Bebeğiniz beklenmedik yüksek sesli gürültülerde
irkilmiyor, ağlamıyor ya da herhangi bir tepki vermiyorsa, seslendiğinizde başını
size doğru hareket ettirmiyorsa, 6-12 ay arasında konuşma sesi çıkarmamışsa,
sorduğunuzda tanıdık eşya veya kişileri gösteremiyorsa işitme kaybı olabilir.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, dünyada
600 milyon işitme engelli birey var. Türkiye’de ise her yıl dünyaya gelen 1
milyon 300 bin bebeğin 2 bini işitme kaybı ile doğuyor. Yenidoğan bebeklerde
işitme kayıplarının önlenebilmesi ve bebeğin fiziksel, ruhsal gelişim sürecini
olumsuz etkilememesi adına doğum sonrası yapılan ‘Yenidoğan İşitme Testi’nin
önemi büyük.
Sağlık Bakanlığı’nın her yeni doğan bebeğe
yapılmasını önerdiği işitme tarama testleri hakkında merak edilenleri ve
çocuğunuzda oluşabilecek işitme kayıplarını nasıl fark ederek zamanında
müdahale edebileceğinizi Hisar Intercontinental Hospital Kulak Burun Boğaz
Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Tayfun Demirel’den öğrendik.
Yenidoğan bebeklerde işitme kayıplarını engellemek
için erken teşhis ve müdahalenin önemi nedir? Bebekler çevrelerinden gelen işitsel, görsel duyusal
uyaranlarla fiziksel ve ruhsal gelişimlerini sürdürerek tamamlar. Bu
uyaranların eksik olması veya olmaması çocukların dil gelişimini etkiler.
Ayrıca akademik başarısızlık, sosyal, duygusal sorunlar ve psikolojik
bozukluklara da yol açabilir. Çocuk ne kadar erken, sesli uyaranları tam olarak
algılamaya başlarsa dil ve sosyal gelişimi o derece sağlıklı ve düzgün olur. Bu
nedenle dünyaya gelen her bebeğe taburcu olmadan işitme tarama testleri
uygulanır. Bu testler, işitme engeli olduğu tespit edilen bebeklere gerekli
müdahale ve rehabilitasyon sürecinin erkenden başlatılması açısından çok
önemlidir.
Yenidoğanda işitme süreci nasıldır? Yenidoğanın sese karşı reaksiyonları refleks bir
olaydır ve sesin şiddeti ile orantılıdır. Sesin alınıp alınmadığı konusunda
kabaca bilgi verir. Ancak işitme kaybının derecesini belirlemez. Doğumdan
itibaren 2 yaşına kadar olan gelişim sürecinde irkilme refleksi dediğimiz
yüksek ses şiddetine maruz kalan bebeğin sıçrar gibi hareket yapması gerekir.
İleri derecede veya total işitme kaybı olan yeni doğanda sese karşı bu refleks
oluşmaz.
Doğumdan itibaren: Yenidoğan bebeklere işitme testi ne zaman ve nasıl
yapılır? Yenidoğanlara yapılan işitme testinde geçerli ve
güvenilir sonuçlar elde etmek için özel test teknikleri gerekir. Doğumdan sonra
yapılacak Otoakustik Emisyon Testi (OAE)’nde başarısızlık söz konusu olursa 2
hafta sonra tekrarlanır. Başarısızlık tekrar ederse, İşitsel Beyin Sapı
Cevapları Testi (ABR) ile işitme kaybı olup olmadığı araştırılır.
Tarama testi olarak adlandırılan Otoakustik Emisyon
Testi'nde, bebeğin kulaklarına belli şiddette sesler verilir ve iç kulak
hücrelerinin verdiği cevap ölçülerek duyup duymadığı anlaşılır. Bu test,
bebeğe acı vermez, rahatsız etmez. Çok kısa süren ve sessiz bir ortamda
gerçekleştirilen test, genelde bebek uyurken yapılır; çünkü bebeğin test
sırasında ağlaması ya da sesler çıkarması, işitme yeteneğini kontrol etmeyi
zorlaştırır.
Test sırasında anestezik veya sakinleştirici herhangi
bir şey kullanılmaz. Bebeğin kulağının dış kısmının içine yumuşak uçlu bir alet
konulduktan sonra, buradan kulağa 'klik' sesleri gönderilir. Kulak bu sesi
işittiği zaman, kulağın iç kısmı yankı yapar ve test uzmanı, bilgisayar
aracılığıyla, bebeğin kulağının sese nasıl karşılık verdiğini inceleyebilir.
Ayrıca işitme kaybının şiddetini ölçen; İşitsel Beyin
Sapı Cevapları Testi (ABR) en sık kullanılan objektif testlerdendir. ABR
testi başa yerleştirilen elektrotlar sayesinde uykuda olan yenidoğanın beyin sapında
oluşan elektriksel dalgaların ölçümü ve değerlendirilmesi ile yapılan
incelemedir.
Dikkat edilmesi gereken nokta bu testlerin yalnızca
doğumsal işitme kaybı riski olan bebekleri belirleyebileceğidir, sonradan
oluşabilecek işitme kayıpları için anne-baba, bebeğin diğer gelişimlerini nasıl
takip ediyorlarsa işitme duyusunu da takip etmelidirler.
Gelişimi devam eden çocukların konuşma becerisi
açısından kritik yaş aralığı nedir? Yapılan çalışmalarda 6 aylıktan önce tespit edilen ve
işitme cihazı ile düzeltilen işitme kayıplı bebeklerde, 6. aydan sonra tespit
edilenlere göre kelime bilgisi, kendini ifade etme ve dil becerisinin çok daha
başarılı olduğu gözlemlenmiştir. İleri derecede işitme kaybı olan çocuklarda
dil becerisi ve kendini ifade etme gelişmez. Halk dilinde “duyamayan çocuk
konuşamaz” sözünün de bu açıdan bir doğruluk payı vardır. En geç 4-5 yaşına
kadar ses duymayan çocuk konuşmayı da öğrenemez. Bu nedenle Dünya Sağlık
Örgütü ilk 3 ay içinde işitme kayıplarının tespitini ve 6. aydan önce tedavi
yapılmasını önermektedir.
İşitme kaybı açısından riskli durumlar nelerdir? Yenidoğanlarda, işitme kaybı olan vakaların %50’sinde
bilinen risk faktörleri yoktur. Canlı doğumların %10’unda işitme kaybına sebep
olan risk faktörleri mevcuttur. Bunlar;
·
İşitme kaybına sebep olabilen toksoplazma,
kızamıkçık sitomegalovirüs veya herpes virüs enfeksiyonu geçirmek,
·
Doğumdan sonra üç günden uzun yoğun bakımda
kalmak,
·
Ototoksik (yan etkilerinde kulağa zararlı etkisi olan bir kimyasal içeren
ilaç) kullanmak,
·
Gebelikte ototoksik ilaç kullanmak,
·
Bakteriyel menenjit geçiren çocuklar,
·
Ailede sağırlık hikâyesinin olması,
·
Bebeğin 1 kilo 500 gram ağırlığın altında
doğması,
·
Doğum sırasında uzun süre oksijensiz kalması,
·
Suni solunuma ihtiyaç duyması,
·
Bebekte yüz-kulak anomalisi olması,
·
Sarılığın çok yüksek seyretmesi gibi işitme
kaybı açısından riskli durumlarda testin mutlaka uygulanması gerekir.