Yürü be Türkiyem seni kim tutar…

Kokuşmuş ve miladını doldurmuş sistemle yürümenin imkanı kalmamıştı. Menderes ve Özal haricindeki yöneticiler için uygun bir sistemdi, parlamenter sistem.

Kokuşmuş ve miladını doldurmuş sistemle yürümenin imkanı kalmamıştı. Menderes ve Özal haricindeki yöneticiler için uygun bir sistemdi, parlamenter sistem. Çünkü onların ülkeyi geliştirme gibi bir dertleri yoktu. Başbakan olayım, Bakan olayım yeterliydi onlar için. Oldular da. Bankaları batırdılar. Ülkeyi iflasın eşiğine getirdiler… Hatırlayın yıllarca başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yapmış Sayın Demirel ne diyordu. "Bu ülke 70 cente muhtaçtır".

Erdoğan böyle bitik ve enkaz bir ülkeyi devralmıştı. Ekonomik anlamda Dünya Bankasının denetimi altına girmiştik. Onların bilgisi dışında adım bile atamıyorduk. Gırtlağımıza kadar borç batağı içine gömülmüştük. Eczaneler memur ve emeklilerin, Devlet ödeme yapamıyor gerekçesiyle ilaçlarını vermiyordu. Hastahaneler rezil bir durumdaydı. Sırada bekleyenlerden ölenler bile oluyordu. Sosyal Sigortalar Kurumu iflas etmişti. Emekli maaşlarını ödeyememe riskiyle karşı karşıyaydı.

Erdoğan yönetimi, Dünya Bankasına olan tüm boçları ödedi. İflas etmiş Devletimizi iflastan kurtardı. Seksen yılda yapılamayan hizmetler on yıl gibi bir zaman içinde yapıldı. Savunma sanayiinde devrim niteliğinde gelişmeler oldu. Hantal Ordumuz üretilen yerli silahlarla donatıldı. Askeri eğitim en üst seviyede gerçekleştirildi. Şükürler olsun ki Ordumuz Dünyanın en güçlü orduları seviyesine ulaştırıldı. Sağlık sektöründe Dünyanın en gelişmiş ülkeleri seviyesine getirildik. İnşaat sektöründe TOKİ vasıtası ile konut sorununu tamamen çözdük. Teknolojik anlamda seksen yılda ulaşamadığımız seviyelere on yılda ulaştık. Tüm ülke sathında bölünmüş yollar yaptık. Kıtaları biri birine bağladık. Yapılabilecek ne varsa yapıldı. Merkez Bankamızın kasaları milyar dolarlarla dolduruldu.

Nereden, ne durumda, nereye, nasıl geldiğimizi hafızalarımızda canlandırabilirsek, gelecekte daha iyi şeyler yaparız. Ancak Devletimiz tek merkezden yönetilemiyor. Bir çok merkezler söz ve karar sahibidir. Yapılacak her işin karşısına bir engel çıkarılmaktadır. Yani ülkenin önü kapatılmıştır. Bir başka deyimle yürütmenin ayaklarına pranga vurulmuştur. Yürütmenin önünde bir çok engeller vardır. Bu engellerin aşılması için yeni Anayasa mutlaka milli irade tarafından EVET oyları ile onaylanmalıdır. Ülke tek merkezden yönetilmelidir. Bu yönetim biçimine diktatörlük diyenler bu terimi bilinçli olarak kullanmaktadırlar. Siyasi geleceklerini tehlike içinde gören bu güruh, algı operasyonları ile vatandaşlarımızın kafalarını karıştırarak, siyasi rant elde etmeye çalışmaktadırlar.

AK Parti'nin büyüksayısal çoğunlukla hükümet olduğu dönemi hatırlayalım. Başbakan ve Cumhurbaşkanının eşleri türbanlı olduklarından askeri protokol uygulanmıyordu. Karşılama ve uğurlama törenlerine Ordu mensupları katılmıyordu. "Orduevlerine giremezler" kaydı konuluyordu. "Cumhuriyet elden gidiyor. Şeriat geliyor. Bu tehlike mutlak önlenmelidir" diyerek orduyu göreve davet ediyorlardı. Cumhuriyet mitingleri düzenleyerek hükümeti Cumhuriyet düşmanı ilan ediyorlardı. Bu gün yapılan algı operasyonları dün yapılanların aynısı değil midir? Bu kokuşmuş sistemden onlarda çok hoşnut değiller. Ancak Milli iradenin tek büyük güç olduğunu kabullenmeleri durumunda siyasi hayatlarının son bulması telaşı onlara her türlü yalan, yanlış söylemi yaptırmaktadır.

Oysa bilmiyorlar ki, MİLLİ İRADE TEK GÜÇTÜR.

Ne derse o olur…

O nedenle, biz de diyoruz ki;

Yürütmenin önündeki engelleri aşmak için EVET.

Çok başlı yönetimi ortadan kaldırmak için EVET.

Tek merkezden yönetilmek için EVET.

Büyük Türkiye için EVET. Güçlü bir Devlet için EVET. İstikrar için EVET.

Kokuşmuş parlamenter sistemi tarihe gömmek için EVET.

Terörün kökünü kurutmak için EVET.

Bağımsız Türkiye için EVET.

Saygılarımla…

Bakmadan Geçme