Barışa, kardeşliğe bir şans verin

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, İmralı'yla görüşmelerin yapıldığını açıklamasından sonra, Mardin Bağımsız Milletvekili ve DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk ile BDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata'nın, adaya giderek Abdullah Öcalan'la görüşmeleri, siyasi gündemin ilk sırasına oturdu.
Görüşmeler sonrası herkes bin düşünüp bir konuşuyor. Akan kanı durduacak sürece katkı sunmak adına herkes özenle çaba gösteriyor.  Çok şey yazılıyor, çok şey söyleniyor. Çok şey bekleniyor.
Kürt sorununu çözmek,  akan kanı durdurmak elbette çok kolay değil. Hele ki Habur, Osla başarısızlığından sonra. Ama bizim kültürümüzde kanı kanla yıkmazlar, kanı suyla yıkarlar. Barış; inanç, emek, sabır, iyi niyet,  güven, özen ister.
Yeni bir şans mı diyelim?
Yeni bir ikilim mi diyelim?
Yeni bir ümit mi diyelim?
Yeni bir ışık, yeni bir yol mu diyelim?
Ne dersek diyelim, fark etmez.  Önemli  ve anlamlı olan ülkemizi rahatlatacak, silahları gömecek adımın atılmış olmasıdır.
Otuz yıldır bu güzel ülkenin kardeş gençleri genç yaşlarında toprağa gömülüyor.  Analar, bacılar,  sevgililer ağlıyor karalar bağlıyor. Her ölüm ateş olup yürek dağlıyor. 
Edi bese. Yeter artık yazıktır, günahtır.
1915'te, yani Birinci Dünya Savaşı sırasında Sarıkamış'ta 90 bin askerimizin donarak şehit olmasına, Anadolu'nun bir bölümünü ve Van'ımızı işgal ederek her açıdan en az 50 yılımızın yanında 30 bin insanımızın, kaynağımızın heba olmasına neden olan Ruslarla bugün ekonomik ortaklıklar kurup, vizeleri ve sınırları kaldırırken kendi vatanımızda kardeşin kardeşe kurşun sıkması akıl, vicdan işi değildir. 
Demek ki konjonktüre göre bazı olgular değişebiliyor.
Ölmek ve öldürmek gözyaşıdır, acıdır, ıstıraptır,  yıkımdır, kaynak ve zaman kaybıdır. Dostu ağlatmak düşmanı sevindirmektir. Çok denklemli oyunun farkına hala varmamaktır.
En kötü barış, en iyi savaştan daha iyidir. Silah tüccarlarını işsiz bırakmak kolay değil. 
Önemli olan zoru başarabilmektir.
O nedenle;
Anaların gözyaşını dindirecek, akan kanı durduracak,
Ülkemize barış, kardeşlik getirecek fırsatı çok önemsiyor,  benimsiyor ve yürekten destekliyoruz.
Gücümüze güç katacak, kin, nefret,  düşmanlık,  öteki, sen-ben, siz-biz kavramlarını gündemimizden çıkaracak ortak akıldan gücünü alan cesur adımları alkışlıyoruz.
Empati yaparken etnik ırkçılığı reddeden, 74 milyon Türkiye'nin " işte tamam"   diyerek içine sindireceği;  kucaklaşmayı sağlayacak söylemlerden heyecanlanıyoruz..
Gençlerimizin,  kaynaklarımızın, zamanımızın, enerjimizin,  umutlarımızın boşa harcanmasını önleyecek mesajlardan umutlanıyoruz.
Emperyalist güçlerin Türkiye üzerinde ki fitne fesat, kin nefret, çıkar amaçlı projelerini bozacak kalıcı köklü adımlar atılmasını bekliyoruz.
Yozgat'ta ki bir Kürt'ün,  Hakkari'de ki bir Türk'ün aynı duygularla sevinç duyacağı bütünleştiren sesleri duymak istiyoruz.
Buna ihtiyacımız var,  susamışlığımız var.
Çünkü;
Ülkemizin tarihinde Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak, Yörük, Tatar dahası bu ülke benimdir diyen hepimizin bir şekilde emeği, kahramanlık öyküsü vardır.  Bu topraklarda bin yıldır birlikte varız,  binlerce yılda birlikte var olmaya devam edeceğiz. Buna mecburuz.
Türkiye bereket sembolü nar ise biz o narın taneleriyiz.
Bu topraklara sevdalanan hepimizin ortak vatanının adı Türkiye'dir.
O nedenle;
Otuz yıldır bu bölgede çok yorulduk,  yıprandık, korktuk, sindik.
Sermayemizi, insanımızı, inancımızı, direncimizi kaybettik.
Sesimizi kısarak konuştuk, kelimelerimizi seçerek yazdık.
Yanlış anladık, yanlış anlaşıldık.
Gecenin sesliliğine ıslık çalamadık.
Yeri geldi gelecekten ümidimizi kestik. Bu nedenle de bir çok insanımız bu diyarlardan çoluk çocuk çekip gitti.
Canımıza yetti.
Artık ülkemizde, bölgemizde, ilimizde huzur, barış istiyoruz.
Silahların sustuğu normal bir yaşam istiyoruz. 
Doğduğumuz, doyduğumuz sevdalandığımız öz memleketimizde endişe duymadan, kaygılanmadan yaşamanın tadına varmak istiyoruz.
Güzel bir şehrin mutlu, keyifli insanları gibi yaşamdan, neşeden payımızı istiyoruz.
Yüzümüzde tebessüm,  yüreğimizde hoşluk olsun diyoruz.
İçimizden gelerek gülmek, istiyoruz.
İçe kapanmak değil,  dışa açılmak istiyoruz.
Türkülerimizin, şarkılarımızın nağmeleri, şiirlerimizin özü sözü barış, kardeşlik haykırsın istiyoruz.
Projeleri masada, bütçeleri kasada kanın durmasını bekleyen,  bölgemize, ilimize yatırım için günü güne ekleyen binlerce girişimcinin önünü açın diyoruz.
Büyüyen, güçlenen, gıpta edilen dinamik, zengin müreffeh bir Türkiye hepimize yeter. 
Sağlanacak barış ortamı ekonomide, kültürde, sporda, sanatta Türkiye ve Van'ı uçurur.
Çok zor şey istemiyoruz.
Gelin, geleceğimiz adına barışa, kardeşliğe bir şans verin diyoruz.

Bakmadan Geçme