Ziyan

Her sabah doğan gün, yeryüzünü bir baştan bir başa dolaşıp gündüze nokta koyduktan sonra geceye dönüştüğünde ve saatler bir gün hesabına tükendiğinde ömürlerimizin önemli bir parçası kopup hiçliğe yuvarlanıyor.

Her sabah doğan gün, yeryüzünü bir baştan bir başa dolaşıp gündüze nokta koyduktan sonra geceye dönüştüğünde ve saatler bir gün hesabına tükendiğinde ömürlerimizin önemli bir parçası kopup hiçliğe yuvarlanıyor.

Bir gün küçük veya zerre kadar düşünülse bile geçen günlerin toplamı, hayatın insanla ilgili bütünlüğüne hiç de azımsanmayacak çentikler açmaz mı?

Bir düşünün…

O kadar az ki ağız dolusu gülmelerimiz…

O kadar nadir ki içten sevmelerimiz…

Ve o kadar özlenen ki mutluluklarımız…

Bir dahası yok günlerde gözden kaçan ne biliyor musunuz? Günü yaşayamamaktır!

Hep ertelediklerimizi ve yarın bulabilir miyiz sorusunu soramayan aklımızı frenleyen ise ne yazık ki söz geçirmekten çekindiğimiz duygularımızdır.

Bugün olmasa yarın… Yarın olmasa öbürü gün diye savsaklamalarımızdır ömürlerimizin toplamı.

O içinde ukdelerimizin yer ettiği keşkeler aslında yaşayamadıklarımızın acı birer çığlığı değil midir?

Biz miyiz yaşama kelepçe vuran?

Doğanın yasaları mı?

Yoksa metelik etmez siyasi kimliklerin hayatlarımıza koydukları şunu yapabilir, bunu yapamaz restleri mi?

Hangi gerçektir söyler misiniz hayatlarımıza ipotek koyan?

Her canlı yaşar ve ölür!

Her canlının ömür saati vardır.

Kimi farkına bile varmaz yelkovanın akrebi kovalayan hızına.

Önünde engelleri olmayan bir ark içinde akıp giden su gibidir zaman.

Yaşadıklarımız kazancımız, yaşayamadıklarımızsa ziyanımızdır.

Bakmadan Geçme