Başbakan Yıldırım'dan bankacılara uyarı
Başbakan Binali Yıldırım Afyonkarahisar'da Ticaret ve Sanayi Odası'nda yaptığı konuşmada bankacıları uyararak 'Lütfen reel sektörün sesine kulak verin. Tefeciliği bırakın. Gerçek ekonomiye dönün' dedi.
AK Parti’nin istişare toplantıları kapsamında Afyonkarahisar’da düzenlediği kamp öncesi kentte birtakım ziyaretlerde bulunan Başbakan Binali Yıldırım, Afyonkarahisar Ticaret ve Sanayi Odası’nda işadamları ile bir araya geldi.
Afyonkarahisar’ın AK Parti için önemini anlatan Başbakan Binali Yıldırım “Afyonkarahisar, mutluluk sıralamasında Türkiye’nin ikinci ili olarak yerini alıyor. İnsanlarının mutlu olduklarını sokaklarda gördük bugün. Çok büyük bir samimiyet” dedi.
“Siyasi muhataplarımız ciddiye almadı”
Türkiye’nin 2016 yılı içinde ciddi sınavlardan geçtiğini belirten Yıldırım, “Bir yandan terörle amansız mücadele verirken, bölücü teröre karşı bütün gücümüzle mücadele ederken, bir yandan da 15 Temmuz FETÖ bölücü terör örgütü ile yüzleşmek zorunda kaldık” dedi. FETÖ’nün varlığının AK Parti olarak siyasi partilerin hepsinin itirazına rağmen 17 Aralık’tan itibaren dile getirdiklerini kaydeden Yıldırım, “Ancak ne yazık ki, o tarihlerde bunu pek ciddiye almadı siyasi muhataplarımız. Bunu AK Parti’nin bir kişisel meselesi gibi görmeye başladılar, hatta Cumhurbaşkanımızın şahsına indirgeme yolunu seçtiler. Zaman bizi haklı çıkardı. Ülkemiz bu devinde darbe gibi çağ dışı olayla yüzleşmek zorunda kaldı. Şehitlerimiz ve gazilerimiz var” diye konutu.
İş aleminin de 15 Temmuz’da bütün vatandaşlar gibi üzerine düşen görevi yaptığının altını çizen Yıldırım, “Bütün imkanlarınızı seferber ederek istikrar, bayrak, birlik ve kardeşlik için meydanlara indik ve meydanları teröristlere teslim etmedik. Bu dünyada hiçbir milletin bugüne kadar başardığı bir iş değil. Silaha karşı bedenini siper ederek ülkeyi kurtaran, demokrasiyi savunan ve böylesine kanlı bir darbeyi adeta darbecilere darbe vurarak ortadan kaldıran bir millet yok. Aziz milletimizle ne kadar övünsek azdır” şeklinde konuştu.
“Yağma yok, herkes yaptığının hesabını verecek”
Ekonominin Türkiye için bulunduğu konum ve yaşanan şartlar dolayısıyla daha önemli olduğunu söyleyen Yıldırım, “Ekonominin duraksaması, tereddüt geçirmesine müsamaha edemeyiz. Etrafımızda muazzam bir iç karışıklık var. Suriye’de Irak’ta iç savaş devam ediyor. Ülkemizde de bölücü terör, DEAŞ terörü, bir yandan da FETÖ’cü terörle ciddi bir mücadele var. Terör algısı ülkede gündemi işgal etmesinin yanında hayatı da olumsuz etkiliyor. Bütün ekonomik göstergelerimiz birçok ülkenin çok ilerisinde olmasına rağmen risk sıralamasında bir takım ön yargılarla Türkiye’yi de risk grubunda hak etmediğimiz bir yerde göstermeye çalışıyorlar. Bütün bu şartlar içinde şikayet etme konumunda değiliz. Biz çözüm üretmek, sorunun parçası değil çözümün öncüsü olmak zorundayız. Bunu da birlikte yapacağız. AK Parti’nin en önemli vasfı ortak akıldır. ‘Biz Ankara’dan her şeyi sizin için yaparız, sizin görüşlerinize ihtiyacımız yok’ anlayışı içinde ülkenin sorunlarını çözemeyiz, dolayısıyla beraber olacağız. Afyonkarahisar’ın mutluluk iksirinin bütün ülkeye yayılması