilizlerin ihtiraslarının önüne geçmenin imkânsız olacağını söylemişti.
İzzet Paşa ise İngilizlerin askerlerini beslemek için İskenderun Limanı'na çıkmak istediklerini ve buna insani açıdan bakıp izin verilmesini istemişti. Fakat Mustafa Kemal, İzzet Paşa ile aynı fikirde değildi. Askerlerine verdiği gizli emirde, İskenderun'a her ne bahane ve her ne sebep ile olursa olsun çıkacak İngilizlere ateş açılmasını emretmişti.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