Zaman kardeşlik zamanıdır

Fatih Perihan'dan Kıssadan Hisseler...

İslam Müslümanlar arasında manevi bir kardeşlik tesis etmiştir. Bu kardeşlik ana-baba bir kardeşlikten daha kapsamlı tüm Müslümanları birbirlerine gönül bağıyla bağlayan bir kardeşliktir. Bu kardeşlik dünyanın neresinde, rengi, ırkı, cinsi ne olursa olsun birlik ve beraberlik içinde dipdiri bir İslam Kardeşliğidir.

İslam Kardeşliği sınır tanımaz. Sınırlar ötesinde, Filistin'de, Bangledeş'te, Myanmar'da, Mısır'da ve yüreklerin yandığı Suriye'dedir.

Sadece kendi hayatımızı önemsediğimiz bir hayat tarzımız olamaz. Sadece ibadetlerimizi yapmakla mükellefiyetlerimizi yerine getirmiş olmayacağız. İbadetlerimiz Rabbimize yaptığımız yolculuğumuzda bizim için bir aydınlıktır. Ancak kardeşlerimizin hak ve hukuklarını ihmal ve ihlal etmek bu yolculuğumuzu sekteye uğratacaktır. Her devirde muhtaç olduğumuz muhacir-ensar kardeşliğini bu çağda yeniden hatırlama ve hayata aktarma vaktinin geldiğini bilmemizi arzu ediyorum. Çünkü kamil bir müslüman olabilmenin yolu, dünya ve ahiret cennetini elde etmenin yolu Müslüman kardeşlerimizin haklarına riayet etmekledir.

Bizler Müslüman'ız. Bizler birbirimizin manevi kardeşleriyiz. Birbirimize karşı sorumluluklarımız var. Yapmamız gereken sorumluluklar olduğu gibi yapmamamız gereken sorumluluklarda var.

Peki nasıl bir kardeşlik!

Kendimiz için istediğimizi Müslüman Kardeşimiz için istememiz gereken bir kardeşlik.

Bizler Müslüman olarak bize ne yapılmasını arzu ediyorsak Müslüman kardeşimize de öyle davranmamız gerekir. Şahsımıza yapılmasını hoş karşılamadığımız bir şeyi başkasına yapmak hem insani değildir, hem de Efendimiz bundan bizleri nehyetmiştir. Bir hadislerinde Hz. Fahr-i Kainat (s.a.s) şöyle buyurmaktadır.

"Kim, cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulmayı isterse, ölümünü, Allah'a ve âhirete inanmış olarak karşılasın. Bir de başkalarına karşı, kendisine nasıl davranılmasından hoşlanıyorsa öyle davransın."[1]

Müslüman Müslüman'ın manevi kardeşidir. Bu kardeşlik Yüce yaratan tarafından tesis edilmiştir. Hepinizce malum olduğu üzere Hucurat süresinde şöyle buyrulmaktadır.

"Şüphesiz müminler birbiri ile kardeştirler; öyle ise dargın olan kardeşlerinizin arasını düzeltin; Allah'tan sakının, umulur ki merhamet olunursunuz."[2]

Sevgili Peygamberimiz Müslümanlar arasında bulunması gereken kardeşliği bize şöyle bildirmektedir.

"Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter."[3]

Müslüman'ın Müslüman'a yalan söylemediği, aleyhinde yalan yere şahitlik yapmadığı bir kardeşlik.

Günümüzde en çok ihlal ettiğimiz yasakların başında yalan gelmektedir. Akla gelen ilk çare yalana başvurmak gibi çok hatalı bir davranışımız var. Bu hususu ise hepimiz bilmekte ancak hayata aktaramamaktayız.

Kur'an-ı Kerimde şöyle buyrulmaktadır.

"Onlar yalan yere şahadet etmezler; faydasız bir şeye rastladıkları zaman yüz çevirip vakarla geçerler."[4]

Sevgili Peygamberimiz ise doğru söylemenin ne kadar değerli olduğunu yalanın ise kişiye nasıl sıkıntılar getireceğini şöyle bildirmektedir.

"Şüphesiz ki sözde ve işte doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık yoldan çıkmaya (fucûr) sürükler. Fucûr da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır".[5]

Bazen konuştuklarımızın nereye gittiğini bilmeyiz. Bazen konuşmak için konuşuruz. Hiçbir hikmet aramayız. Oysaki bu davranış doğru bir davranış değildir. Müslüman yapmış olduğu her işi en güzel şekilde yapmalıdır. Yoksa önemsemediğimiz bir söz neticesinde başımıza birçok sıkıntı gelebilir. Yunus Emre bu hususu şöyle şiirleştirmiştir.

Sözü bilen kişinin, yüzünü ak ede bir söz.

Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz.

Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı,

Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz.

Kişi bile söz demini, Demeye sözün kemini,

Bu cihan cehennemini, Sekiz cennet ede bir söz.

Yunus şimdi söz yatından, söyle sözü gayetinden,

Pek sakın o sah katından, Seni ırak ede bir söz.

Sevgili Peygamberimiz ise bir hadislerinde önemsiz saydığımız sözlerin bizlere neler kazandırıp neler kaybettirdiğini şöyle bildirmektedir.

"Kul, Allah'ın hoşnut olduğu bir sözü önemsemeksizin söyleyiverir de Allah onun derecesini yüceltir. Yine bir kul Allah'ın gazabını gerektiren bir sözü hiç önemsemeksizin söyleyiverir de Allah onu bu sözü sebebiyle cehennemin dibine atar."[6]

Müslüman'ın Müslüman'a kötü söz söylemediği, gıybetini yapmadığı bir kardeşlik.

Öncelikle bir ayet ile bu hususu ifade etmeye çalışalım. Yüce Rabbimiz Nur süresinde müminler arasında hayâsızlığın yayılmasını arzu edenlerin ahirette sıkıntı bir durumla karşılaşacağını şöyle bildirmektedir.

"Müminler arasından hayâsızlığın yayılmasını arzu edenlere, işte onlara, dünya ve ahirette can yakıcı azap vardır. Allah bilir, siz ise bilmezsiniz."[7]

Toplumumuzda vazgeçilemeyen yanlışlıklar arasında gıybet etmek, kötü, küfürlü, şerli, gönül kıran söz söylemekte üzülerek görmekteyiz ki mevcuttur. Oysaki Müslüman'a, gıybet etmek, kardeşine kötü sözler söylemekte yasak kapsamına alınmıştır.

Bakmadan Geçme