lazım. Bizim amacımız moralleri bozmak değil, moralleri yükseltecek bir sorumluluk anlayışı içinde hareket etmek. Yenikapı ruhu diyoruz. Orada rozetler bir kenara bırakıldı, ideolojiler bir kenara bırakıldı, bayrağımızı, bağımsızlığımızı, milletimizin geleceğini düşündük ve yollara koştuk, iyi de yaptık. Büyük bir kahramanlık destanı yazdık. Batılılar bu darbenin nasıl yok edildiğini anlayamadılar, kabul de etmediler. ‘Bu darbecileri hırpalamayın, iyi muamele yapın’ demeye başladılar, daha da ileri gittiler, ‘neden bu darbe başarısız oldu.’ ‘Bir daha darbe yaparsanız kurallar şunlar olmalı’ diye yayınlar yaptılar. Demokrasinin beşiği diye payelenenler maalesef bu olayda suçüstü yakalanmıştır. Onlar kendilerine yakışanı yaptı, biz gerçek dost kim, değil anladık. Bu millet asil bir millet. Sadece darbecilere darbe vurmadı, ekonomi üzerindeki oyunları da bozdu. Darbe oluyor, darbe sonrası ekonomik göstergelerde normal olaylardaki kadar bir dalgalanma oluyor. Rusya ile uçak krizindeki yaşadığımız ekonomik göstergelerdeki oynamanın daha altında. Merkez Bankası piyasaya para verme ihtiyacı duymadı. Bankalar çalışıyor, alış-veriş devam ediyor. Böylesine müthiş bir dünyaya marşı birlik ve beraberlik görüntüsü verdik. Siyasi parti liderleri, Cumhurbaşkanımız bir araya geldik, Yenikapı’da 5 milyon vatandaş bir araya geldi, bütün Türkiye’de meydanlarda insanlar toplandı, dünyaya inat Türkiye’de birlik ve beraberlik bozulmaz, kimse de bunu başaramaz mesajını verdik. Bizim beklentimiz bu birlik-beraberlik ruhunun devam etmesidir. Zaman zaman bu ruhu zedelemeye çalışan faaliyetler görüyoruz. ‘Mağdurlar var.’ Mağdur mağdur da, 241 şehide ne olacak, bunların yakınlarına, gazilere ne olacak. Milletin hayallerini yıkmaya çalışan, 79 milyonun yaşadığı travma ne olacak. Bunlar mağdur değil mi? Benim torunum geceleri hala uyku uyuyamıyor. ‘Dede, bunlar bizim askerimiz değil mi, niye insanları öldürüyorlar?’ diye soruyor. Bu işi kalkışanlar bu sorunun cevabını vermek zorunda. Mağdur edebiyatını bir kenara bıraksınlar. Yağma yok, herkes yaptığının hesabını verecek ki, bir daha böyle bir işe kalkışmasın. Şimdi yargı işine bakıyor, gereğini yapacak. Mağdur söylemlerinin bir temeli yoktur. FETÖ terör örgütünün ayrı bir algı operasyonudur” ifadelerini kullandı.
“Bankacıları buradan uyarıyorum, lütfen reel sektörün sesine kulak verin, tefeciliği bırakın”
Türkiye ekonomisinin küresel krizin bütün yıkıcı etkilerine rağmen büyümeye devam ettiğini altını çizen yıldırım, “27 çeyrek boyunca kesintisiz büyüyen dünyada başka ülke yok. Çin’i, Hindistan’ı saymıyorum. Bu sene yaşadığımız olaylardan dolayı büyüme istediğimiz şekilde olmadı. Yüzde 3-3,5 arasında kapanmasını bekliyoruz. Büyüme olmayınca ülke kalkınmaz, istihdam olmaz, yeni fabrikalar olmaz. Ben buradan finans çevrelerine söyleyeceğim bir şey var, Türkiye’de sanayide sıkıntı yok, tecrübe birikimi haddinden fazla, teknoloji derseniz, her türlü teknolojiye sahibiz. Ama finansman noktasında değerlendirme kuruluşlarının ve bankalarımızın dış partnerlerinden kaynaklı bir tereddüt var. Bu haksız tereddüt. Aşırı ihtiyatlı hareket ediyorlar. Bu da bizim