Aydınlık günün hatırlanan gerçekleri...2
Bir önceki yazımda yaşadığımız bu yoğun günlerde karamsarlıktan değil umuttan ve sevgiden bahsettim.
Lakin böyle sakin ve sessiz zamanlarda doğru bir geleceğin önünü açmak için geçmişin muhasebesini yapmalı. Bir kaç ay öncesini hatırlayın, başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın her tarafı kan revan içindeydi. Yarın bu korona belasını defettiğimizde savaşlar gene kaldığı yerden devam mı edecek, yine yoksulluk kader mi olacak; yoksa insanoğlu bir nebze de olsa akıllanacak ve bu olan bitenden ders mi çıkaracak?
O yüzden bu gün savaştan ve yoksulluktan ve iki illetin karşısında dostluk, paylaşım ve kardeşçe yaşamanın erdeminden bahsedeceğim.
Yaşadığımız onca musibetten sonra yokluğa, yoksulluğa, savaşa ve haksızlıklara dur demek için daha ne olması lazım? Hiç olmazsa bu karantina günleri bize bunu hatırlatmalı. Savaşları durdurmak için illa bir virüsün bizi esir alması mı lazım?
Savaş hem ölüm hem yoksulluk demek.
Dünyanın en kötü iki şeyi savaş ve yoksulluktur. Savaş yoksullar için daha da yoksulluk demek.? Savaş ölüm demek, daha çok da günahsız, suçsuz insanların ölümü..
Yoksulluk ise yaşam savaşının en dayanılmaz halidir. İkisi de sonunda her şeyi yutar ama en nihayetinde en çok da yoksulları..
Bunun yerine, özgürce yaşıyacağımız günler yakın olsa, dünyanın bütün kuşları birden uçsa, gökyüzü kuş dolsa, barış savaşı dövse, tüm canlar buna gülse, yoksulluk defolup gitse, dünyanın bütün çocukları hep birden gülse dünya daha güzel olmaz mı? Olur elbette?