Asıl tehlike
Dışarıdan içeriden birileri Türk ve Kürt gençlerinin ölümleri üzerinden nemalanıyor. Türkiyenin önünü kesmek isteyen, barış, kardeşlik ve huzurdan korkanlar yaşanan ölümlere el ovuşturuyor. Gencecik insanlarımızı kaynaklarımızı, birikimlerimizi kaybediyoruz. Bir yanımız sızlayarak kanıyor. Herkes akan kanın hemen durmasını istiyor. Farkındaysanız barış güvercini omzumuza konacağı sırada kasten ürkütülüyor.
Bölgede yaşanan çatışmalı süreç ne denli ağır, yakıcı olursa olsun sonuçta kazanan barış-kardeşlik olacak. Çünkü tarih bütün savaşların, çatışmaların, gerginliklerin sonunun barış ve uzlaşmayla sonuçlandığını yazar. Ülkemizde de sorunun çözümü er geç barışla noktalanacak. Kirli bütün oyunlar bozularak dağlara, ovalara bahar gelecek. Umutlar yeniden güçlenerek tazelenecek. Buna kalben inanıyorum.
Ancak, kazananı olmayan çatışmalı ortamdan çok daha tehlikeli sayılabilecek toplumsal bir sorunla karşı karşıyayız.Sorumsuz, sorunlu işsiz gençler arasında şiddet özentisi, kötü alışkanlıklar hızla yaygınlaşıyor. Kültür, nezaket, saygı, sevgi hoşgörü rafa kaldırıldı. Toplumu ayakta tutan, var eden temel değerler yıkılıyor. Toplumsal yozlaşma görmezden geliniyor.
Toplumsal yapı yıkıcı ölçüde ağır hasar görüyor. Genç kuşakların heyecanı, umutları en masum tepkileri istismar ediliyor. Sosyal yapıda çürüme baş göstermiş. Bir kuşak yitiriliyor. Kaygı yaratan bu ortamdan vicdan sahibi herkes şikayetçi.
Yorgun düşen, çatışmalı şehirlerde yaşanan asıl tehlike bu değil mi?
Abdal ile Aptal
Temel uğraş alanı Kur’an ilimleri olan, Yorumbilim'in (İlm-i Tefsir) yanı sıra Tarih, Dilbilim (İlm-i Belâğat), Düşüncebilim (İlm-i Mantık) ve Felsefe dersleri vermiş olan yazar Dücane Cündioğlu “ABDAL ile APTAL” başlıklı yazısında Abdal ile Aptal arasındaki farkı 54 başlıkta yorumluyor.
Cündioğlu’nun ilgi çekici çok okunarak paylaşılan ders niteliğindeki yazısı:
1. Dervişliğin şanındandır, abdal olan aptal olanı bağışlar.
2. Abdal, (hali) 'değişen' demektir, aptal 'değişmeyen'. O nedenle ilki evrilir, ikincisi devrilir.
3. Abdal anlamak, aptal anlaşılmak ister, oysa hakikatte ilkinin anlaşılma'ya, ikincisinin anlama'ya ihtiyacı vardır.
4. Abdal olan hazzın (güzelin) peşinden koşar, aptal olan yararın (çıkarın). Bu yüzden ilki hep acı çeker, ikincisi daima zarar eder.
5. Bazı abdallar 'aptal', bazı aptallar 'abdal' görünür. Abdal görünmek kolay, olmak zordur.
6. İyiler 'aptal' görünür, aptallar 'masum'. Abdallara gelince, onlar görünmez.
