ZEHİR GİBİSİN!
Bahri Yıldızbaş yazdı...
“ Bir gün öğretmenler odasında sınav kağıtlarını okuyordum. Bir yandan da, kız öğrencilerin yanlış olan cevaplarını silip, sınıfı geçecek notu alacak şekilde düzeltiyordum. “
Öğretmenler odasına giren bir beyin, bu durum dikkatini çekmiş.
Neden kız öğrencilerin sınav kâğıtlarını değiştirdiğimi sorduğunda, cevabım şu oldu:
“Bu kızlar eğer sınıfta kalacak olurlarsa, babaları okuldan alıp 12-13 yaşlarında evlendirecek. Sınıflarını geçerlerse, evlilik yaşları en az 15-16 olacak. Hem en tembel öğrenci bile, derste mutlaka bir şeyler öğrenir.”
Yarım saat kadar sonra okul müdürümüz beni yanına çağırdı.
Öğretmenler odasında ne yaptığımı sordu.
Sınav kâğıtlarını okuduğumu söyleyince müdür:
“Peki bir bey gelmiş yanına, ona ne söyledin ?” diye sordu.
Öğretmen okulundan yeni mezun olmuştum. İdealist bir yapıya sahiptim. Gençliğin verdiği güçle, kızgın bir şekilde
“Size, beni mi şikayet etti o bey?” deyince, müdür bey; O beyin müfettiş olduğunu, yanına gelip kendisine:
“Müdür bey, benim sizi teftiş etmeme gerek yok. Sizin zehir gibi, gencecik öğretmenleriniz var. Kendisine teşekkürlerimi iletin...”
Bir köy öğretmeninin anısı... Alıntı. ——••••——
Dünden bugüne: yönetenlerimiz, öğretmenlerimiz ve müdürlerimiz, kızlarımıza pozitif ayrımcılık yapmış olsaydık, inanıyorum Kİ; yıllardır kadınlarımız ürerinde oynanan ahlaksızca pazarlıklar, davranışlar, şiddet, taciz ve pazarlamalar bitmiş olacaktı.
Yine inanıyorum Kİ; Türkiye asla ve asla ucube bir Ortadoğu ülkesi olarak anılmayacak ve “Muasır medeniyetler seviyesinin” çok üstüne çıkmış olacaktı. Adalet, hak, hukuk, barış, özgürlük, refah payı, saygı ve sevgi konularında dünya lideri olacaktık. Çünkü bizim kadınlarımız, değerleri ve evlatlarının yarınları İçin, ülkelerinin bir kuruşunu canları pahasına korur, fedakarlık yapar ve bütçeyi çok iyi yönetirlerdi.
Ayrıca kız veya erkek, İlköğretim ve Ortaöğretimde (lisede) 12 yıl eğitime katılan hiç bir öğrencimizi, sınıfta bırakma lüksümüz yoktur ve olmamalıdır. “ Hiç bir sokak, ev ve ortam, en vasat okuldan bile güzel değildir.” Gençler öğrenemeyerek veya davranış problemi göstererek okuldan uzaklaştırılıyorlarsa, bunun hatalısı (suçlu demiyorum, çocuklar ve gençler hata yaparlar, suçu büyüyünce işlerler) onlar DEĞİL, suçlusu sistem ve sistemi oluşturan temel taşları biz öğretmenleriz.
Yapılandırma, kubaş (ortak, karındaş, kardeş) öğrenme, eğitimde fırsat eşitliği, beslenme, aile eğitimi, beyin temelli öğrenmenin ve öğrenme stillerinin eğitimini önce öğretmenlere benimsetir ve eğitimlerini verirsek, yönlendirme ile tüm çocuklarımız ve gençlerimiz yeteneklerine göre öğrenmiş öğrenen bireyler olarak, saygılı, barışçıl ve sevgi toplumunu benimsemiş olurlar. Öğrenemeyen veya davranış bozukluğu gösteren öğrencileri okuldan atmak yerine, arkadaşlarından ayırmadan okul ortamında tutabilsek, gönlümüze alsak, önemsendiklerini fark ettikleri anda, saygısızlık yapmaz, küsmez ve yeteneklerini keşfederler. Okuldaki genç erkek, erken evlilik ve erkek egemenliği yerine, insan olmayı ve kardeşliği benimseyeceğinden, kızlarımız ASLA; “Çocuk büyüten, çocuk anneler olmazlar!”
Çünkü, kadınlarımız okumuş anneler olunca, daha yüksek okullarda okumuş evlatlar yetiştirecek.
“Zehir gibi çocuktu ve zehir gibi kadındı.” atasözü gerçek olacak. Toplumsal farkındalık ile kadınlar üzerindeki oyunlar azalacak, ergenlerin evlendirilmesinden ve çocuk yaştaki kızlarla evlenilmesinden utanılacaktır. Zaten eğitilen kadın, erken evliliği ve kendisinden yaşlı biriyle evlenmeyi kabul etmeyecektir!.. Yaşasın insan olmayı, insanca yaşamayı ve cinsiyet ayırımı yapmadan insana saygı duymayı becerebilenlere.