büyümemize, ekonomimize zarar veriyor. Bankacıları buradan uyarıyorum, lütfen reel sektörün sesine kulak verin. Tefeciliği bırakın. Gerçek ekonomiye dönün. Yarın bir gün ekonomiye kaynak aktarmaya çalışacaksınız, ama geç olacak. Duyduğunuz her haber üzerine ‘biraz daha teminatları, faizleri artıralım’ bu akıllı insan işi değil. Yok etmeyi değil, yaşatmayı hedef alın. Ya bunu kendiliğinizden yaparsınız ya da size bunu yaptıracağız. Fırsat ekonomisine asla müsamaha edemeyiz. Siz ekonominin bir parçasısınız, bankalarımıza bir kez daha buradan çağrı yapıyorum, lütfen daha uzun vadeli, daha kalıcı projelere destek verin, dedikodularla hareket etmeyin. Yeniden yapılandırmalarda fırsatçılık yapmayın. Ekonomi ile ilgili zerre kadar sıkıntımız yok, bütün göstergelerimiz en güçlü ülkelerinkinden daha yukarıdır. Hangi ülkeyi alırsanız alın, başka ülkelerin borç oranlarına bakın, adamların risk birimleri bizimkinden düşük. Sermaye yeterlilik oranları yüzde 15’ün üzerinde, birçok ülkenin yüzde 8’in altında. Buna rağmen bakıyorsun faiz oranları yüzde 15-16’lara kadar çıkıyor. Sizin kazanmanız ülkenin geleceği için tek başına bir şey ifade etmez. Ülkenin geleceği için siz az kazanacaksınız, bütün alanlara kaynak aktaracaksınız. İşin kolayına kaçıyorlar. 3-5 kat teminat, olmadı, krediyi geri çağırıyor. Bundan vazgeçmeleri lazım. Türkiye’nin ekonomisinin görünümü ile bankaların görünümü örtüşmüyor. İş aleminin duruşu ile bankaların duruşu birbiri ile uyuşmuyor, bu da Türkiye’ye yakışmıyor. Bu arkadaşların hepsini toplayıp bir kez daha uyaracağız. Bizim de yapacağımız elimizde araçlar var. Ama biz istiyoruz ki, ekonomi kendi kuralları ile çalışsın. Olmazsa bizim de kendimize göre araçlarımız, tedbirlerimiz var. Ülkenin genel şartları olumsuza giderse bankalar çok kazanırsa neye yarar. Turşusunu mu kuracaklar. Gerçek ekonominin her zaman yanındayız. Biz hükümet olarak tarafız, üretimde, istihdamda, ihracatta tarafız. Orada da yanımız alın terini, akıl terini ortaya koyan işadamları ve sanayicilerimiz. Yaptığınız her fabrika, açtığınız her işyeri yeni iş alanı, yeni istihdam demek. Yeni istihdam demek ülkenin kardeşliği ve huzuru demek, terörün azalması demektir. Terörü körükleyen istismardır, yıllardır ‘burası kalkınmıyor, burada iş yeri yok’ istismarı yapılıyor. Terör örgütüne rağmen biz Doğu ve Güneydoğu’ya 14 yılda pozitif ayrımcılık yaptık. Afyon’un hangi yolları varsa Van’ın da aynı yolları. Aynı hastane, aynı okul orada da var. O şantiyeleri ve makineleri yakıyorlar, buna rağmen var. Alçaklar Şırnak-Van yolunu yapan müteahhidin araçlarını yaktılar, 5 tane askerimizi şehit ettiler. Ondan sonra ‘devlet buraya bakmıyor’ diyorlar. Yüksekova Havaalanı. 99 kere havaalanı yapılırken şantiyeye bastılar, makineleri yaktılar, işçileri kaçırdılar, 2 sene geciktirdiler. Sonunda açtık, onların siyasi uzantılar en önce onlar atlayıp uçağa geldiler. Bizim kaderimiz köprü yaparız karşı çıkarlar, en önce karşı çıkanlar geçer. İzmir’e Konak tüneli yapıyoruz, yaygara, gürültü, patırtı, en önce tünelden onlar geçiyor. İztemüzük, istemezük, olunca da kimseye sıra vermezler. Kullansınlar itirazımız yok” açıklamasında bulundu.
