Yeşilçam'ın çocuklarıyız

Televizyonun hayatımıza ilk girdiği günleri hatırlıyor musunuz?
TRT, tek kanal ve siyah beyaz.
Reklamından, çizgi filmine, sinemasına bize ne sunarlarsa her birini hiç kaçırmadan izlediğimiz. Tabi öğretici olmasının yanı sıra, etkileyici şeyleri de o zamanlar hayatımıza televizyon sokmuştu.
En çok sevilen ve izlenen ise Türk filmleriydi.
Yeşilçam'da çevrilen bu filmlerle hayatımız değişti.
Hülya'lar, Türkan'lar, Filiz'ler, Emrah'ların annesi, ablası, kız çocuğu olanlara örnek oldu. Aileler filmleri izledikçe, kız çocuklarına baskı yapmaya başladı.
Ya kızımın başına kötü bir şey gelirse endişesi sardı.
Televizyon çıktı kız çocukları riske girdi.
Filmlerde kız ve erkek öpüşüyor, kız kötü yola düşüyordu.
Her ilişkiye giren kadın hayat kadını oluveriyordu.
Öpüşen kız ya evlenmezse, adı çıkarsa eyvah bitti o artık.
Aileleri saran bu korku nedeniyle kız çocukları erkende evlendirilmeye başladı.
'Kızımın başına bir şey gelmesin'…
Kız çocuğunun okuma, çalışması, ayaklarının üzerinde durma şansı Yeşilçam filmleriyle başlamadan son buldu. Her kız bu düşüncelerden etkilenerek beyaz atlı prensini beklemeye başladı. Biri çıkıp gelecek, bu hayatta onu koruyacak, ona bakacaktı. Erkek koruması altına alacak, para kazanıp karısına bakacaktı. Daha benliğini bulmadan, kendini tanımadan, ne istediğini bile bilmeden, diğer adıyla gözü açılmadan evlilik kız çocuklarına işlenmeliydi.
Ya evde kalırsam korkusu da vardı.
20 yaşına gelen kız halen evlenmemişse acınarak bakılırdı.
Acaba ne kusuru varda evde kalmış denilirdi.
Yeşilçam'ın yerine yerli yabancı diziler, filimler aldı şimdi.
Ama halen bu bilinçte olan kız çocuklarımız ve ailelerimiz yok değil.
Bir nevi kız olmak gönüllü kul, köle olmak gibi bir şey.
Bir hayvan gibi satılanlarda cabası.
Etinden, sütünden, kürkünden faydalanılan bir hayvan misali.
Etine, gücüne, kilosuna göre alanlar bile var.
Sattım diye el sıkışanlar.
Başlık parası için pazarlık edenler.
Hatırı, gönülü sayılır kişileri araya koymalar.
Pazarlık kızışsın diye birkaç kişiye birden haber verip, açık artırmaya çıkaranlar.
Hiçbir zaman kadının ne istediği, nasıl bir hayat hayal ettiğini, kiminle yuva kurmak istediği sorulmadı. Bu şekilde evlendirilen kadınlar, eşi ve eşinin ailesi tarafından hor görüldü. Şiddete maruz kaldı. Çocuk fabrikası gibi davranıldı. Kadın yıllarca bir birey olduğunu ispatlamak için uğraştı. Anne oldu, hizmetçi oldu, aşçı oldu, işçi oldu, kocasının kadını oldu. O kadar güçlüydü ki bunların yanında ekmeğini de kazanmayı başardı. Yeşilçam'ın inadına namusuyla, helaliyle, ananlığıyla, inancıyla her zorluğu aştı. Bu günlere geldi.
Şimdi kadın demek anne demek. Başarılı iş kadını demek. Sabırlı çalışkan demek. Zor oldu ama başardı. Başarmaya da devam edecek. Çünkü azmin önünde hiçbir güç duramaz.
Sevgiyle ilerleyin…

vanhaber,haberlervan,bedia barak,köşe yazıları

Bakmadan Geçme