'Av yasağı alanları' uygulanmalı...
Balık avı sezonu yarın açılıyor. Balıkçılar umutla, '- Vira Bismillah!..' diyerek teknelerini yüzdürecekler. Küçük tekneleriyle 'olta balıkçılığı' yapan arkadaşlar yeni av sezonu için umutlu konuştular. Bu durumun, sadece Karadeniz için değil, diğer denizlerimiz de aynı işareti verdiğini gazete ve TV haberlerinden okuduk/dinledik.
İnşallah, şairin dediği gibi; "umut fakirin ekmeği" olmaz.
Ama şunu da bilmek gerek; umutsuz yaşanmaz!
Balık av sezonundan söz açılmışken devam edelim.
Her işimizdeki hoyrat düşüncemizin egemen oluşuyla geldiğimiz/ulaştığımız noktada çoğu kez yeis/üzüntü yaşıyoruz.
Oysa; herşey kendi elimizde, irademizde...
Akıl denen nimeti anlık kullanıyoruz maalesef...
Sonuç her alanda ortada: kentlerin imar konusu yaz-boz tahtası...
Ali gelir kendi kafasına göre yapar, Veli gelir bozar.
Kentlerin çağdaş, yaşanılır kimlik kazanmaları için ciddi/ısrarlı kent imar/yaşam politikaları izlenmediğinden oluşan sıkıntıları birlikte yaşıyoruz.
Bu sorunlu durumlar; eğitimde, hukukta, ticarette, sporda da ne yazık ki devam ediyor.
Yaşamı algılama-yaşama da öyle...
xxx
Üç yönden denizlerle çevrili olan yurdumuzda insanımızın yeterli balık tükettiğini söyleyemeyiz. Bu, kuşkusuz yeterli balık avlayamamaktan kaynaklanan bir durum.
Hemen belirtelim ki, üç yönden denizlerle çevrili bir ülkede insanların yeterli balık tüketememelerinin nedeninin yine insan kaynaklı olduğunu hepimiz bilmeliyiz.
Ne yazıktır ki, denizlerimizin bizlere sunduğu nimetleri hoyratça heba etmedik mi yıllarca?
"Kara" sıfatından çok adı, "Balık Denizi" olmaya layık olan Karadeniz'de yarım yüzyıl önce en az 30 tür balık ürerdi/yaşardı.
Bugün sadece kıraça ve mezgitin avlandığı Karadeniz'de eskiden barbunya, tekir, kalkan, sargana, kofana, istavrit, kırlangıç, kefal, uskumru, izmarit balıkları bol miktarda avlanırdı. Günümüze kalan mezgit balığını o zamanlar beğenen olmaz, tezgahta kalırdı.
Hamsi ise geçmişte de insanımız için "kral balık"ti. Öyle mevsimler olurdu ki, yunus ve kofana, istavrit balıklarının kovaladığı hamsiler "karaya vururdu."
Ne günlerdi o günler.
Hamsinin karaya vurduğu haberi köyden köye çağrı yapılarak duyurulur, sepetini, tenekesini, küreğini kapan köylüler deniz kenarına bir solukta koşar, "hamsi bayramı" yaşarlardı.
Herkes günlük tüketeceği hamsi yanında; yaz mevsimi için -bir tür lakerda-hamsi tuzlaması yapardı. Artan hamsiler mısır bahçelerinde gübre olarak kullanılırdı.
1950'li yıllarda Hürriyet gazetesine bu kıyılarda bir kamyon hamsinin 70 liraya satıldığını haber yaptığımı anımsıyorum.
Ne bereketli yıllardı o yıllar...
xxx
Ülkemizde balık avı yasağı yanlış uygulanıyor. Bu durum, geçmişten bugüne süregelen bir yasak...
Mevsimlik yasakların sonrası denizlerde "eski tas, eski hamam" uygulaması yaşandığından "yasak eylemi" sonuçsuz kalıyor.
Oysa, denizlerde bölgesel anlamda "av yasağı alanları" yaratıp buraları iki-üç yıl yasak alan ilan edersek; balık türleri kendilerine barınma ve üreme açısından yaşama alanları bulacaklar. "Av yasağı adaları" yıldan yıla değiştirilerek bu uygulamada balık neslinin/ türünün devamının sağlanacağını unutmamalıyız.