Yalnızlık içindeyiz
Geçen yıl bu aydaydı. Meknlarımızın yıkıldığı, gönüllerimizin burkulduğu acı dolu günlerin başladığı, çoğumuzun bir daha hatırlamak istemediği zamanlar. Birçoğumuzun ( ben de dhil) birçok yakınımızı kaybetmenin derin sarsıntısını yaşadık. Kaybettiklerimizin meknları cennet olsun. Bir daha gelmesin o günler…
Mekn, yani 'insanı çevreden belli bir ölçüde ayıran ve içinde eylemlerini sürdürmesine elverişli olan boşluk' kütlelerin özünü oluşturan, maddi cevher denilen şeydir. Gerek doğal afetler ve gerekse yerkürede hükümranlık kuranlar tarafından mekn zenginlikleri çoğu kez tahrip oldu, gönül meknlarımızla birlikte. Maddi cevher sayacağımız meknı onarmak, yeniden inşa etmek bazen elimizde olmayabilir. Ancak ondan çok daha zengin ve alanı çok daha geniş olan gönül meknımızı yenilemek, onarmak, yeniden hayata sunmak bizlerin elinde olsa gerek.
Hepimiz tekiz, yeryüzünde yaşayan milyarlarca insandan sadece birisiyiz. Çevremizde başkaları var. Ancak kimse kendi hayatımızı bizim için yaşayamaz, bizim yerimize hiç kimse ölemez. Yaşamak ve ölmek herkesi tek başına ilgilendiriyor. Ürkütücü bir yalnızlık içindeyiz.
İnsan en çok, kızıp öfkelendiğinde ve/veya şiddetle arzuladığında doğal olur. Çünkü insan ancak kendini (akıl yoluyla) kontrol edemeyecek durumda iken yani duygularının tesirinde olduğu zamanlarda, 'öz'ünü yakalar. Aşkın halde. Gönül ile irtibata geçildiğinde. Yine eskiler İnsana lem-i Sagîr (küçük lem) derlermiş. Peki, neden; Çünkü yaratılmışların hepsinden kendisinde bir parça bulunduğu için. İnsan dışında bulunan her şeyi kendinde topladığından, mahlûkların (yaratılan varlıkların) en kıymetlisi olduğu gibi, kalb (Gönül) de lem-i sagîrde bulunan her şeyi kendinde topladığı için çok kıymetlidir. Bu bağlamda gönül aslında kinata denktir. Mevlana'nın dediği gibi:
'Gönlü gereği gibi anlamak için bir zaman, gönül mahallesine girdim, orada kaldım. Böylece gönlün hlinden bir iz, bir nişan aramaya koyuldum. Bakayım gönlümün halleri nedir? Nasıldır? Diye düşündüm. Gördüm ki, yalnız ben değil, bütün düny ondan şikyetçi, onun yüzünden feryda düşmüş. Her ovada, her şehirde rastladığım bilginlerden, akıllı kişilerden gönüle dir ne düşündüklerini, ne destanlar söylediklerini sordum. Hepsi de gönlün elinden yakındı, yaka silkti, hepsi de feryda geldi. Bu hal bana dokundu. Gönül konusu üzerinde bir şüpheye zanna düştüm. Sonunda, bu konu üzerinde, aklın bir işe yaramadığını anladım da aklımı bıraktım. Gönüle doğru sefere çıktım, yola düştüm' der. Gönlü en çok konuşturanın, düsturu ile gerçek mekna ulaşmamızın yolunun, yaratıcının da ilk öğüdünün 'Oku' olduğunu hatırlatarak, Gönlümüzün meknına doğru bir yola çıktım bende sizlerle. Okuyarak, düşünerek; ancak ulaşabileceğimizi düşünüyorum bu mekna. Özümüzü yakalamanın tek yolunun da…
Kendimizle barışıp, kendimizi keşfetmenin meknına ulaşmak için sizlerle birlikte her hafta kitap takibi yaparak, inceleyerek burada birlikte olacağız, yani gönül meknında. Saygılarımla. vanhaber, van, haber, van haber vedat yazıcı, yalnızlık, gönül, ulaşım, öz
Mekn, yani 'insanı çevreden belli bir ölçüde ayıran ve içinde eylemlerini sürdürmesine elverişli olan boşluk' kütlelerin özünü oluşturan, maddi cevher denilen şeydir. Gerek doğal afetler ve gerekse yerkürede hükümranlık kuranlar tarafından mekn zenginlikleri çoğu kez tahrip oldu, gönül meknlarımızla birlikte. Maddi cevher sayacağımız meknı onarmak, yeniden inşa etmek bazen elimizde olmayabilir. Ancak ondan çok daha zengin ve alanı çok daha geniş olan gönül meknımızı yenilemek, onarmak, yeniden hayata sunmak bizlerin elinde olsa gerek.
