Yaşanmadan biten hayat, nefes almadan biten ömür gibi, hayatta aslında başlamadan biten ne çok şey var değil mi?
Okul, eğitim, iş hayatı, aşk, sevgili bazen de hayallerimiz…"bitti artık" dediğinizde " hiç başlamış mıydı ki" diye düşünmeden edemediğimiz…
Bir de hayal dünyamızda olmasını istediklerimiz var tabi…
Hayal dünyasında yaşamanın acılarından biridir bu "başlamadan bitmek" durumu şüphesiz. Hayal dünyasında yaşamanın iyi yanları da var tabi neden olmasın bu kadar insan bunu seçtiğine göre azıcık bir iyi tarafı da vardır elbette.
Peki, hayal kuranlar bir süreç belirler mi? "Şu kadar sonra" yok "Bu kadar sonra"
Sahi ya hayallerin gerçeğe dönüşmesi için ne kadar beklemek gerekir?
Bir ömür çok fazla değil midir bunun için?
Belki de herkese özel, ayrılmış bekleme zamanları vardır kim bilir?
Off ya ve onu kaçıranlar için hayat sürekli bir yas gibi devam ediyor olabilir, elden kaçırılmış bir hayatın yası…
Hayallerin öldüğü ve isteklerin yok olduğu bir hayata ne kadar dayanabiliriz?
Başlamadan biten olaylarına, sevdalarına, başarılarına, planlarına bakıp bakıp onlar artık yoklar, hatta hiç olmamışlardı demek ne kadar zor… Olmayan şeylerin tüm hayatı, tüm zamanı işgal etmesine ve bu bitiş sonrası yaşanan bunalımlar…
Ya sonra?
Bir an geliyor "ya hayatım da başlamadan biterse" sorusunu sormaya başlıyoruz.
Ne yaparsın ki hayat sen yaşasan da yaşamasan da akıp geçiyor.
"Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili" diyordu Yılmaz Güney. Evet, bize böyle bir şans vermedi hayat. Önümüze bir sürü sorun çıkardı.
Ama yaşamak gibi bir şansımız var hala… Hayatın sürprizleri bize neler gösterir kimse bilemez ama bildiğim var olan şansı iyi değerlendirmek gerektiğidir…
Belki de şansı artık kendimiz yaratmalıyız. Bunu gerçekleştirmek için bir yerden başlamak gerekiyor, ne kadar zor gelse de ne kadar uzak olsa da, bunun doğru bir zamanı yok, olmayacak da.
Başlamadan bitmesin artık hiçbir şey.
Hayat da başlayacaksa başlasın, bitmesin, bitirilmesin…