Güzel günler göz açıp kapayıncaya kadar rüzgâr gibi geçip gidiyor.
Sıcak günlerin hâkim olduğu Ramazan ayının bayramı da sıcak geçti.
Bayram tatili üç dört gün olsa bile siyasi söylemlerden uzak tuttu bizi. O her zamanki geren, kutuplaştıran patavatsız bir iki siyasi söylem dışında her şey normaldi.
Vardar Ovası türküsüyle ilgili bir siyasetçimizin ilginç bakış açısı onu geçmişiyle yüz yüze bıraktı. Önce çok sevdiği sonrada nedense sevimsiz bulduğu bu güzel türküyü şimdi önüne gelen söylüyor. Dil işte… Kemiği yok ya her yöne dönüyor. Ne var ki söz tıpkı kurşuna benziyor. İkisini de geri döndürmek olanaksız.
Vardar Ovası türküsünde geçen "Kazanamadım rakı parası." dizesindeki "rakı" sözcüğünün asıl karşılığı"sıla" dolayısıyla özgün dizesi ise "Kazanamadım sıla parası" olarak tescillidir. Her sanatçı bu dizeyi ortamına göre farklı olarak söyleyebilir. Kimisi kazanamadım rakı parası der kimisi başlık parası kimisi de ekmek parası. Ancak kariyeri ne olursa olsun hiçbir yönetici, siyasi kimlik halkın yarattığı kültüre meydan okuyamaz, yazdığı türküleri veto edemez.
Bayramda bir başka gaf daha hayatla buluştu. Sanatçı Nadide Sultan dünyanın en güzel köşelerinden biri olan Düzce'nin Akçakoca ilçesinde erkek sazcılarının perde arkasında bulunmaları koşulu ile sahne aldı. Muhafazakâr hanımlar için görünmeleri caiz olmayan sanatçılar da sanatçı da ve dünya da tıpkı bizim gibi bu işe şaştı kaldı. Bir okurum:
"Hocam çalgıcılardan sakınılan hanımlar hiç mi çarşı pazara çıkmıyor?" sorusunu sorarak garip olayın eleştirisini yapmış oldu.
Yine trafik can aldı…
Kuralsız araç sürmeler, bakımı yapılmamış araçlar, daha erken ulaşma içgüdüsünün can kaybına dönüşen hırsı yolları kana buladı.
Ramazan bitti.
Bayram da elini kolunu sallayıp gitti.
Asıl şimdi başlıyor sabırla olgunlaştırılan inancın on bir aya yansıtılması. Bakalım yine yanı tas aynı hamam teranesi sürdürülecek mi? Yoksa bir aylık nefsin ve tıynetin terbiyesi güngörmüş kar gibi eriyecek mi?
Ağustos ayının ardı sonbahar…
Göreceğiz bakalım; kim ne ekti, ne biçecek.