Hepimiz tekiz, yeryüzünde yaşayan milyarlarca insandan sadece birisiyiz. Çevremizde başkaları var. Ancak kimse kendi hayatımızı bizim için yaşayamaz, bizim yerimize hiç kimse ölemez. Yaşamak ve ölmek herkesi tek başına ilgilendiriyor. Ürkütücü bir yalnızlık içindeyiz.
İnsan en çok, kızıp öfkelendiğinde ve/veya şiddetle arzuladığında doğal olur. Çünkü insan ancak kendini (akıl yoluyla) kontrol edemeyecek durumda iken yani duygularının tesirinde olduğu zamanlarda, 'öz'ünü yakalar. Aşkın halde. Gönül ile irtibata geçildiğinde. Yine eskiler İnsana lem-i Sagîr (küçük lem) derlermiş. Peki, neden; Çünkü yaratılmışların hepsinden kendisinde bir parça bulunduğu için. İnsan dışında bulunan her şeyi kendinde topladığından, mahlûkların (yaratılan varlıkların) en kıymetlisi olduğu gibi, kalb (Gönül) de lem-i sagîrde bulunan her şeyi kendinde topladığı için çok kıymetlidir. Bu bağlamda gönül aslında kinata denktir. Mevlana'nın dediği gibi:
'Gönlü gereği gibi anlamak için bir zaman, gönül mahallesine girdim, orada kaldım. Böylece gönlün hlinden bir iz, bir nişan aramaya koyuldum. Bakayım gönlümün halleri nedir? Nasıldır? Diye düşündüm. Gördüm ki, yalnız ben değil, bütün düny ondan şikyetçi, onun yüzünden feryda düşmüş. Her ovada, her şehirde rastladığım bilginlerden, akıllı kişilerden gönüle dir ne düşündüklerini, ne destanlar söylediklerini sordum. Hepsi de gönlün elinden yakındı, yaka silkti, hepsi de feryda geldi. Bu hal bana dokundu. Gönül konusu üzerinde bir şüpheye zanna düştüm. Sonunda, bu konu üzerinde, aklın bir işe yaramadığını anladım da aklımı bıraktım. Gönüle doğru sefere çıktım, yola düştüm' der. Gönlü en çok konuşturanın, düsturu ile gerçek mekna ulaşmamızın yolunun, yaratıcının da ilk öğüdünün 'Oku' olduğunu hatırlatarak, Gönlümüzün meknına doğru bir yola çıktım bende sizlerle. Okuyarak, düşünerek; ancak ulaşabileceğimizi düşünüyorum bu mekna. Özümüzü yakalamanın tek yolunun da…
Kendimizle barışıp, kendimizi keşfetmenin meknına ulaşmak için sizlerle birlikte her hafta kitap takibi yaparak, inceleyerek burada birlikte olacağız, yani gönül meknında. Saygılarımla. vanhaber, van, haber, van haber vedat yazıcı, yalnızlık, gönül, ulaşım, öz