“Ne yaparsa yapsınlar biz doğru bildiğimiz yoldan sapmadık, sapmayacağız”
Türkiye’nin her alanda mucizeler gerçekleştirdiğini belirten ve “Dünyanın en büyük havalimanını yapan ülkenin adı Türkiye’dir. 5 para bütçeden kullanmadık. 10,5 milyar Euro yatırım yapılıyor. 25 yıl işletecek, her yılda 1 milyar 50 milyon Euro kira verecek, 25 yılın sorunda da 200 milyon kapasiteli, dünyanın en büyük havalimanının 2,5 katı bonus olarak geri verecek” açıklamasında bulunan yıldırım, bunlar için Gezi olaylarının başlatıldığını kaydetti. Yıldırım, “Ne yaparsa yapsınlar biz doğru bildiğimiz yoldan sapmadık, sapmayacağız. Afyonkarahisar, 14 milyar yatırım yapmışız, mevcut başlamış projelerin tutarı da 3,5 milyar. Sadece İstanbul Atatürk Havalimanı 10,5 milyar avro. Türkiye’nin 2050’deki Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’ndan fazla. 1950, yanlış söyledim. 2050’de Türkiye bambaşka bir yerde olacak” dedi.
“Ne Müslümanı Deccal bunlar”
Din mezhep olgularının ayrıştıran değil, birleştiren olması gerektiğini kaydeden Yıldırım, “Din başımızın üzerinde olması lazım. Ağzımıza indiğinde o zaman sorun başlar. Irak’a, Suriye’ye bakın. Öldüren de ölen de ‘Allah’ diyor. Bir de Müslüman olduklarını söylüyorlar. Ne Müslümanı Deccal bunlar. Mezhep meselesi tehlikeli bir iştir. Eğer bu mezhep işini önleyemezsek bölgede büyük bir felaket olur. Bizim ülkemizde hiç Yezid isminin kullanıldığını bilir misiniz, bizim camilerimizde Allah, Muhammed, Ebu Bekir, Osman, Ali, Hasan, Hüseyin diye devam eder. Bizde Şii, Sünni ayrımı olmaz. Bizim için Ehli Beyt esastır, yaradan, Peygamberimiz, sahabeleri esastır. Hazreti Hüseyin vakasının en büyük mağduru Müslümanlardır. Irak’taki bizim feryadımız da budur. Burada tehlikeli bir oyun oynanıyor, burada mezhepsel bir çatışma teşvik ediliyor. Bunu yapmayın. Bunun için gayret ediyoruz. Bunun için orada faaliyetlerimizi sürdürüyoruz” dedi.
“Geldiğimiz ilk günden hemen peydah oldular gizli ortaklar”
“Anayasa konusunun ne faydası var iş alemine diye düşünmeyin. En büyük faydası iş alemine” diyerek kendisini dinleyen işadamlarına yeni anayasa ve sistem konusunda açıklamalarda bulunan Binali Yıldırım, “Mevcut anayasa darbelerden bu yana kısmi değişikliklere uğramakla beraber maalesef iş aleminin, vatandaşın beklentisini karşılamıyor. Yetki alanlarında çakışmalar var. Ne kadar güçlü iktidara gelirseniz gelin, hiç hesap etmediğiniz gizli ortaklarınız çıkıyor. Geldiğimiz ilk günden hemen peydah oldular gizli ortaklar. Kardeşim sen gittin sokakta terledin mi, vatandaşın derdini dinle din mi? 14 sene hem bu vesayet odakları ile mücadele ediyoruz hem de ülkemizi kalkındırmak için çaba gösteriyoruz. 27 Nisan, Elektronik Muhtıra, ‘Cumhurbaşkanını AK Parti seçemez.’ Niye seçemiyor kardeşim? Cumhuriyet tarihinin hiç birinde bu kadar yüksek oyla Cumhurbaşkanı seçimi olmamış. ‘AK Parti seçmesin’ kim verdi bu yetkiyi size. Milet vermedi. O vesayete biz boyun eğmedik. Millete ‘siz seçin’ dedik. Referandum yaptık, Cumhurbaşkanını halk seçti. Halkın yüzde 52’sinin Cumhurbaşkanı, ‘ona karışma, buna karışma.’ Millet ancak oy verdiğinden hesap sorar. Biz de gelip size ‘bu işleri yapacaktık ama yargı, ordu böyle yaptı’ mı diyeceğiz? Bizim bunu yapmamız lazım. Yapacağımız iş mevcut durumu anayasa iye uygun hale getirmek. Kıyamet kopartıyorlar. Bir yerde halkın oyu ile seçilmiş Cumhurbaşkanı, bir yerde Meclisten güç bela seçilen bir Cumhurbaşkanına göre yazılmış anayasa. Bu yanlışlığın düzelmesi lazım” diye konuştu.
