Zaho'da patlatılan bomba ve hortlatılan İran düşmanlığı
Mehmet Bedri Gültekin yazdı...
'Tahran'da gerçekleştirilen Astana zirvesinin en önemli sonucu nedir' diye sorulacak olursa verilecek cevap iki cümlede özetlenebilir:
1.Üç ülkenin; bölücü terör destekçisi ABD'nin Suriye'den derhal çıkması konusunda yaptıkları çağrı.
2.Gene üç ülkenin, Astana toplantılarının devam etmesi konusuna yaptıkları vurgu.
Astana zirvesi, toplanmaya başladığı 2017 yılından bu yana bölgedeki gelişmelere damgasını vurdu. 200 yıldan bu yana ilk defa bir bölgesel sorun, Batılı emperyalist devletlerin dahli olmadan bölge ülkelerinin ortak inisiyatifiyle çözüm yoluna girdi. İki yılık bir kesintinin ardından üç ülkenin yeniden bir araya gelmesi ve en kısa zamanda Moskova'da yeniden buluşmayı kararlaştırmalarıyla, sadece bölgede değil, dünya siyasetinde de yeni bir 'kutbun' şekillenmekte olduğu yolunda yapılan yorumların çok da yanlış olmadığını söyleyebiliriz.
Böylesine önemli bir toplantının ve alınan kararların; yakın zamana kadar Batı Asya'da istediği gibi at oynatmış olan ABD emperyalizmini ve onunla kader birliği yapmış olanları rahatsız etmemesi düşünülemezdi. İşte Tahran zirvesinin hemen sonrasında Zaho'da patlayan bombayı, Irak'ın neredeyse bütün şehirlerinde düğmesine basılmışçasına Türkiye aleyhine yapılan gösterileri, HDP - Diyarbakır Barosu gibi malum çevrenin ne olduğunu anlama zahmetine girmeden Türkiye'yi hedef alan açıklamaları ve aynı zamanda Türkiye'de iktidar yanlısı basında İran aleyhine yeniden hortlatılan propagandayı; Tahran zirvesinde alınan bu kararlar ile birlikte düşünmek gerekiyor.
Zaho'da bir havan topunun patlaması sonucu 8 sivilin hayatını kaybetmesi üzerine Türkiye'nin yaptığı açıklama sorumlu ve ciddi bir yaklaşımın nasıl olduğunu gösterdi.
Türkiye, Irak'a özetle, 'saldırıyı ben yapmadım, kimin yaptığını ise bir ortak komisyon kuralım ve birlikte araştırarak ortaya çıkaralım' dedi.
Buna karşılık Irak Hükümeti'nin saldırının hemen ardından Türkiye'yi sorumlu tutan açıklamalar yapması gayrı ciddidir.
Türkiye'nin, Tahran'da ABD'yi hedef alarak Rusya ve İran'la yeni bir anlaşmaya varmasının hemen ardından böyle bir saldırıyı gerçekleştirmesi mantıklı değil ama Tahran'da atılan adımı provoke etmek isteyenlerin böyle olayı gerçekleştirmeleri son derece mantıklı.
Nitekim, Bağdat ve diğer Arap şehirlerinde Türkiye karşıtı gösterileri gerçekleştiren Mukteda el Sadr grubunun İran'a mesafeliolması ve Sadr'ın 'ABD ile birlikte hareket edecek Irak'ın önünde önemli fırsatlar olacağı' şeklindeki açıklaması, Bağdat ve Kerbela başta olmak üzere birçok şehirde hemen Türkiye karşıtı gösterilerin bu grup tarafından aceleyle neden hemen sahneye konulduğunu açıklar.
İÇERDE ÇÖZÜLMESİ GEREKEN SORUN
İlginçtir, Zaho'da patlayan bomba ile birlikte özellikle iktidar yanlısı gazete ve televizyonlarda yoğun bir şekilde İran ve Şii tehlikesi üzerine yazılar yazılmaya, konuşmalar yapılmaya başladı.
İran düşmanlığı ve Şii yayılmacılığı tehlikesi üzerine görüş belirten televizyonların kimi kadrolu konuşmacıları aynı zamanda Esat yönetimine saldırmayı da ihmal etmiyorlar.
Zaho'da sivilleri hedef alan saldırı ile İran ve Esat'ı hedef alan saldırılar aynı merkezden kaynaklanmaktadır.
Tahran Zirvesi, Suriye sorununun çözümü ne yapılması gerektiğini net olarak ortaya koydu. ABD'nin Suriye topraklarını terk etmesi ve bölücülüğe olan desteğini sona erdirmesi sorunun çözümünün anahtarıdır. Sonuç bildirisi bunu söylüyor.
Öte yandan 'Suriye sorunu, bu ülkenin toprak bütünlüğü ve egemenlik hakkına saygı temelinde çözülmelidir' şeklindeki ifade soruna doğru bakışın bir başka ifadesidir.
İran'ı ve Esat yönetimini düşman ilan edenler Tahran zirvesinde benimsenen bu görüşleri kabul etmeyenlerdir.
Bu tavır ise ABD'nin tavrıdır.
Gazete manşetlerinden ve televizyon ekranlarından İran ve Suriye'nin meşru yönetimine saldıranların da böylece kimin hesabına hareket etmiş oldukları ortaya çıkıyor.
Astana sürecinin yeniden işlemeye başlaması ile birlikte Türkiye'nin kendi içinde halletmesi gereken en önemli sorun budur.