Baba
Hayatın ana felsefeleri arasında yer alacak bir sözdür: 'İnsan babasını kaybedince büyürmüş.' Sözü.
Hayatın ana felsefeleri arasında yer alacak bir sözdür:
"İnsan babasını kaybedince büyürmüş." Sözü.
İlk gençliğin kavak yellerinin estiği o günlerde, yani ben yaştakilerin 80'li yıllar öncesinde, usul usul her şeyin siyasallaştırıldığında; eski ile yeni arasındaki çatışmalar da meydana gelmişti.
Diyalektik yani doğanın deviniminin kuralıydı yeninin, eskiye karşı durması ve eskinin, yeniye karşı direnmesi.
Babamın beni sevmediğine inanmıştım. Çünkü sevgisini gösteremeyen ve ekmek kavgasının yükü altında çok çocuklu nüfusunu namerde muhtaç etmeyen babamın yüzünü pek göremezdim. İş hayatındaki koşturması, çalışma koşullarındaki stresi onu kendi alanına hapsetmişti.
Kuralları vardı ve o zamanki asi diye adlandırdıkları gençlere karşı hassas ve duyarlıydı. Ayhan Işık filmlerindeki bir babanın uzun saçlı oğluna, özgür düşüncelerine taviz vermeyen örneklerinden gibiydi.
Tercüman Gazetesi okurdu. Muhafazakâr, Adnan Menderes hayranı babamızın gömme dolabın içindeki onca kitabı okumasına rağmen böylesine katı ve ketum olması her kes gibi beni de şaşırtırdı.
Böyle olunca aramızdaki mesafe hayli açılmıştı. Ta ki Karaoğlan Ecevit'in efsaneleşmeye başladığı o günlere kadar bu uzak duruş, kopukluk devam etmişti. Bir yanlış anlaşılma yüzünden farklı düşüncelerden olan komşumuzun evimizin kapısına dayanıp bıçağını çektiğinde; evden fırlayan ve saldırganla aramıza siper olan babamla sanki birden tanışmış olmuştuk.