Atatürk'ü sevememenin şaşkınlığı...
Eskilerin hazinesi, anıları olduğu için hep maziden/geçmişten örnekler vererek konuşur/yazarlar.
Eskilerin hazinesi, anıları olduğu için hep maziden/geçmişten örnekler vererek konuşur/yazarlar.
Ama çok ders vardır bu anılarda.
Bizimkisi de öyle...
İkinci Büyük Savaşın yarattığı ekonomik sıkıntıları; gaz, tuz, bez, ekmek yokluğunu, dini konuları, ezanın Türkçe okunuşunu siyasal propaganda için diline dolayan DP hatipleri iktidarın CHP'den alınışında büyük rol oynamıştı.
14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan milletvekili seçiminde DP kahir çoğunlukla iktidar olmuş, ülke ufuklarında demokrasi umudu yükselmeye başlamıştı.
DP'nin ilk icraatı, dini alanda ezanın Türkçe okunuşu olurken, dini çevrelere de böylece bir yakınlık mesajı vermiş oldu.
Ama arkası -maalesef- hiç de olumlu gelişmedi.
Yurdun çeşitli yörelerinde ticani denilen gruplar Atatürk Heykel ve büstlerine saldırıp yakıp, kırdılar/döktüler. Bu olumsuz gelişme üzerine yasal anlamda önlemler alınıp ve düzenlemeler yapılırken, ticani grupları da mahkeme edildiler.
Cumhuriyet'in kurucusu Atatürk'e neden böyle çevrelerden saldırı yapıldığı sorusunun yanıtı ise; Osmanlı döneminden gelen kimi aşırı muhafazakar, gerici grupların fırsat gözetlemeleri olduğunu söylemek gerekir.
Atatürk döneminde Doğudaki isyanların/kalkışmaların, Menemen olayının özünde böyle sapkınlıkların bulunduğunu tarih yazar.
Amaç, dini esaslara dayalı bir devlet kurmak, milletin Atatürk'e olan samimi, yürekten sevgisini eskitmek/tüketmek...
Atatürk'ün kişiliğini karalayıp, gözden/gönüllerden düşürmek..