“Ama uzlaşamayacağımız bir parti var, biz onu parti olarak kabul etmiyoruz”
Yeni anayasa ve sistem konusunun parti başkanları ile görüştüklerinin altını çizen Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti:
“MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli, bizim bu düşüncemize benzer görüşlerini kamuoyu ile paylaştı. Dediği çok basit ve net, ‘bu böyle yürümüyor, bunu Mecliste düzeltebilirsek biz düzeltelim, düzeltemezsek vatandaşın önüne getirecek işlemleri yapalım’ diyor. Yürütmeyi daha da güçlendireceğiz, Meclisi daha güçlü hale getireceğiz. Türkiye’de artık o saatten sonra hiçbir şekilde parçalı bir iktidar olmayacak. Kim gelirse gelsin, güçlü gelsin. Türkiye’de güçlü, tek başına iktidar olmazsa Türkiye çok büyük tehditlerle karşı karşıya. AK Parti’nin de bir ömrü var, hadi 20 sene daha, sonrası ne olacak. O zaman partilere göre değil, sistemin kendi içinde istikrarı devam ettireceği bir modele geçmesi lazım. Bu da başkanlık sistemidir. Başkanlık sistemi için biz AK Parti olarak teklifimizi Meclise sunacağız, Meclis kararını verecek. Verdiği karar herkesin bizim kabulümüz. Meclis bu değişikliği kabul edecektir. Bu değişiklik milletin önüne gelecek, millette nasıl uygun görüyorsa o kararı verecek. Buradan ana muhalefet partisine çağrı yapıyorum, bir kez daha bu tarihi fırsatı ıskalama. Bu siyasete olan güvenini de sorgula. Siyaset iddia işidir, başkanlık olursa biz iktidar olamayız kabulü ile hareket edersen siyasetin içinde olamazsın. Kimsenin babasının malı değil başkanlık. Çıkarsın anlatırsın, vatandaş ikna olursa seni seçer. Biz istiyoruz ki, bütün partilerin uzlaşması ile ama uzlaşamayacağımız bir parti var, biz onu parti olarak kabul etmiyoruz, terör ile kol kola girmiş, teröre lojistik destek yapan, her işini teröristlerle birlikte yapan, onların aklı ile hareket eden parti hariç diğer partilerin hepsi başımızın gözümüzün üstünde yeri var. Çünkü onlar Türkiye’nin üniter yapısını, toprak bütünlüğünü, bayrağını, milletini kabul etmiyorlar. Etnik siyasetin, bölücü siyasetin arkasına gizleniyorlar. Onlarla bizim işimiz olmaz anayasa konusunda. Çıkarlar ‘biz terör örgütünü şiddetle kınıyoruz, terör örgütünü lanetliyoruz ve PKK ile bizim işimiz olmaz, bunlar alçakça insanları öldürüyorlar, bunlar Türkiye’yi bölmeye çalışıyorlar’ deyin o zaman bu fikrimizi değiştiririz. Hem milletin oyunu alacaksın, ‘Türkiye partisi olduk’ diyeceksin, saz çalacaksın, ondan sonra da bildiğini okuyacaksın, teröristlerle kol kola resim vereceksin. Bu milleti bir sefer yanıltabilirsiniz. Bölgede yapılan terörle mücadelede milletimizin desteği tam. Oradaki vatandaşlarımız da terör örgütünün baskısından, korkusundan kurtardı, yollarını ayırdı. Yaktı, yaktılar her tarafı. Şimdi de biz onları yakıyoruz. 1 sene de 36 bin konut yapacağız, yolları, binaları yeniden yapıyoruz, önemli olan gönülleri yapmak, milleti bir arada tutmaktır. PKK terör örgütünün Kürt gibi bir sorunu yok, Kürtlerin PKK örgütü gibi bir sorunu var. Bunu ortadan kaldıracak AK Partidir. 30 yıldır girilmeyen yuvalarına girdik. Yüzümüze gülenler arkamızdan bunlara silah veriyorlar, bunları biliyoruz. Günü gelince bunları ortaya çıkartacağız.”