Başımızın belası 'DİL'


İnsanın çektiği dili belasıdır derler.
Susmayı gerektiren yerlerde susmamak, olumlu olumsuz heyecan gösterileri yapmak, yerli yersiz müdahalelerde bulunmak birçok kayıplara sebep olur.
Atalarımız bu konuda "Tatlı dil, yılanı bile deliğinden çıkarır" derken "Söz gümüşse sukut altındır" derler.
Diyojen ise "Neden iki kulağımıza karşılık bir dilimiz var? Çok dinleyelim de az konuşalım diye" demiş.
**********
Demek ki insanları etkilemek, hoşgörü, nezaket gereği konuşmak ne kadar önemliyse, Yeri geldiğinde susmayı bilmek ve dinlemekte o kadar önemlidir. Her ne kadar insan altta kalmamak çabasında ise de, bazı durumlarda dilini tutabilmek, konuşmaktan çok daha değerli ve yerindedir. Bilhassa heyecan ve öfke anlarında zapt edilmesi gereken bir organdır dil.
"Gevezeliği bilgi, susmayı cehalet ve yapmacıklığı sanat zannedenlerden uzağım!" demiş
Halil Cibran. Gevezelik ya da küçük bir gevşeklik anı, onarılmaz hataların yapılmasına yol açar. Bir kere söylenilen söz geri alınmaz ve yaptığı hasar kolay kolay onarılamaz. İnsanın dilini tutabilmesi, bir bakıma iradesine hâkim olabilmesi demektir.
**********
Özel hayatımızda birtakım nedenler yüzünden haksızlıklara uğrayabilir, umulmadık durumlarla karşı karşıya kalabiliriz. Böyle durumlarda hemen paniğe kapılıp itibarımızı sarsmaktan, çevremizde olumsuz bir etki bırakmaktan sakınmalıyız. Gücümüzü heyecan tepkilerimizin ifadesi olan konuşmalara bağladığımız sürece hatalara ve yanılgılara uğramaktan, güç durumlara düşmekten kendimizi kurtaramayız.
**********
Böyle, sonradan pişmanlık verecek güç durumlara düşmemek için, olaylara hakim olabilecek bir olgunluğa ve irade kuvvetine sahip bulunmak gerekir. Heyecanlarımızı, tatminsizliklerimizi dışa vurmamak her zaman bizim lehimizedir. Unutmayın çevrede itibar ve saygı gören insanlar, az, öz ve yerinde konuşan kimselerdir.
**********
Bülbül şahine der ki:
İkimiz de kuş olduğumuz halde, sen padişahın sarayındasın, ben ise bahçenin dikenliğindeyim. Sen kuşları avlayıp yersin, padişahın yanında değer kazanır muradına erersin. Kuşların sultanı olursun. Ben ise günü güne eklerim, her gece sabaha kadar gülün açılmasını beklerim. Ben uyumadan o açmaz, uyanınca açılmış görürüm. Açıldığını göremem, muradıma eremem. Diken arasında muratsız ağlarım, yüreğimi dağlarım.
Şahin şöyle cevap verir:
Ben bin murat alırım ama birini söylemem. Sen bir murat almadan bin söylersin. Susan murat alır, öten muratsız kalır.
**********
Konuşmaların en önemlisi, kendi kendimizle konuşmamızdır, ama bunu nedense ihmal ederiz. Konuşma insanın aklını kullanma sanatıdır. Dilimiz başımızın belası olmasın. Ne çektiysem dilim yüzünden dememek için yerinde ve zamanın konuşmak dileğiyle…
Her şey gönlünüzce olsun…

Bakmadan Geçme