7. Abdal anlar ve susar, aptal anlamaz ama yine konuşur.
8. Derin çelişkiler karşısında, abdal olan tarafsız kalır, aptal olan kayıtsız. Kuşku irfan'ın alametidir çünkü.
9. Abdal dünyadan kurtulmaya, aptal dünyayı kurtarmaya çalışır. En sonunda abdal kendine kavuşur, aptal dünyaya.
10. Abdal yaptığı kötülükten, yapmadığı iyilikten pişman olur, aptal'sa yaptığı iyilikten, yapmadığı kötülükten.
11. Abdal düşteyken uyarılınca uyanır ve utanır, aptal ise ne uyanır, ne utanır, sayıklamaya devam eder.
12. Abdal tebessüm eder sevindiğinde, aptal sırıtır, bu yüzden, üzüldüklerinde ilki ağlar, ikincisi zırlar.
13. Abdal vasat değildir ama vasat'ta (itidal'de) durmayı bilir, aptal ise vasat'tır ama vasat'ta durmayı bilmez.
14. Abdal borçlu gibi sever, asla bedel ödemekten çekinmez, aptal ise alacaklı gibi sevdiği için en küçük anlaşmazlıkta hacze gelir.
15. Abdal durur ve düşünür, aptal düşünür ve durur. Ne ki düşünen hemen susar, ama duran susmak bilmez.
16. Abdal aşk ile mest, aptal mey ile hoş olur. Sonuçta ser-mest olan ebediyyen ayılmaz, ser-hoş olan zariflerden sayılmaz.
17. Abdal sevdiğini beğenmek, aptal ise beğendiğini sevmek ister. İlki önce içe, sonra dışa bakar, diğeri tam aksini yapar.
18. Abdallar genellikle kördür, yani gözleri dünyaya kapalıdır. Bu yüzden aptalların, yani gözü açıkların göremediklerini görürler.
19. Aptal yaptığından nadim olur, yere çöker, abdal tevbe eder, ayağa kalkar. (Aradaki farkı oluşturan, pişmanlık hissine eşlik eden bilinçtir.)
20. Aptal hep haklı olmayı marifet bilir, abdal hep haklı olmamayı.
21. Aptal bir oylama'nın sonucunun "oy birliği" ile alınmasına sevinir, abdal "oy çokluğu" ile.
22. Abdal abdal'ı bulunca susar, aptal aptal'ı bulunca aptal aptal konuşur.
23. Abdal aptal'ın yanına düşse de susar, ama aptal yine aptal aptal konuşmaya devam eder.
24. Güzel deyince aptal'ın aklına 'kadın' gelir, kadın deyince abdal'ın aklına 'güzel'.
25. Abdal sorularıyla tanınır, aptal cevaplarıyla.
26. Abdal uzak görür yakın söyler, aptal yakın görür uzak söyler. O yüzden ilkinin bikrine kanma, ikincisinin zikrine.
27. Abdal sözün hakikatinden etkilenir, aptal ise retoriğinden. Sen sen ol, ey talib, aptal olma!
28. Aptal'ın hâli bardağın içinde kaşık gibi durmak veya altında tabak gibi uzanmak, abdal'ınki ise çayın içinde şeker gibi erimek.
29. Aptal Batı'ya (Doğu'ya) ya hayranlık duyar, ya nefret eder, abdal ise ne hayranlık duyar, ne nefret eder, sadece anlamaya çalışır.
30. Abdal'a malum olur, aptal'a bir şey olmaz, başkaları bile değil, kendisi kendisine meçhuldür çünkü.
31. Günlük yaşamın seni işgal etmesini istemiyorsan ey talib, aptal gibi önemli olana değer vermek yerine, abdal gibi değerli olana önem ver!
32. Abdal mesud olmayı marifet bilir, aptal ise memnun olmayı.
33. Aptal için başarmak önceliklidir, abdal içinse denemek.
34. Abdal sık ama yumuşak bir şekilde yere düşen kar taneleri gibi sükûnetle konuşur, aptal ise hınçla yağan sert dolu taneleri gibi öfkeyle.
