Babamın görevi dolayısıyla Çatak’a tayinimiz çıktığında ben daha dünyada yokmuşum. Tayin emrinden birkaç gün sonra Van’da Büyükbabamın Bahçıvan Mahallesi’ndeki evinde dünyaya gözümü açmıştım. Henüz 20 günlük kundakta bebekken ilk gittiğim yerleşim yerlerinden biri ve annemin anılarında önemli yer tutan küçücük şirin bir ilçedir Çatak. Çatak’ın cevizini, balını ve alabalığını annemin tuttuğu günlüklerden okumuştum. İki buçuk yıl kaldığımız bu şirin ilçeyi günlükten okuduğum kadarıyla tanıyordum. Ama hafızamda hep iyi bir yer etmiştir 60’lı yılların masalsı şirin ilçesi Çatak.
Çatak’ı annem günlüğüne ilk bu cümlelerle not etmişti.
“ İlkbaharın en güzel ayı Nisan bitmek üzereydi, bebeğimiz henüz 20 günlük. Çatak’ta bizim için tahsis edilen lojmana yerleştik. Yeni geldiğimizi duyan Çataklılar hoş geldiniz ziyaretine geliyorlardı. Bebeğimizin yeni doğduğunu öğrenince de bakraçlarla yoğurt, peteklerinden süzülmemiş bal, süt, torbalarla ceviz, canlı tavuk –horoz, getiriyorlardı. O kadar çok tavuk olmuştu ki lojmanın arkasına kümes yapmak zorunda kalmıştık. Kızlarıma her gün folluktan günlük taptaze yumurtalar alıyor pişirip yediriyordum. Çok cömert bir halkı vardı Çatak’ın. Yavrum adının anlamı gibi bereketliydi.” diye not etmişti günlüğüne.
Babam ve çalışma arkadaşlarının atlarla gittikleri keşiften yaban ördekleri, keklik ve tuttukları alabalıklarla elleri kolları dolu döndüklerini bu günlükten okumuştum. Annem günlüğünün bir bölümünde de Kanisipi Şelalesi’nden şöyle bahsediyordu.