- Haberler
- Ekonomi
- Başkan Aslan: Düzensiz ve kontrolsüz göçler şehirlerde de birçok problemi beraberinde getirmiştir
Başkan Aslan: Düzensiz ve kontrolsüz göçler şehirlerde de birçok problemi beraberinde getirmiştir
Van Organize Sanayi Bölgesi (OSB) Yönetim Kurulu Başkanı Memet Aslan, ülkemizde kırsal bölgelerden şehir merkezlerine hızlı ve yoğun bir şekilde nüfus göçü yaşanmaya devam ettiğini belirterek, 'Düzensiz ve kontrolsüz göçler şehirlerde de birçok problemi beraberinde getirmiştir' dedi.
Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) tarafından ulusal kalkınmada yerel yönetimlerin yeri ve önemini vurgulamak amacıyla 11 farklı ilde düzenlenecek olan “Kalkınmada Yerel Vizyon Bölgesel İstişare Toplantıları”nın ilki Van Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde yapıldı. Toplantıda konuşan Başkan Memet Aslan, Van şehrinin yedi bin yıllık geçmişi, tarihi, kültürü, gelenekleri, görenekleri, ilahi dinleri ve inanç birlikteliğiyle kadim bir kent olduğunu söyledi. Başkan Aslan, “Doğası, tabiatı, kültürel varlıkları, bin 700 metre yüksekliğindeki sodalı gölü ile turizmin merkezi, bin bir çeşit endemik bitki türü, kendine has meyve, sebze ve tarım ürünleri ile tarımsal üretimin odağı, geniş mera ve yaylalarıyla iki milyon yedi yüz bin küçükbaş hayvan varlığıyla ülkenin hayvancılıkta baş aktörü, tarihi İpekyolu üzerindeki konumu, hava, deniz, kara ve tren yolları ağı ile Ortadoğu, Orta Asya, Uzak Doğu ve Avrupa’nın kavşak noktası, Asya’nın Avrupa’ya ve Avrupa’nın Asya’ya açılan kapısı, genç ve yetişmiş insan sermayesi ile üretimin, sanayinin ve emek yoğunluklu sektörlerin hedef bölgesi, medeniyetlere başkentlik yapmış güneşin ve suyun şehrine hoş geldiniz” dedi.
Dünya nüfusunun 1950’lerde yüzde 30 şehirlerde yaşarken bu oranın 2010 yılında yüzde 50’lere vardığı ve tahmini olarak 2030’da yüzde 60 oranına yükseleceğinin öngörüldüğünü ifade eden Aslan, “Ülkemizde de köylerden, kırsal bölgelerden şehir merkezlerine hızlı ve yoğun bir şekilde nüfus göçü yaşanmıştır ve hala da yaşanmaya devam etmektedir. Köy ve kırsallardaki düşük yaşam kalitesi ve işsizlik özellikle genç nüfusun şehirlere akın etmesine sebep olmuştur. Şehirlere kurulan sanayi bölgeleri, teknoloji geliştirme alanları ve ticaret merkezleri ile oluşan işgücü, istihdam talepleri kentlere göçü zorunlu hale getirmiştir. Düzensiz ve kontrolsüz göçler şehirlerde de birçok problemi beraberinde getirmiştir. Nüfus artışı ve hızlı şehirleşme ile hizmet talebi artışları, mevcut enerji kaynaklarındaki azalmalar ve yenilenebilir kaynakların etkin kullanılmaması, paralelindeki çevresel kirlilik ve devamında küresel iklim değişikliği ile birlikte büyük bir hızla gelişen ve kentsel süreçlerin her aşamasında yaşam kalitesinin arttırılması bakımından büyük bir potansiyeli olan bilgi işlem teknolojilerinin varlığı, sosyal ve çevresel açıdan sürdürülebilir kentler oluşturmak için akıllı yaklaşımlar geliştirilmesini zorunlu hale getirerek şehirlerin tek yönlü olarak değil, birçok bakımdan akıllanmasının mümkün olduğu fikrini doğurmuştur. Sadece şehrin fiziksel durumu açısından değil sosyal, kültürel, sportif açıdan da farklı dinamikleri içeren bir yaklaşımla şehirler ve yaşam alanları oluşturulmalıdır. Diğer kent vizyonları arasında mevcut kent dokusunda öngördüğü uygulamaların yanı sıra, yeni kurulan şehirlerin birçoğunda da kapsayıcı olma ve bütüncüllük iddiası ile ön plana çıkmaktadır” ifadelerini kullandı.