35. Aptal laf eder, abdal söz eder. Lafı bırak, söze kulak ver!
36. Tanrı var mı?
Teist: var (%100), Ateist: yok (%100),Agnostik: olabilir (%50), Aptal yanıtları, abdal soruyu anlamsız bulur.
37. Abdal bir fikrin tarafı olur, aptalsa taraftarı. Bu nedenle ilki savunur, ikincisi savrulur.
38. Aptal'a deki derler, abdal'a peki. Hiçbir güç mutlak değildir çünkü.
39. Abdal meşgul eder, aptal işgal eder. O nedenle ilkine koltuğu, ikincisine kapıyı göster!
40. Aptal çok kişiye az, abdal az kişiye çok değer verir, çünkü ilki ne verdiğini bilmez, ikincisi bilir.
41. Aptal çoğu bulamadığı için üzülür, abdal azı bulduğu için sevinir. İlkinin nedeni 'hırs', ikincinin nedeni 'kanaat'.
42. Abdal'ın biz'i yoktur, aptal'ın ben'i. Hal böyleyken ilki 'ben' demekten utanır, ikincisi 'ben ben' diye paralanır.
43. Abdal düşünür uyuyamaz, aptal uyur düşünemez.
44.Vazgeçmek için pes etmek gerekmez. Aptal yılınca pes eder, abdal yılmayacağını bildiği için vazgeçer.
45. Abdal nedene bakar, aptal sonuca. Bu yüzden ilki ayılır, ikincisi bayılır.
46. Aptal abdal'a aptal gibi davranır, abdal aptal'a abdal gibi.
47. Aptal zamanın 'ne' olduğunu bilmez ama vaktin 'kaç' olduğunu bilir, abdal ise zamanın 'ne' olduğunu bilir ama vaktin 'kaç' olduğunu bilmez.
48. Abdal'ın yazgısıdır, sigarayı içen aptal olur ve fakat öksürmek ona düşer.
49. Aptal kendini bilmez başkasını bilir, abdal başkalarını bilmez kendini bilir. Cehalet gafletten yeğdir çünkü.
50. Sultanlardan uzak dur ey talib, abdal uzak durur, aptal duramaz, bu nedenle kullanılan ilki değil, hep ikincisi olur.
51. Maksadı ifade etmenin yolu üçtür: hakikat, mecaz, kinaye. Aptal hemen hakikatin üstüne atlar, abdal ise mecaz ve kinaye'nin ardına bakar.
52. Kendine gelmek için aptal yerin sarsılmasına ihtiyaç duyar, abdal yüreğin sarsılmasına.
53. Abdal us diye ısrar eder, aptal sus diye.
54. Niçin etrafına bakınıyorsun ey talib, abdal da sensin, aptal da!
Diyanetin fetvası!
Diyanet İşleri Başkanlığı adına fetva veren “Din İşleri Yüksek Kurulu Dini Bilgilendirme Platformu” resmi internet sitesine gelen “Öz kızını öperken şehvet duymanın nikaha etkisi olur mu?” sorusuna verdiği yanıt çok büyük tepki çekti. Konuyla ilgili açıklama yapan Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Dr. Ekrem Keleş, “Din İşleri Yüksek Kurulumuzun böyle bir fetvası kesinlikle olmamıştır. Olmaz. Olamaz” dedi.
Demesine dedi. Ama Diyanetin vicdanları sızlatan yüz kızartıcı ve algı yaratan “psikiyatri-sosyal” alanların konusu olan soruya yanıt vermesi de, soru ve yanıtı internet sitesinde yayınlanması da çok yanlış olmuştur. Diyanet İşleri Başkanlığı onu-bunu suçlamak yerine, zihinleri bulanan kamuoyundan özür dileyerek sorumlular hakkında gereğini yaparak konuyu açıklığa kavuşturmalıdır.
Diyanet, aptalca ve çirkin bir soru karşısında abdalca davranarak soruyu anlamsız bularak dikkate almasaydı sonuç böyle olmazdı.