Babasının, amcalarının 1915'te canlarını kurtarmak üzere Van’dan göç ettiği Kerkük'te dünyaya geldi.
Gençlik çağında ailesiyle birlikte sevdalı oldukları ata baba toprağı memleketleri Van'a geri döndü.
Muhacir ailenin güzel kızıydı. 1915'te Siirt'te Jandarma Çavuşu iken şehit olan ve sonrasında annesini kaybeden amcasının yetim ve öksüz kalan oğlu Mecit ile babasının arzusu üzerine evlendi. Genc kız iken Hıdırnebi kavutunu çöçe yapıp dama attığımda kuşların götürmediğini söylerdi..Tepebaşı Mahallesinde 4'ü erkek 3'ü kız 7 çocuk dünyaya getirdi.
Kerpiçten evinin tahta tabanlı, küpeli, karanfil, sardunya çiçekleri ve semaverin süslediği iki tam bir yarım kerpiçten örülen dikdörtgen pencereli odanın tavanındaki döşemelerden sallanan kare beşikte ve dizlerinde çocuklarını sallayarak sevgiyle büyüttü.
Saçları gibi yüzü de gönlü de akça pakçaydı. Bir yanı yıkıktı. Sevinçlerinde ve mutluluklarında dahi hüznün rengi, kokusu vardı. Yokluğu da bilirdi, tokluğu da Fedakârdı, cesurdu, sözü özü birdi.
Ailesinin, mahallenin akıldanesi, barış elçisiydi. Kavgaları sona erdirmek, kem sözleri dindirmek, yemeklere lezzet eklemek, yanlışları gidermek hep ona düşerdi.