“Akıllı şehirler; sınırlı kaynaklarını daha etkin ve verimli kullanan, akıllı çözümler üretmek için bilgi ve iletişim teknolojilerine yatırım yapan, yapılan yatırımlar sonucu tasarruf elde eden, böylece sağladığı hizmet ve yaşam kalitesini maksimum verimlilik sağlayacak şekilde bütüncül bir mekânsal planlama süreci ile birlikte yeniden yapılandıran, doğanın, tabiatın özünü bozmadan, sanayi ve teknoloji alanları ile koordineli bir çalışma yürüten ve tüm bunları yaparken; yenilikçilik ve sürdürülebilir gelişime yatırım yapan şehirler olarak tanımlanmalıdır” diyen Aslan, şöyle devam etti:
“Kapsam ve yöntem olarak akıllı şehirler ve akıllı kent kavramı, büyümenin çeşitli sosyoteknik ve sosyoekonomik yönlerini ele alan belirli bir entelektüel yetenek olarak tanımlanabilir. Akıllı kentler bu bağlamda yeşil kuşak, kent ormanları, bol oksijenli bin bir ağaç ve çiçeklerle donatılmış millet bahçeleri, insanların sosyal hayatlarını kolaylaştıran geniş bant, ağ ve şebeke yönetimi, bireylerin refah seviyesini artıracak istihdam olanakları ve ekonomik özgürlük ve bütün bunları ileriye taşıyacak birbirine bağlı yenilikçi, akıllı inovasyon ekosistemdir. Bu özellikler, akıllı kent anlayışına, çevre koruma ve karbonmonoksit emisyonunun azaltılması gibi amaçlar için kentsel altyapıya atıfta bulunmaktadır. Bu bağlamda akıllı kent girişimleri, kent yaşamına daha verimli hizmetler sunmak, mevcut altyapıyı izlemek ve optimize etmek, farklı ekonomik aktörler arasında işbirliği yapmak ve yenilikçi iş modellerini teşvik etmek için veri, bilgi ve bilgi teknolojilerini kullanarak kentsel performansı artırmaya çalışmaktadır. Bu bağlamda sürdürülebilir kalkınma yaklaşımında akıllı teknolojilerden yararlanmanın önemi büyüktür. Bilgi teknolojisi ve kontrol sistemlerinin birlikte ele alınmasıyla tasarlanan akıllı yöntemler, binaların işlevselliğini artırmak için kullanılır. Buradaki odak nokta, sistemin sürdürülebilirliğinin nasıl sağlanacağıdır. Günümüz dünyasındaki sürekli gelişme ve değişme temelli rekabetçi ortam, kentleri ve kentlileri doğrudan etkilemektedir. Modernleşme ve sanayileşme ile ilişkili olarak kentlerde meydana gelen demografik değişimler ekonomik, sosyal ve kültürel anlamda birtakım sorunların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu alanlarda yaşanan küresel sorunlar küresel ısınma, güvenlik, nüfus artışı, göç vb. insanlığın, kentlerin yeniden inşası ve yönetimi konularında benzer ve ortak çözüm yolları geliştirmeleri için itici bir güç niteliğindedir. Kentsel alanda yaşanan sorunların çözümüne yönelik olarak geliştirilen yaklaşımlardan birisi de özellikle ileri teknoloji ve yönetim alanındaki güncel gelişmelerle güçlenen akıllı kent yaklaşımıdır. Kentsel yaşamın birçok boyutu ile ilgili olduğu için tek bir tanımı bulunmayan ve teknoloji alanında yaşanan hızlı dönüşümden ötürü zaman içerisinde değişikliklere uğrayan akıllı kent kavramı, değişen yönetsel paradigmalar neticesinde de birçok kez yenilenmiştir. Akıllı kent yaklaşımında en büyük iş yani lokomotif güç yerel yönetimlerdir. Akıllı ve yaşanabilir modern ve insan memnuniyetini odağına oturtan şehirler, yerel yönetimler başta olmak üzere, merkezi idare, yereldeki mülki idareler, üniversiteler, OSB’ler, teknoloji gelişim merkezleri ve diğer ekonomik ve sosyal paydaşlarla birlikte tüm süreçleri kapsayacak şekilde genel bir tanımlama, planlama ve tasarlanma yapılmalıdır. Çevresel, yönetsel ve ekonomik sürdürülebilirlik temelinde yeşil, yaşam kalitesi, yönetişim ve verimlilik vurgusu olan ve bu doğrultuda bilgi ve iletişim teknolojilerinin araçsallaştırıldığı kentsel yaklaşıma akıllı kent yaklaşımı denilir. Dünya nüfusunun yarısından fazlasının kentlerde yaşadığı ve kentsel yayılmanın giderek arttığı düşünüldüğünde bu yaklaşımın sunduğu akıllı çözümlerin dikkate alınmasının gerekliliği anlaşılacaktır. Zira bu yaklaşıma ilişkin küresel eğilimler ve iyi uygulama örnekleri incelendiğinde doğru stratejiler ile birlikte hizmetlerin daha erişilebilir, rasyonel, verimli, etkin ve etkili hale geldiği düşünülmektedir. Özellikle yoğun ve riskli bir deprem kuşağında yer alan ülkemizin yapı stoğunun ve mekânsal yapılaşmasının modern, kaliteli, sağlam ve güvenli yaşam mottosu ile akıllı kent konseptiyle dizayn etmek merkezi, yerel ve sorumluluk sahibi tüm tarafların temel görev ve sorumluluğudur.”
Yerel yönetimlerin özellikle ekonomik gelişim alanlarına, sanayi ve üretim yerlerine, organize sanayi bölgelerine ve teknoloji odaklı merkezlere pozitif bir ilgi ve alaka göstermesi gerektiğini söyleyen Aslan, “Bütün güçlerini ve enerjilerini üretime, katma değerli üretimlere, kalkınmaya, büyümeye, ihracata ve istihdama yönlendiren bu yapılar yerel hizmetler noktasında zafiyete düşmektedirler. Ülkenin ve kentin kalkınmasında ve büyümesinde büyük pay sahibi olan bu mali ve ekonomik yapıları, ticari ve üretim alanları daha cazip hale getirmek için yerel yönetimler tarafından altyapıları güçlendirmek için ekstra destek vermeleri yerel yönetimin temel argümanı olmalıdır. Hizmetlerin daha rahat ve efektif sunumu, çalışanlara daha kaliteli yaşam koşulları sunmak, üretimde süreklilik ve kalite artırmak yerel yönetimlerin bu üretim bölgelerine verdikleri güçlü desteklerle mümkün olur. Konforlu, güvenli ve zamanında ulaşım, yaşamın her saniyesinde ihtiyaç duyulan suyun temiz ve sürekli akışını sağlamak, çevresel sorunları ortada kaldırmak için temizlik ve arıtma olanakları sunmak, çalışanların verimini üst seviyeye çıkarmak ve yaşam kalitesini artırmak için sosyal, sportif ve kültürel yaşam alanları oluşturmak yerel yönetimlerimizin hedefleri arasında olmalıdır. Kurumlar ve paydaşlar arasındaki kolektif çalışma, ahenk ve uyum hem şehirlerimizin kalitesini ve yaşam standardını bir üst lige yükseltecek, hem de insanlarımızın refah ve memnuniyetlerini üst düzeye çıkaracaktır” şeklinde konuştu.